İktidara gelirken parti programının özü şuydu:
O güne kadar çevrede yaşadığı için sistemin imkanlarından yeterince yararlanamamış muhafazakar, mütedeyyin kitle, merkezdeki seküler yaşam biçimini benimsemiş laiklikten ödün vermeyen toplum katmanlarıyla buluşturulacak ve böylece Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleştirilemeyen kaynaşma, bu harika sentezle sağlanmış olacaktı...
Yeni yönetim anlayışında görüş farklılıkları zenginlik olarak kabul edilecek ve gelişen demokrasi sayesinde insanlarımız bir arada, mutlu biçimde yaşayacaklardı.
İktidara yürürken “Gelişerek değiştim” diyen Recep Tayyip Erdoğan’a göre; Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), “muhafazakar-demokrat” olarak tanımlanacaktı.
“Demokratlık” AKP’nin vazgeçilmezlerinin başında yer alacaktı!

* * *

Aradan uzun, upuzun 15 yıl geçti...

* * *

Bu 15 yılda otoyollar, tüneller, asma köprüler, toplu konutlar, havalimanları yapıldı...
Ama hukuk, eğitim ve özgürlüklerde sürekli geriye gidildiği için, kalkınma ve gelişme açısından bir arpa boyu yol alınamadı!..

* * *

Dünyada eşi görülmedik, hatta insanoğlunun o güne kadar hayal bile edemediği bilimsel ve teknolojik gelişmeler yaşanırken, ülkemizde toplum, kutuplaştırılıp kamplara ayrıştırıldı. Kin ve nefret söyleminin egemen olduğu siyaset dili, bırakın “muhafazakar-laik kenetlenmesini”, kitleleri birbirine düşman hale getirdi!..

* * *

Ve son nokta:
Birçok hukukçuya göre daha önce Ruanda ve Sudan’da soykırıma yol açan “sivile, başka sivilleri öldürme” yetkisi, son kanun hükmündeki kararname (KHK) ile Türk yurttaşlarına da tanındı!
Dileriz bu konuda yorum yapan muhalefet sözcüleri ve bazı hukukçular yanılmış olsunlar!..

* * *

Ne söylendi, ne yapıldı?
15 yıl önce vaat edilenlerle, bugün geldiğimiz yer arasındaki korkunç uçuruma bakar mısınız?
Yazık, çok yazık...
Durun, yapmayın, vazgeçin bu dehşet verici yanlıştan!..
İktidar uğruna kıymayın bu güzelim topluma!..