AKP dönemiyle birlikte Türkiye’ye ait Ege’deki adalarımız Yunanistan tarafından birer birer işgal edilmeye başlandı. Şimdilik 18 ada ve bir kayalık gitti. Bazen “canım ne var bunda” diyeniniz olabilir. Ama durum hiç sandığınız gibi değil.
Her ada, adacık ve kayalığın karasuları vardır ve karasuları olduğu için hava sahası da bulunur. Kıta sahanlığı ve üzerlerinde ekonomik bir faaliyet olursa adaların kendilerine ait Münhasır Ekonomik Bölgeleri de vardır. Dolayısıyla son 21 yıldır gündemde bulunan söz konusu ada, adacık ve kayalıkların egemenliğinin tartışılması da aslında çok boyutludur.
Sahil Güvenlik Komutanlığı da yapan emekli Koramiral Can Erenoğlu’ndan dinlemiştim. Egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a verilmemiş 156 adet ada, adacık ve kayalık var. Bunların karasuları alanı Ege’nin yaklaşık yüzde 6’lık kısmını oluşturuyor. Ege’de halen Yunanistan yüzde 43.5, Türkiye ise sadece yüzde 7.5 oranında karasuları alanına sahip. Bu oranları dikkate aldığımızda, yüzde 6’lık ilave pay yüzde 80 oranında ilave egemenlik alanı demektir.

“TAŞ, KAYA” DEYİP GEÇMEYİN

Denizde su üstündeki bir nokta kadar kayalık bile karasuları dikkate alındığında 388 kilometre karelik bir egemenlik alanı oluşturacaktır. Dolayısıyla bu adacık ve kayalıklar taş ve kaya parçası denerek önemsizleştirilmemeli.
Adalarımız işgal edilirken, bu işin sorumlusu yok mu? Adalar, Ege Ordusu’nun, karasularının güvenliği ve emniyetini sağlamak da Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın sorumluluk alanında... Adalarımız konusunda ne İçişleri Bakanlığı’nın ne de Ege Ordu Komutanlığı’nın kılını kıpırdatmaya niyeti yok gibi gözüküyor. Sadece olayı basitleştirip Yunanlıları şov yapmakla suçluyorlar. Madem öyle adamızda yaptırmayın bu şovu...

O ilçede “yandaşlık” almış başını gidiyor


Trabzon’un 330 bin nüfuslu merkez ilçesi Ortahisar’da, Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in, yasalara aykırı bir biçimde, AKP il başkan yardımcısına doğrudan temin yoluyla park yapımları işi verdiğini duyurmuştuk. AKP’li belediye meclis üyesi de bu işin içinde... Yani partizanlık, yandaşı kayırma almış başını gidiyor. Peki bu ülkenin diğer evlatları ne olacak?
Adamını bulursanız memuriyete sınavsız geçmenin en kolay yolu özel kalem müdürlüğü, basın müşavirliğidir. Özel kalem ve basın bölümlerinde “doldur-boşalt” yöntemi uygulanıyor. Kişi alınıyor, birkaç ay bile çalışmadan yatay geçişle bir bakanlıkta memuriyete başlatılıyor. Sizin oğlunuz, kızınız sınavlara girip ter dökerken, elin oğlu kızı sınavsız, zahmetsiz işe giriyor.
Trabzon’un Ortahisar Belediyesi’nde özel kalem müdürü, yardımcıları, şoförleri, odacıları, basın biriminde çalışanlardan 11’i belediyenin şirketi Orbel’in elemanı... Bu şirketin genel müdürü aynı zamanda belediye meclis üyesi olursa, maaş alırsa yadırgarsınız ve bunun yasaya aykırı olduğunu söylersiniz. Kimin umurunda... Özel kalem ve basın biriminde çalışanların sayısı İş-Kur’dan maaş alanlarla birlikte 41’e ulaşmış. Belediye Başkanı Metin Genç’e, “Bu konuda siz ne diyorsunuz?” diye sorduğumda, “O kadar olmaması lazım. Ben bir araştırıp size bildireyim” dedi. Sonra sayıyı bildirmekten vazgeçti. Biz sadece bir ilçede olan durumu anlattık.

ŞEHRİN İÇİNİ BOŞALTTILAR

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, terörle mücadele konusundaki kararlı tutumu açıkçası Güneydoğu’da bulunan güvenlik güçlerine moral oluyor. Ancak sıkça kullandığı “PKK’yı bitirdik, belini kırdık” sözleri, şehitler geldikçe bakana olana güvenin kaybolmasına neden oluyor.
Şimdi de Trabzon Polis Meslek Yüksekokulu imam hatip lisesine dönüştürülüyor. Bu okullara kimse karşı değil ama ihtiyaç olmadan okul açılması, diğer kurumun elinde bulunan okulun alınması da doğru değil. Bölgenin yıldızı olan Trabzon’un içi giderek boşaltılıyor. O zaman bazı örnekler de verelim: Trabzon’da bulunan PTT eğitim tesisleri kapatıldı, eğitimler Başbakan’ın memleketi Erzincan’da verilmeye başlandı. PTT’nin o binaları şimdi atıl durumda... Trabzon’da bulunan bölge müdürlüklerinin çoğu kapatıldı. Trabzon limanından narenciye, yaş sebze nakliyatı Samsun limanına kaydırıldı. Kentin nüfusu göçler nedeniyle giderek azaldığı için milletvekili sayısı da 8’den 6’ya indi.
Bir taraftan adalarımız işgal ediliyor, bölücü terör örgütünün hain eylemleri devam ediyor. İçeride ve dışarıda ülkemiz kıskaca alınmak isteniyor. Bunlar yetmiyormuş gibi insanımızı da “yandaş”, “yandaş olmayan” diye bölüyorlar. Nereye gidiyoruz biz böyle?