Sevgili okurlarım, Türkiye olarak Suriye devleti ile en ufak bir sorunumuz bile yoktu. O kadar ki Tayyip-Esad ikilisi karşılıklı ziyaretlerde her iki ülkede sarmaş dolaş olur, dostluk mesajları verilirdi.
Recep Tayyip miting meydanlarında Suriye’den övgüyle söz eder, bu güzel ilişkiler sonrasında iki ülkenin de neler kazandığını ballandıra ballandıra anlatırdı.
Gün geldi, ABD kaşıdı ve AKP hükümetleri Suriye’ye karşı hoplayıp zıplamaya başladı.
Esad’ı devirip Şam’da cuma namazı kılacaklar, Esad’ı devirip Suriye’yi Türkiye’nin bir vilayeti yapacaklardı!
Bu rezilliği burada çok yazdığım için ayrıntılara girmiyorum.

*  *  *

Bir sürü İslamcı, şeriatçı, Kürtçü, Suudi ve Katar destekli terör örgütü Suriye rejimine karşı bizim desteğimizle saldırıya geçti.
Onları, özellikle de Suudi-Katar ekibini yıllardır besledik ve beslemeyi sürdürüyoruz.
İşin perde arkasında ne yazık ki Türkiye vardı.
Bu terör örgütleri bizim sınır bölgelerimizi ele geçirdi...
Ve biz IŞİD, PKK, PYD gibi iğrenç örgütlerle sınır komşusu oluverdik!
Sınırdan sızıp bombalar patlattılar, yüzlerce insanımızı öldürdüler.
Esad yönetimine karşı vuruşan bu terör örgütlerinden en önde geleni derseniz, kısa adı ÖSO olan Özgür Suriye Ordusu.
AKP iktidarı ile Suudi Arabistan ve Katar tarafından beslenen, tamamı profesyonel teröristlerden, paralı askerlerden oluşan bir yapı.
AKP iktidarının en büyük müttefiki!..
Ve merkezi İstanbul’da...
Bizim paramızı, örtülü ödenek paralarını beş yıldızlı otellerde yiyorlar.

*  *  *

Son yıllarda beni vatandaş kimliğimle en çok utandıran olayların başında gelen bir husus var.
Mehmetçik, Türk askeri şimdi Suriye’de bu ÖSO teröristleriyle birlikte savaşıyor.
O iğrenç katillerin uğruna şehit düşüyor.
İşte bu ÖSO... Esad’a karşı bizim müttefikimiz!

*  *  *

Geçenlerde bizim Genelkurmay tarafından yapılan bir resmi açıklamayı okuyunca yüzüm kızarmış, adeta kusacağım gelmişti...
“Suriye’deki falanca çatışmada Özgür Suriye Ordusu şu kadar şehit vermiştir!”
Kendi askerimizi unuttuğu anlaşılan Genelkurmay, o paralı askerleri şehit ilan ediyordu.
Bunun anlamı nedir, Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey böyle bir açıklama yapılmasına hangi nedenle izin vermiştir, bilen elbette ki yok!

*  *  *

Şimdi dönelim bu Suriye rezaletinin son perdesine!..
Bugüne kadar verdiğimiz şehit sayısı 70’e merdiven dayadı.
Mehmetçik orada bir hiç uğruna can verirken, sığıntı olarak Türkiye’de yaşayan ve askerlik çağında olan en az 400 bin Suriyeli bizim topraklarımızda ense kebabı yapıyor. (Bunun tam adı var, “T... kebabı” denir de, ayıp olmasın diye yazmıyorum.)
Biz bir yanda bu asalakları besleyip doyuruyoruz, öbür yanda ise askerimizi onların hatırına, onların ülkesinde bir hiç uğruna şehit düşürüyoruz.
Üstelik bu sahtekâr ve korkak heriflerin hatırına yüz milyonlarca dolar para harcıyoruz.
İnsaf be!
Hükümet bu büyük suçun, akıl almaz sorumsuzluğun hesabını vermek zorundadır...
Ama veremiyor...
Çünkü onlar referandum paniğini atlatma çabası içerisinde.

*  *  *

Sadece son üç gün içerisinde Suriye’de sekiz şehit verdik.
Askerlerimizin bulunduğu binayı Rus uçakları “Yanlışlıkla (!)” bombalamış, al sana üç şehit daha.
Hayır, teknolojinin böylesine geliştiği bir çağda böyle bir yanlışlık olamaz.
Koordinatlar doğruysa üç metrekarelik bir hedef bile yüzde yüz isabetle vurulur ve mahvedilir.
Nitekim Rusya resmi açıklama yaptı ve kendilerine Türkiye tarafından verilmiş olan koordinatların hatalı olduğunu, binanın o yüzden vurulduğunu bildirdi.
Benim kişisel tahminim şudur:
Bu bombalamayla birlikte Rusya, bizim tarafımızdan Kasım 2015’te düşürülen uçağının intikamını aldı.
Hani şu sadrazam eskisi Davutoğlu Ahmet vardı ya, düşürme emrini kendisinin verdiğini söylemişti ya!..
Belki bu intikama Ankara’da öldürülen büyükelçisini de ekledi.
Bu tahmini kanıtlamak elbette mümkün değildir ama akıl ve mantık böyle olduğunu göstermektedir.

*  *  *

Ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti olarak Suriye’de bir rezalet yaşamaktayız.
Dolayısıyla, bu rezaletin, hele de verilen şehitlerin sorumlusu baştan sona AKP iktidarıdır.
Hesap vermesi gerekir ama o hesabı kim soracaktır!
Ortalıkta Meclis kalmamış... Kalmışsa bile sadece göstermelik...
Meclis’in yasa çıkarma ve denetim yapma yetkileri neredeyse sıfırlanmış.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti boş kağıtlara önceden atılan imzalarla çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor.
Kararnamelerin altında imzası olan bakanlar bile çıkan kararları sonradan öğreniyor!
Böyle bir ortamda Suriye’den hemen her gün şehit cenazeleri ile birlikte kolu bacağı kopmuş, kurşun yemiş kahraman gaziler vatana getiriliyor.
Subay, astsubay, uzman erbaş, er...
Hükümet kendi derdine düşmüş, Devlet Bahçeli ile iş bitiriyor.
Peki biz ne yapacağız, kime soracağız, muhatap yok.
Utanma kalmamış kardeşim, utanma kalmamış!