Türkiye küme düştü.  Avrupa’da özürlü sayılan Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya’nın seviyesine indirildi.
Üst ligde ülke olmalıydık.
Türkiye’yi kim özürlü yaptı?
Bir cumhurbaşkanından hem kanun, hem mahkeme, hem polis, hem gardiyan, hem yasama, hem yürütme, hem yargı olmasını isteyenler, Türkiye’yi bozdu.
Hem Avrupacı!
Hem Arap öykünmeci.
İkisi bir arada yaşayamıyor.
Hem hukuktan yana.
Hem mutlak liderci.
İkisi birden olmuyor.
Hem Kopenhagcı.
Hem Katar hayranı.
İkisi birlikte yürümüyor.
Hem ümmetçi dünya görüşü.
Hem Müslüman demokrat.
İkisi birlikte dans edemiyor.
Maskeler düştü.
Maskeli balo bitti!
Avrupa’dan atılıyoruz.
Türkiye, Katar, Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Suriye, İran falan filan o düzeyde Ortadoğu ülkesi ülke olmaya itildi.

* * *

Önce  “Stratejik Derinlik” vardı, yerini “Onurlu yalnızlığa” bıraktı, onurlu yalnızlık(!) o kadar çok sevildi ki, temel hak ve özgürlükleri  tırpanlama, gazeteci tutuklama, partili cumhurbaşkanlığı ve tek adam sistemine  karşı olanları PKK’lı terörist, FETÖ darbecisi, IŞİD bombacısı sayma, ülkeyi darbe ortamına getirme, OHAL’e sarılıp suçlu suçsuz 150 bin kişiyi işinden atıp, kamudan kovma, 112 üniversiteden 5 bine yakın akademisyeni  ihraç etme birbirini izledi. Sonunda “onurlu yalnızlık” Avrupa Birliği’ne üyelik hedefini de sildirdi.
Avrupa, hukuk diyor.
Temel hak diyor.
“Ortak akıl” diyor.
Ankara, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, basını, orduyu, polisi, bütçe yapmayı bir kişinin eline verme anayasası yapıp, halka onaylatmak için dünya tarihinin görmediği eşitsiz propagandaya girişti. Halk oylamasına ise “mühürsüz zarflarla hile sokma” kuşkusu girdi. Ankara, referandumu izlesin diye kendisinin çağırdığı  AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) gözlemci heyetini de haçlı ordusunun bir parçası diye suçlamaya kalktı.
Sonuç:
Türkiye  denetime alındı.
İkinci sınıf ülke sayıldı.
Avrupa kriterlerine göre, geriledi ve küme düştü. AB üyeliğine açılacak kapı, zaten kilitliydi, şimdi arkadan da sürgü atıldı.

* * *

Ne var!
Zaten içi çürümüş Avrupa!
Bizden korkuyor.
Havalimanı  yapıyoruz.
Bizi kıskanıyor.
Böyle, bayat laflar.
İçeriye propaganda.
Boş  avunmalar.
Bölgesel ve küresel  dinamiklerin bozulup yeniden kurulduğu şu dünyada;  “İç mihraklar... Dış düşmanlar... Dış düşmanların içerideki hain işbirlikçileri... Üst akıl... Haçlı ittifakı...” diye diye 2019 yılına kadar iktidarda kalacaklar. Eğer yapılırsa 2019 seçiminde halk hesabı sandıkta kesecek.