“Güfte var, beste yok” dedi...
Böylece İstiklal Marşı’mızın da yarısı gitti mi?..

*

Cumhuriyetimizin 10’uncu yılıydı...
Görülmemiş bir zaferle kurulan cumhuriyet dünyada bir yıldız gibi parlıyordu... Çocuklarını, evini-barkını, ambarındaki buğdayını vererek, aç kalarak destan yazmış millet 10’uncu yılı gururla kutluyordu...
Evlerde şenlik, sokaklarda bayram vardı...
10’uncu yıl için bir marş lazımdı, bir yarışma açıldı... Cemal Reşit Rey, güftesini Behçet Kemal Çağlar ile Faruk Nafiz Çamlıbel’den alarak bir marş hazırlamıştı... Eserini alıp yarışmanın yapıldığı Milli Eğitim Bakanlığı’na geldi, piyano eşliğinde seçici kurula çaldı...
Çok beğenildi...
Ama seçicilerden birisi “Bu marş bize uymaz” dedi...
“Niçin?” dediler...
“Çünkü tam ‘cumhuriyet’ derken majörden minöre geçiliyor... Minör küçük demek... Yani şimdi cumhuriyet küçük mü?..”
Ona müzikte minörün ne anlama geldiğini anlattılar, 10. Yıl Marşı birinci seçildi...
Biz ülkemize kara düşüncenin çöktüğü bu günlerde, her moralimiz bozulduğunda, o marşı söyleyerek direniriz...

*

Şimdi sıra geldi İstiklal Marşı’mıza...
Cumhuriyet’in tüm anılarını yıkanlar, bu kez de İstiklal Marşı’nda kusur buldular...
İstiklal Marşı; sadece sözleri ile değil, bestesi ile de mesaj içerir... Batı formatında, dünyanın her yerinde, müsabakalardan resmi-özel törenlere kadar, yabancı orkestraların da icra edebileceği kalıpta bestelenmiştir...
Yeter ki hisset...
Biz onu dinlediğimizde, hele yabancı bir ülkede duyduğumuzda, çocuklar gibi ağlarız...

*

Bir tek kelimesi anlaşılmayan Arapça dini eserleri elletmeyenler, iki hecesi yarım okunduğu için mi İstiklal Marşı okunurken oturdular...
Ve ayağa kalkanlara “Sap gibi” dediler?..

*

İyisi mi sen kendin için Orhan Gencebay’a bir marş yaptır...
İstiklal Marşı’mıza dokunma...