Elazığ’daki Keban Barajı’nın kıyısında, terk edilmiş köylerden biri Nimri. Yıllar sonra memleketine dönen mimar Özgül Öztürk’le kaderi değişti. Nimrililer birbirlerini buldukça sosyal dayanışma ve festivaller de başladı. Şimdi ekolojik mimariyle değiştirecekler Nimri’de hayatı. Mimar Özgül Öztürk’ün baba ocağı Elazığ’ın Nimri köyü 1950’lerin sonlarında yoksulluk, tarım toprağının kalmaması ve gençlerin büyük kentlere gitmeyi tercih etmesi üzerine terk edildi. İstanbul’da yaşamasına rağmen Özgül Öztürk’ün seneler sonra baba toprağıyla buluşması ise babasının 2006 yılında köye gidip orada vefat etmesiyle gerçekleşti. Babasının vefatının birinci yılında ailesiyle köye geldi ve hep birlikte geçmişe doğru bir yolculuğa çıktılar. İşte o zaman aklına ve kalbine “Dedelerimin, atalarımın köyüne bugünkü tecrübelerimle ne yapabilirim?” sorusu düştü. Gerisi de geldi... Dünyanın pek çok ülkesinde Yves Rocher’nin ‘Toprağın Kadınları’nı arayan projesinin birincisi olması neticesinde tanıştık Nimri köyü, Özgül Öztürk ve umut veren değişimin hikâyesiyle... Proje nasıl hayat buldu? Şimdiye kadar neler yapıldı? ‘Nimri’de Hayat’ projesiyle 1950’li yılların sonlarında yaşanan büyük göçün ardından boşalan köyümüzde sayıları az da olsa yaşayan köy halkıyla 4-5 nesildir şehirlerde yaşayan ve birbirini tanımayan gençlerin bir araya gelmesine öncülük etmeyi hedefliyordum. Sosyal dayanışmayı artırmayı, köyün kültürel özelliklerini, kaybolmaya yüz tutan değerlerini yeniden ortaya çıkarmayı, köy halkının gelir seviyesini ve yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyordum. Bu amaç doğrultusunda sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı benimsenmiş, çevreye duyarlı, üretimi destekleyen, kadının güçlenmesine yönelik çeşitli çalışmalar başlattık. İlk olarak dernekleştik ve kadın üyesi olmayan derneğin yönetimindeki kadın üye sayısını artırdık.

Festivale bekliyoruz

Ne kadar vakit ayırabiliyorsunuz Nimri’ye? Her ayın ilk pazartesi akşamı Nimri Derneği olarak yönetim toplantısı yapıyoruz. Sosyal medya, Whatsapp grupları, mail aracılığıyla her gün olmasa da bu projeye çok vakit ayırıyorum. Gönüllü olarak yer aldığım çok fazla sosyal sorumluluk projesi var. Bazen bir çalışma diğerini destekliyor ya da farklı bir çalışma için ilham verici oluyor. Her sene ağustos ayının son haftası geleneksel hale getirdiğimiz “Nimri’ye hep birlikte” adlı bir festival etkinliğimiz var. Senenin festival etkinliklerini ocak ayı itibariyle yaza kadar planlayıp hep birlikte organize ediyoruz. Projeye ilk başladığınızda köylüler bu işe ne dedi? Peki ya aileniz? Ailem çok destekleyici oldu. Pek çok akrabamızı, şehirlimizi tanımıyorduk. Sosyal dayanışma içinde, paylaşarak proje üretmemizden çok mutlu oldular. Köylülerimiz de gençler olarak bizim büyük şehirlerde yaşayıp köyle bir bağ kurmaya çalışmamızdan çok mutlu oldular ve bizi desteklediler. Bazen fikir ayrılıkları yaşadığımız, dirençle karşılaştığımız da oldu. İnandığımız konularda prensipli olmaya, ilkelerimizden ödün vermemeye, etik durmaya özen gösterdik. Özgül  Öztürk

Her şey bir hayalle başladı

Hiç ümitsizliğe kapıldığınız oldu mu? Olmadı dersem yalan olur çünkü bazen anlaşılamama hissine kapıldım. Başka köylerde, topluluklarda, içinde bulunduğum pek çok kolektif çalışmadan ilham alarak, kendi köyüm için ne yapabiliriz diye çabalarken, köyümüzün kendi dinamikleri olduğunun farkına vararak hareket etmeye çaba gösteriyorum. Sonunda hepsi benim canım, ailem, tanıdıklarım. İyi yaptığımız işlerde de çok onurlandırıldık, takdir edildik ve yüreklendirildik. Umutsuzluğa kapıldığım zamanlarla takdir edildiğim süreçler birbirini dengeledi. Köye geri dönüş var mı? Ziyarete gelenlerin sayısı arttı mı? Köyde yaptığımız çalışmalar ve etkinliklerle bir sinerji oluştu. Her sene daha çok kişi dedelerinin arazisine ev yaptırmaya, en azından ilkbahar-sonbahar arası bir zamanda yaşamaya başladı. Henüz gençler arasından tamamen köye dönen yok; bizler de kısa süreli gidip geliyoruz. Köyde tam zamanlı yaşanır olması için daha çok çalışmamız ve üretmemiz lazım. Neden olmasın? Her şey bir hayalle, bir niyetle başlıyor.

Türkiye bu yıl dahil oldu

Ünlü bitkisel kozmetik markası Yves Rocher Kozmetik’in 1991 yılında Fransa’da kurulan bir vakfı var. Vakıf, markanın kurucusu Yves Rocher’in oğlu Jacques Rocher tarafından çevreyi koruma amacıyla kuruldu ve şu an Fransa Akademisi çatısı altında varlığını sürdürüyor. En büyük uluslararası projeleri ‘Toprağın Kadınları’ kapsamında 50 ülkeden 325 kadın, doğaya, topluma, eğitime katkı veren projeleri için ödüllendirildi ve toplam 1.6 milyon Euro ödül dağıtıldı. Bu sene Türkiye ilk defa proje kapsamına alındı. Özgül Öztürk ödülünü Jacques Rocher’nin elinden aldı.

Bizi etkileyen sosyal dayanışmaydı

Yves Rocher Türkiye ekibi olarak Türk kadınlarına müteşekkir olduklarını belirten Yves Rocher Türkiye Genel Müdürü Elif Berker,  “En büyük hayalimiz Türk kadınlarına gönlümüzdeki teşekkürü somut bir şekilde ifade edebilmekti. Bu bağlamda halkla ilişkiler ekibimizi kurar kurmaz ilk yaptığımız iş bir sosyal sorumluluk projesine girişmek ve ‘Toprağın Kadınları’ projesini Türkiye’ye taşımak oldu” dedi.