ANALİZ

Türkiye’nin her yerinden gelen haberlere göre hayır oyları ciddi biçimde önde. Birçok araştırma şirketi bu gerçeği görüyor ve sonuçları yayınlıyor.
Adı çok bilinen anket şirketleri ise temkinli gidiyor. Bu şirketler genellikle durumun başa baş olduğunu söylüyor. Kimi yüzde 52 ile hayır’ın önde olduğunu kimi de yine yüzde 52 ile evet’in önde olduğu sonucunu aldıklarını belirtiyorlar.
Yüzde 52 önemli bir rakam. Çünkü uluslararası araştırma sistemlerinde artı eksi yüzde 2 hata payı bırakılır. Anketlerde seçimlerdeki gibi kesin sonuç almak mümkün olmadığı için yapılan araştırmalarda mutlaka bir hata payı bırakılır. Bu da yüzde 2’dir.
Yani yüzde 52 dediğiniz sonuç 50 olabileceği gibi 54 de olabilir. Böylelikle eğer şirketler başa baş sonuç alıyorlarsa artı eksi 2’lik hata payının arkasına geçerek sonucu doğru bildiklerini söyleyebilirler.
Bugünkü konumuz bu değil, anketlerin hata payı yöntemini anlatmak için yazdım bunları.
Sorun hayır diyenlerin hayır çıkacağına bir türlü inanamamaları ve çok çabuk morallerini bozmaları.
Gözlediğim kadarıyla kamuoyunun önemli bir bölümü seçimle referandum arasındaki farkı görmüyor. Seçimde birinci çıkmak ve en çok milletvekilini kazanmak önemlidir. Seçimde yüzde 30’lu oranlarla tek başına iktidar olabilirsiniz. 2002’de bunu yaşadık.
Referandumda ise tek hedef yüzde 50’yi geçmektir.
Hayır’cı kesim yüzde 50’yi hiç hesaplamadan AKP’nin birinci çıkmasını esas alarak “referandumu da alırlar” endişesinde.
AKP’nin en çok oyu alması ile referandumu da kazanacağı inancının yanısıra asıl korku sandıklar açıldıktan sonra bu iktidarın “mutlaka bir numara çevireceğine” olan inancı dA eklemek gerek. Nitekim pek çok hayırcı “Bunlar mutlaka bir şey yapar” diyor ve durduk yerde kendi moralini bozuyor.
Şunu belirtmeliyim; referandumda yüzde 50’yi geçmek gerekiyor. AKP bugüne kadar hiç yüzde 50’yi bulmadı. 7 Haziran seçimlerindeki oy oranı yüzde 40.9’du. 1 Kasım’ı gerçek sonuç olarak görmek yanıltıcıdır. Çünkü o günün koşullarında çaresiz kalan seçmenlerin bir bölümü AKP’ye kaymıştı ama şimdi durum böyle değil.
Tabii hayırcıların bir de MHP korkusu var. MHP’nin yarısının evet oyu vereceğine inananlar sonucun evet lehine olacağını düşünüyor.
Oysa MHP’nin çok büyük bölümünün hayır vereceği görülüyor.
Aynı şekilde Güneydoğu oylarında da evet’e kayma olacağı inancı taşıyanlar var. Ancak bölgeden gelen haberler daha önce AKP’ye oy verenlerin bile hayır’a kaydığını gösteriyor.
Sonuç olarak, kimsenin umutsuzluğa düşmesine moralini bozmasına gerek yok. En son Gezici araştırma şirketi daha önce hayır oylarını yüzde 54 gösterirken şimdi evet oylarını yüzde 52 olarak açıkladı önceki gün. Ama buna itibar etmeyin. Son günlere girildiğinde bu tür oyunların oynanması şaşırtıcı değil.
Hayır verecek olanların yapması gereken tek şey sakince sandığa gitmek oyunu kullanmak ve sayım saatinde sandığına sahip çıkmaktır.
Bu kadar basit.

GİTTİM GÖRDÜM

Bakan Soylu’nun Beşiktaş’taki hüsran günü


Perşembe günü Halk TV’deki programıma gitmek için Beşiktaş’ta motordan indiğimde alışık olmadığımız bir manzara ile karşılaştım. Barbaros Hayrettin Heykeli’nin olduğu geniş alan polis barikatıyla çevrilmişti. Alan dev “evet” pankartlarıyla donatılmıştı. Bir tarafta Atatürk posteri, bir tarafta Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın dev fotoğrafları asılıydı. Yine dev bir Süleyman Soylu fotoğrafının altında “Sayın İçişleri Bakanımız Beşiktaşımıza hoş geldiniz” yazıyordu.
Alanın içinde de çok sayıda 06 Ankara plakalı araç park etmişti. Çevik Kuvvet sabahın saat 9.30’unda geniş güvenlik almıştı.
Yayından dönerken aynı yerden geçtim. Durup sordum “Nedir bu, tören mi var?” diye. İçişleri Bakanı Beşiktaş halkına konuşacakmış. İyi de nedir bu saatler öncesinden yapılan hazırlıklar?
Konuşma saat 16.00’daymış. Tesadüfe bakın ki bir başka işim için o saatlerde tekrar Üsküdar’dan Beşiktaş’a geçtim. Bu kez alanda bir kalabalık vardı. Süleyman Soylu da konuşuyordu.
100 kişi ya vardı ya yoktu. Ki onların da bir bölümünün polis olma ihtimali var. Bir süre uzaktan durup izledim. Soylu CHP’ye saydırıyor, evet istiyor.
Belli ki referandumda muhtemelen yüzde 85 hayır çıkacağını bildiği Beşiktaş’ta bir gövde gösterisi düzenlemek istemiş.
Ama olmuyor işte. Tayyip Erdoğan yoksa devlet zoruyla bile izleyici bulamıyorlar.
Bu arada 100 kişinin katıldığı miting alanında bir pankart çok dikkatimi çekti. “Çarşı vesayete karşı” yazılıydı. Çarşı adına “Evet” yazmaya cesaret edememişler ama sanki Çarşı da evet diyormuş gibi kurnazlığa başvurmuşlar.
Komik bile değil.

