Basın şehidi, büyük soruşturmacı gazeteci Uğur Mumcu, devletin kredi, teşvik ve diğer yollarla yandaş zengin etmesine “Şellefyan Düzeni” derdi.
Peki düzene adını verdiren Şellefyan kimdi, ne iş yapardı?
Canlı tanık olarak anlatayım:

* * *

Yedeksubay olarak 24 ay süreyle yaptığım vatani görevimi bitirmiş, iş arıyordum.
Üniversitede gazetecilik okurken bana “Bu sınıftan 3 gazeteci çıkacaksa biri mutlaka sen olacaksın” diyen hocam, Milliyet Gazetesi’nin efsanevi Genel Yayın Yönetmeni -basın şehidi- Abdi İpekçi kadro şişkinliği nedeniyle olumsuz cevap verince, iş aramaya koyuldum.
Sınavları kazanarak Etibank’ın İstanbul’daki Bankacılık İstihbarat Müdürlüğü’nde çalışmaya başladım.
Yöneticilerimin hepsi dürüst ve namuslu insanlardı. Genel Müdürlük kademesindekiler de öyle...
Yetim hakkının bulunduğu kredilerin lâyık olanlara verilmesi ve kuruşuna zarar gelmemesi için tüm güçleriyle uğraşırlardı.
Günün birinde müdürüm merhum Aydın Şarman odasına çağırdı. Çok sıkıntılıydı.
İlk sorusu “Mıgırdıç Şellefyan’ı tanıyor musun?” oldu.
Gazetelerden okuduğum kadarıyla, “Arkasını dönemin siyasi iktidarına ve yandaş Tercüman Gazetesi’ne dayamış üçkâğıtçı biri olarak tanıdığımı ve piyasada da iyi bilinmediğini” söyledim.
“Çok doğru. Şimdi bu adam bizim bankadan da yüklü bir kredi istiyor. Genel Müdürlük direniyor ama siyasi baskı dayanılmaz boyutta. Bu adamın ipliğini pazara çıkaracak araştırmayı yapma görevini sana veriyorum. Yazacağın raporla belki krediyi durdurabiliriz...”

* * *

Hemen kolları sıvadım.
Piyasa kazan, ben kepçe olmuştum. Mıgırdıç Şellefyan adını duyanlar önce gülüyor sonra da “Bu adam kaçacak, sakın para vermeyin” diyorlardı.
Soruşturmayı tamamlayıp “Piyasadaki güvenilir kaynaklar Mıgırdıç Şellefyan’ın kamu bankalarına olan borçlarını ödemeyeceğini ve yurtdışına kaçacağını öne sürüyorlar” diye biten çok sert bir rapor yazdım.

* * *

Buna rağmen siyasetin ağırlığını koymasıyla bu adama istediği kredi verildi!..

* * *

Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Kısa bir süre sonra kamu bankalarına günümüzün parasıyla yüzlerce milyon lira borç takarak İsviçre’ ye kaçtı!..

* * *

Orada da boş durmayıp Türkiye Hazinesi’ni soymaya devam etti.
Bir başka kamu bankası olan Türkiye Emlâk ve Kredi Bankası’nın hortumlanmasında akıl hocalığı yapan Elia Benyeş’le kurdukları hayali ihracat tezgâhı yıllarca tıkır tıkır çalıştı.
Uğur Mumcu, merhum Örsan Öymen ve ağabeyi Altan Öymen gibi dürüst gazetecilerin ortaya çıkardığı Yahya Demirel’in “Hayali Sunta İhracatı Vurgunu”, işte bu tezgâhın ürünlerinden biriydi!..

* * *

Dün sevgili Soner Yalçın’ın yazdığı gibi Büyük Önder Atatürk’ün ülke kalkınması için başlattığı kamu bankacılığı, çok partili dönemde devlet eliyle yandaş zengin etme aracına dönüştü. Kamu bankalarının çoğu ya geriye dönmeyen krediler nedeniyle battı ya da hortumlanan paralara “görev zararı” denilerek o bankaların tabelâ değişikliğiyle başka isimler altında çarkı döndürmeye devam etmeleri sağlandı!..

* * *

Kıt kamu kaynaklarını siyasi ikbal ya da rüşvet karşılığında yağmalatanlar yeterince cezalandırılmadığı gibi, hortumcuların çaldıkları paralar yanlarına kâr kaldı.
Ama bunların peşine düşen namuslu gazeteciler dönemine göre ya “komünistlikle” veya “milli menfaatlere karşı çıkmakla” ya da “vatan hainliğiyle” yaftalandı!..

* * *

Demem o ki, herkesin dilindeki üzücü olayın en önemli nedenlerinden biri, bunca ibret verici örneğe rağmen kamu bankacılığındaki “Şellefyan Düzeni”nin yıkılıp, yerine çağdaş, bağımsız bankacılık anlayışının bir türlü egemen kılınamamasıdır.
Nur içinde yat büyük yurtsever gazeteci Uğur Mumcu...