Yine bildiğimizi yaptı. Önce karıştır, kışkırt, birbirine düşür, “savaşı onların savaşı haline getir” ve sonra her ikisine de silah sat. Savaşa savaşa, öldüre öldüre, bombalaya bombalaya, birbiilerini öldürüp ellerini kollarını kaldıramaz hale gelince de yine sen “barış yapıcı” ol. İşte en son örnek Suriye’nin geldiği acı nokta. Kışkırtmayla başladı,  Suriye bitti tükendi.
Yeni değil.
Biz bu filmi çok izledik.
Clinton’ın önünde duruyordu.
Yapmadı.
Bush’un önünde duruyordu.
İmzalamadı.
Obama’nın önünde duruyordu.
O da çekmecede tuttu.
ABD’nin Arap-İslam dünyasıyla ilişkileri bozulur diye beklediler. Şimdi Trump, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti sayan yasayı” kışkırtıcılık duvarına çaktı. Oysa Birleşmiş Milletler, İsrail’in Doğu Kudüs dahil işgal ettiği bütün Filistin topraklarından çekilmesi kararını almış, uygulanmasını istiyordu.
Şimdi ne olacak?
Eski örgütler bilenecek.
Yeni örgütler de doğacak.
Şiddet yeni bir yol bulacak.
Yakan, yıkan, öldüren.
Geniş bir coğrafya yanacak.
Yine İslam suçlanacak.
Yine Müslüman kınanacak.
İsrail’in işgalciliği ve Filistin halkına “devlet terörü uyguladığı” unutturulacak.

* * *

Suriye yanıyor.
Libya kül oldu.
Irak da yandı, bitti.
Arap Birliği, İslam İşbirliği “hem cesur, hem çalışkan, hem ileri, hem problem çözücü, hem yüksek ideal sahibi olma” kararlılığının çok uzağına düştü. Sudan bölündü. Filistin bölündü. Tunus düştüğü bunalımdan kalkamıyor. Mısır, ABD’nin ağzına bakıyor, Suudi Arabistan’ın yeni genç lideri ABD’nin eline bakıyor, Lübnan başını vuracak taş arıyor, Ürdün de ABD’nin hem ağzına, hem avucuna bakıyor. Yemen, İran destekli sızıntıları temizleme ateşi altında. İslam dünyasında mezhep gerilimleri tavan yaptı. İran’a karşı Sünni güç birliği yaratalım derken;  Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, İsrail ile ortaklıkta buluştu. Filistin lideri Abbas’ın kolunu bükerek onu Yahudi yerleşimlerine dokunmayan ve Doğu Kudüs yerine başka bir yerde başkent kurmaya zorluyorlar. Arap ve İslam dünyasında “Filistinlileri baş belası ve Filistin davasını yük olarak gören” çok kuvvetli bir rüzgarlar esmekte, estirilmekte.
Bölünmüş, parçalanmış.
Birbirini boğazlayan.
Başarının tadını unutmuş.
Trump, bu yapıdan cesaret buldu.
Hz. Muhammed, Hz. İsa, Hz. Musa’yı peygamber tanıyan üç dinin de merkezi olmuş; camilerinden ezan sesi, kiliselerinden çan sesi, havralarından boru sesinin (Şofar)  aynı anda yükseldiği Kudüs’ü sadece İsrail’in başkenti yapmaya soyundu.
Papa bile isyan ediyor.
Kudüs İsrail’in başkenti olunca kiliselerdeki çan seslerinin de susacağını düşünüyor olmalı. Kudüs’te yaşayan ikisi patrik, sekizi başpiskopos 13 Hristiyan dini lider, Trump’a mektup yazıp, “Kudüs’ü başkent yaparsan büyük yaralar açarsın” diye uyardılar.
Dinlemedi.
Trump son Haçlı lideri oldu.
İslam coğrafyasında “devletlerin sınırlarını değiştiren” ABD, Trump ile “başkentler de değiştiren” güç olmaya soyundu.

* * *

Bir tek Türkiye çıktı.
Bir tek Türkiye, “bu karar kabul edilemez, onaylanamaz, bu karar coğrafyayı karıştırma amaçlıdır” dedi. Ne Mısır, ne Suudi Arabistan, ne Lübnan, ne Ürdün, ne o, ne öbürü hiçbiri “Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederseniz, biz bunu tanımayız” demediler. Korkaklar, tembeller, ülkesine güvenmeyenler, başarının tadını yitirmiş olanlar, ustalık erdemini tatmamışların coğrafyası Ortadoğu’da Türkiye’nin tavrı altın fırsattır.
Birleşmeye çağrıdır.
Görmek istiyoruz.
İslam ülkeleri ne yapacak?
Göreceğiz.