ÇOK GÜLDÜM

Yıldırım Tuna’dan ‘Pazar fıkraları’


Uzun zamandır fıkra göndermiyordu Yıldırım Tuna. Oysa kim bilir kaç yıldır hiç ihmal etmeden haftada birkaç fıkra gönderirdi.
Geçenlerde elektronik posta kutumda “Yıldırım Tuna” adını görünce çok sevindim. Fıkralar gelmişti sonunda.
Fıkraların başında şöyle bir not vardı; “Sevgili Can Kardeşim. Ortam malum. İnsanın içinden fıkra göndermek gelmiyor. Ama bir köşenizde dursun, gerekebilir diye gönderiyorum. Sevgilerimle, Yıldırım Tuna”
Tuna’dan son fıkralar 7 Haziran seçimlerinden sonra gelmişti. Ardından terör olayları patladı. Yüzlerce şehit verdik. Binlerce ailenin ocağına ateş düştü. Derken dinci faşist bir darbe kalkışması. Böyle ortamlarda insanın pek gülesi gelmiyor doğal olarak.
Ama artık bu kasveti de atalım üstümüzden. Bu Pazar birkaç fıkra ile gülümsemeye de çalışalım;

Vize alamayan Temel

Temel vize kuyruğunda, her zamanki gibi vize vermemekte direnen yabancı ve tipik suratsız elçilik çalışanlarından biri sıra Temele gelince “Size bir bilmece soracağım, bilirseniz vizenizi vereceğim” demiş ve sormuş “Bilin bakalım.. Karşıdan karşıya geçerken üzerinize gelen 2 adet far gördünüz, bu nedir?” Temel  “Otomobil” diye sevinerek cevaplamış. “Tamam ama olmadı” demiş vize memuru, “Nasıl bir otomobil?.. Opel? Ford? Mercedes? Hangisi?” Temel “Durun. Bana bir şans daha verin” diye atılmış. “Ama bu son şansınız. Bilemezseniz sıradakini alırım. Yine karşıdan karşıya geçiyorsunuz, bu sefer tek bir far gördünüz nedir bu?” diye sormuş bu kez elçilik çalışanı. “M..Motosiklet” diye cevaplamış Temel. “Bakın yine aynı hatayı yaptınız. Tabii ki motosiklet. Ama ne? Honda? Suzuki? Harley? Hangisi? Özür dilerim, sıradakiiii..” Temel sinirli biçimde “Vizeyi boş verin ama madem meraklısınız izin verirseniz ben de size minik bir bilmece sormak istiyorum” demiş Temel. “Tamam” demiş vize memuru oturduğu camekanın arkasında heyecanlanarak. “Vakit gece yarısı, kırmızı fenerli bir sokaktasınız, elektrik direğine yaslanmış, file çoraplı, kıpkırmızı rujlu bir kadın gördünüz. Bu nedir?” Vize memuru “Hahaha. Kolay. Bir fahişe” diye cevaplamış. “Aaaa, olmadı. Olmadı ama” demiş Temel, “Tamam da kim? Ebeniz mi? Anneniz mi? Kız kardeşiniz mi? Hangisi?”

Satıcıları bekliyorlarmış

Küçük bir kasaba, polis gece devriyesinde 2. el otomobil satan galerinin park yerinde arabalardan birinin içinde oturan 2 geçkin kadını görmüş, “Heyy araba çalmayı mı planlıyorsunuz yoksa?” diye sormuş. “Aa? Ne münasebet. Biz bu arabayı satın aldık” demiş geçkin kadınlardan biri. “Ama araba kullanmayı bilmiyoruz, kaldık burada.” Polis “Peki, neden araba satın aldınız o zaman?” diye sormuş. Kadınlardan biri cevaplamış “Bize ‘Sakın bu galeriden araba falan satın almayın, adamlar resmen müşterileri beceriyorlar’ demişlerdi de.. Onu bekliyoruz.”

Erkeklerin eşlerinden duymak istedikleri sözler;


- Aşkım? Yeteri kadar içtiğinden emin misin?
- Sarhoşken o kadar tatlı oluyorsun ki..
- Alışverişi ne yapacaksın? İçkimizi koyup beraber maç seyretsek ya..
- Neden Playboy’a üye olmuyoruz?
- Koş, koş.. Gel bak komşunun kızı çırılçıplak havuza girmiş..
- Bak bu sefer baştan söylüyorum çimleri ben keseceğim..
- Her pazar günü ava gitmen çok hoş.. Cumartesilerini de eklesen..
- Annen seni doğurmakla ne iyi yapmış tatlım..
- Bak bana bir iyilik yap, şu ‘Sevgililer Günü’ zırvasını unut, bu parayla sana ‘havalı tüfek’ alalım..
- Yahu ‘evlilik yıldönümü’ her yıl zaten oluyor.. Arkadaşlarınla bara gidip biraz stres atsana..
- Arada bir annen bizde kalsa ya.. Yapayalnız kadıncağız, kim bilir ne kadar sevinir

Küpeli TIR şoförü


Yahu kıllı mıllı TIR şoförüsün. Hiç taktığın bu küpe tipine uyuyor mu? Ne zamandan beri takıyorsun bu zımbırtıyı?
Ne zamandan beri olacak ki? Karım onu TIR’ımın yatak bölümünde bulduğu günden beri.