AKP Genel Başkanı ve Tarafsız Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç gün önce bayram namazını eda etmek için gittiği camide, namazını kılamadan baygınlık geçirdi.
Neyse ki, sağlık ekibi derhal müdahale edince kısa zamanda kendine geldi ve yaptığı açıklamada “Şekerden kaynaklanan bir tansiyon problemi yaşadık” dedi.
Bilindiği gibi Erdoğan daha önce de makam otomobilinde bayılmış ve arabanın camları balyozla kırılarak kurtarılmıştı. Ayrıca, “Kolon (Kalın bağırsağın bir bölümü) ameliyatı” geçirmişti.

* * *

Sağlık eski Bakanlarından Rifat Serdaroğlu, AKP Genel Başkanı ve Tarafsız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık durumunun kamuoyuna net olarak açıklanması gerektiğini belirterek şunları söylüyor:
“Erdoğan’ın sağlık problemleri, yaşadığı olaylardan ve (makyaja rağmen) yüzünden anlaşılıyor.
Herkes hasta olabilir, günün birinde hepimiz sağlığımızı kaybedebiliriz. Tüm bunlar, biz insanlar için olağan olaylardır. Fakat...
Ülkeyi yöneten kişilerin, varsa, sağlık problemlerini saklamaları, kamuoyunu bilgilendirmemeleri doğru bir hareket değildir.
Tüm demokrat ülkelerde, başkanların veya başbakanların yıllık sağlık raporları yayınlanır ve kamuoyu aydınlatılır. Böylelikle asılsız dedikoduların da önüne geçilmiş olunur.

* * *

Kimse bu dünyaya kazık çakamaz.
Hepimiz bir gün ölümü tadacağız.
Yönetim sorumluluğunu üstlenmiş kişilerin sağlık problemlerini saklama gibi bir hakları yoktur ve olamaz!
SÖZÜN ÖZÜ: Gerçek ne ise bilmek hepimizin (80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının) doğal hakkıdır.

Vicdan ve adalet!


Önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ramazan’daki bir konuşmasında:
- “Büyük Türkiye’nin inşası için, ilk önce devlette vicdanı, adalet, merhameti inşa etmeliyiz.
- Ehliyeti, liyakati bürokrasiye hâkim kılmalıyız,
- Yanlış bir şey yapıldığında susmayan ve cesaretle konuşan ilim adamları yetiştirmeliyiz” demiş...
Çok güzel söylemiş! Güzel ama BOŞ söylemiş tabii!
Bunları, Başbakan olduğu yıllarda söylemeli ve yapmalıydı. Şimdi “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” diyorlar. Vicdan, adalet ve merhamet sözcükleri sadece lügatlarda kaldı!

Terör lâfla bitmez!


Referandumdan önce ne diyorlardı?
“Evet oyu verirseniz TERÖR BİTECEK ve Türkiye huzura kavuşacak!”
Yasa dinlemeyen Yüksek Seçim Kurulu’nun da torpiliyle sandıktan “EVET” çıktı.
Peki, terör bitti mi?
Hayır! Eski azgınlığıyla devam ediyor.
İktidarın referandum kampanyasında söyledikleri sadece göz boyamaydı, reklâmdı.
Önceki gün Şırnak’tan yine acı haber geldi.
Uludere İlçesi’nde Jandarma Komando Taburu’na bağlı üs bölgesine yemek götüren askeri araca, PKK tarafından hain bir saldırı düzenlendi.
Kalleş saldırıda ağır yaralanan üç askerimiz, kaldırıldıkları hastanede hayatını kaybederek şehit oldu.
Terör, palavra lâflarla bitmez, etkin mücadeleyle biter!

* * *

Askerlik hayatında PKK’lı teröristlere karşı büyük başarılar kazanan emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu son durumu şöyle değerlendiriyor:
“16 Nisan’dan bu yana her gün şehit ve yaralı haberleri geliyor. Bu böyle gitmez. Hakkıyla mücadele yapılmadan bunun sonu getirilemez. Dalgalanan bir siyasi irade olduğu zaman mücadele sarsılır.
Etkin mücadelenin birinci şartı asla taviz verilmeyecek siyasi bir iradedir. İkincisi mücadelenin tarzına uygun istihbarat örgütlenmesini oluşturmaktır. Bütün bunların tek elden yürütülmesi lâzım. Bu yapılmıyor ve durum maalesef daha da kötüye gidecek gibi görünüyor.”

Tebessüm


Siyasetçi dediğin nedir?

Adamın biri panayıra inek getirmiş. Niyeti satmak. Öğleye kadar dolanmış durmuş, alıcı yok!
O sırada eski bir partili arkadaşına rastlamış. Adam siyasetçi olduğu için satış işlerini de iyi biliyor. “Ben sana yardım edeyim” diyerek ineğin yularından tutmuş ve başlamış bağırmaya:
“Ey ahali... Bu inek soyludur, bu inek boyludur, bu inek altmış okka süt verir, bu inek altı aylık gebedir...”
İneğin sahibi bunları duyunca yanaşmış arkadaşının yanına:
“Bana bak” demiş “Dediklerin doğruysa ben bu ineği satmaktan vaz geçtim.”

GÜNÜN SÖZÜ

Her yürüyüş önemlidir. En büyük seller, küçük kaynaklardan oluşur!