Onu kaldırıyor, bunu kaldırıyor. Eskiyi yıkıyor, yeniye dönüyor. İki hafta sonra döndüğü o yeniyi de yıkıyor. Sonra iki gün geçiyor, yıktığını da kaldırıyor.  Milli Eğitim Bakanı ne yapıyor? Gidiyor, basına kapalı toplantıda partisinin milletvekillerine “ne yapmakta olduğunu” anlatıyor.
Ne öğrenciler anladı.
Ne öğretmenler anladı.
Ne anneler!
Ne babalar!
İşin açıkçası her gazetede iyi kötü bir eğitim yazarı var. Onlar da şaşkınlık içindeler ve Milli Eğitim Bakanı’nın ne yapmakta olduğunu çözebilmiş değiller.
4+4+4 ağacı meyve vermedi.
İmam hatipler başaramadı.
İmam hatip mezunları iyi üniversitelere giremiyorlar. Üniversitelere giriş sınavla yapılıyor. Sınav, eğitimi iyileştirmek için değildir. Sınav, en iyileri sıralamak için yapılır. Bu ülkenin zengin fakir ayırmaksızın geleceği umut veren en iyi beyinlerinin, önündeki engelleri aşarak, öne geçebilmelerine eşitlik ortamını sınavlar sağlıyor. Sınavla sıralamada imam hatip mezunları başarılı olamadı. Yine Türkiye’nin en iyi üniversitelerine girmeyi başaranların çoğunluğu; adına “nitelikli lise” denilen okullardan gelen öğrenciler. Bu başarısızlık; imam hatip lisesi mezunu çocukların suçu mu, anne babalarının eksikliği mi, yoksa öğretmenlerinin yetersizliği mi? İmam hatiplilerin hepsi bu ülkenin çocukları, anne ve babaları da bu ülkenin insanları. Peki ne? Niçin başarısız imam hatip liseleri? En baştakiler dahil en alttaki sorumlulara kadar hiç kimse bu soruyu sormuyor.
Fakat sonuç ortada.

* * *

Sanki emir geldi.
Önce TEOG kaldırıldı.
Böylece; 4+4+4’ün ardından üniversitelere sınavla girilen sistemin bitirilmesi için alt yapı hazırlığı başladı. 4+4+4’den önce 8+4 düzeni vardı. İmam Hatibe ancak ilk 8 yılı bitirince girilebiliyordu. Dolasıyla imam hatiplere ilgi azalmıştı.   4+4+4 sistemi sönen ilgiyi yeniden canlandırmak için getirildi ama sonuç: çocuklar iyi üniversitelere giremiyor.
Ne yapmalı?
Onu kaldır, bunu kaldır.
Eskiyi yık, yeniyi getir.
Kimse bir şey anlamasın.
Öğrenci önce tercih yapsın.
Sonra sınava girsin.
Yok... Yok...
Öyle yapmasın.
Sınavla vakit öldürmesin.
Genç ömrünü tüketmesin.
Ailesinin parasını savurmasın.
Mahalle okuluna kayıt olsun.
Mahalle okulu teşvik ediliyordu. Çoğu veli “mahalle okuluna yönlendirmeyi” çocuğunun geleceğine kurulmuş bir tuzak olarak gördü ve nitelikli okula yakın mahallelerde ev aramaya, ev kiralamaya, “pencereleri nitelikli okula bakan bir evde kiracıymış gibi muhtar kağıdı almanın bir yolunu  bulmaya” koyuldu.

* * *

Nitelikli okul altın!
11 bin lise var.
Sadece 600’ü nitelikli
Peki ne olacak?
Nitelikli okulu isteyip de giremeyen milyonlarca öğrenci, onların annesi ile babası başlarını hangi taşa vuracak? Milli Eğitim Bakanı bilse söyleyecek. Elinde bir yazılı metin; lise ve üniversite giriş sistemleriyle ilgili değişiklikleri okuyor, sonra da gazeteciler; “efendim anlamadık, geçen hafta tersini açıklamıştınız...”  sorusunu soracak diye hızla kaçıp uzaklaşıyor. Ne edip, eylemeli imam hatip lisesi mezunlarını en iyi üniversitelere sokabilecek bir yol bulmalı, bu yolu topluma nasıl kabul ettirmeli? İmam hatiplilerin sınavla yapılan sıralamada ön sıralarda yer alabilmesini sağlamak zor, çalışmak, terlemek, yaratıcılık bulmak (öğrencileri kast etmiyorum, onların anne ve babalarını da kastetmiyorum, bakanı, başbakanı, cumhurbaşkanını kast ediyorum) gerekiyor. Çalışmak, terlemek, imam hatipteki eğitimin kalitesini yükseltmek yerine imam hatipliyi en iyi üniversitelere sokacak yolu hazırlamak için onu kaldır, bunu kaldır, eskiyi buharlaştır, yenilikçi görün, bir hafta sonra onu da kaldır... Böyle  gidiyor...
Ne oluyor?
Fetullah, soru çalmıştı.
Bunlar, üniversite çalıyor.