Tom Cruise’un 1960’ların kült dizisi “Görevimiz Tehlike” dizisini beyazperdeye uyarlamaktaki inadı 1996’da bir Brian De Palma filmi olarak tezahür ettiğinde sektör hayli şaşırmıştı. De Palma gibi sistem dışı bir yönetmenin bir ‘gişe filmi’nde ne yapacağı merak konusu olmuştu. De Palma kendi sinemasından ödün vermeyerek, iki usta senaristin elinden geçmiş (Steve Zaillian ve David Koepp) bir senaryoyu filmleştirmişti. Büyük bir komplonun mağduru olan ajan hikayesini son derece stilize ve alt metinlerle dolu çarpıcı bir üslupla karşımıza çıkarmayı da başarmıştı usta yönetmen.
Tom Cruise sonraki her “Görevimiz Tehlike” filmini, kendi tarzını getirirken seriye zarar vermeyecek, onu geliştirecek bir yönetmene emanet etmek istiyordu. John Woo’nun çektiği ikinci film, yönetmenin bütün alametifarikalarını bir araya getiren (güvercinler, karşılıklı doğrultulan silahlar, ağır çekim dramatik aksiyon sahneleri vs.) aksiyon ustasının bütün filmlerindeki trükleri tek bir filme tıkıştırdığı bir film olmuştu.
Üçüncü film televizyon dünyasının harika çocuğu J.J. Abrams’a emanet edilmişti... Abrams’ın heyecanlı bir genç çocuk yaklaşımı işe de yaradı. Üçüncü film, sinema deneyimi de olan dizi yazarlarının elinde Abrams’ın da katkısıyla yazılmıştı. Abrams “Lost” ve “Alias” dizilerinde denediği dinamik anlatım modellerini üçüncü filmin sinematografisine eklemişti ve fena da durmamıştı açıkçası. Hikaye içindeki gidiş gelişler, ikinci filmde yapaylaşma tehlikesi gösteren Ethan Hunt’ın yine daha ‘insan’ bir karaktere doğru çekilmesi üçüncü filmin dikkat çeken özellikleriydi.
Dördüncü film “Ghost Protocol”un birbirinden şık sahnelerine rağmen en büyük dezavantajı serinin diğer devam filmlerinin de en başta yaşadığı hikaye tedirginliğiydi. İlk filmin sağlam hikayesi, usta bir yönetmenle sihirli bir buluşma gerçekleştiriyordu. İkinci filmden itibaren ajan filmlerinin klişeleri çalışmaya başladı ve ikinci filmde topyekun bir kimyasal savaş başlatacak tehlikeli bir virüs engellendi. Üçüncü filmde sadist bir silah tüccarının kontrolden çıkmış hırsına karşı savaşıldı. Neyse ki Abrams bu klişe hikayeyi kıvrımlı bir hale getirecek numaralar çekti. Ancak dördüncü film yönetmeni Brad Bird’ün iyi performansına ve nefes kesen o gökdelen sahnesine rağmen bol klişeli hikayesinden dolayı etkisiz kalmıştı.
Beşinci film “Rogue Nation”, “Olağan Şüpheliler”in olağanüstü senaryosunun yazarı ve daha önce Tom Cruise ile “Jack Reacher”da da çalışmış olan Christopher McQuarrie oldu. Senarist bir yönetmenin varlığı seriye ilk filmdeki doygunluğunu geri kazandırdı bence. McQuarrie’nin hikayeye kattığı karakterler ve ana karakterlerin insani özelliklerini ve zaaflarını da kullanma tercihi; kıvrımlı ve aldatmacalı hikaye tasarımıyla birleşince ortaya keyifle izlenen bir ajan aksiyonu çıkmıştı. Tom Cruise’un her “Görevimiz Tehlike” filminde çok önem verdiği ‘az efekt, bol aksiyon’ kuralını aynen uygulayan yönetmen serinin altıncı filmi olan “Görevimiz Tehlike: Yansımalar”da da bu mottoyu devam ettirmiş.

gorevimiz_tehlike_1 Uzun film ama çok sürükleyici

Yaşı 60’a yaklaşmasına rağmen kendisini her türlü aksiyon sahnesinde dublörsüz olarak tehlikeye atmaya devam eden Tom Cruise elbette serinin en güçlü lokomotifi. Senarist yönetmen McQuarrie’nin kurduğu entrikalarla oluşturduğu güçlü hikayeleriyle de bu popüler seri altıncı filmine rağmen cazibesini korumayı sürdürüyor.
“Yansımalar”ın ilk bakışta karmaşık ve biraz da dağınık duran hikayesi aslında ilk filmde De Palma’nın da başarıyla yarattığı Hitchcock filmleri etkisinin izini sürüyor. IMF’nin en kabına sığmayan ajanı Ethan Hunt yine nükleer başlıklı bombaların yanlış ellere geçmesini engellemek için büyük riskler alıyor ve beklenmedik sürprizlerle karşılaşsa bile çıkış yolunu cüretkarlığı ve pratik zekasıyla bulmaya çalışıyor. Böyle aksiyon filmlerindeki en önemli başarı ölçüsü, ana kahramanların gerçekten tehlike içinde kaldıklarına seyirciyi ikna etmek, onlardaki ‘nasılsa kahramanın başına bir şey gelmez, o hep kurtulur’ hissiyatını olabildiğince güvensizleştirmek.
“Görevimiz Tehlike” filmlerinin sevilmesinin altında yatan en büyük fikir bu aslında. Bunda Tom Cruise’un dublör kullanmama ısrarı da etkili tabi. Filmlerin pazarlanışında da kullanılan önemli bir malzeme bu. Filmde gördüğümüz bütün ‘tehlike’ler gerçekten de tehlikeli yani.
“Yansımalar”da Ethan Hunt Paris’in işlek caddelerinde motorsikletle polisler tarafından kovalanıyor, damlardan damlara atlıyor, yüksek irtifadan ‘serbest düşüş’ yapıyor, hareket halindeki bir helikoptere iple tırmanıyor, hiç durmadan koşuyor, dövüşüyor, zıplıyor, tırmanıyor, düşüyor...
Hikayede ise elbette göstermelik ve biraz yüzeyde kalsa da istihbarat kurumlarının güvenilmezliğine Hollywood sınırları içinde ne kadar yapılabilirse o kadar dikkat çekiliyor. Elbette sonuç pek değişmez böyle filmlerde: “Bu sistem entrikası bol ve güvenilmezdir ama yine de sahada, siz rahat yaşayın diye çırpınan adamlarımız vardır! İçeride birtakım yozlaşmış memur ve ajanlar olabilir ama bu adamlar onları da temizliyor merak etmeyin!”
Yönetmen McQuarrie aksiyon sahnelerinde, ilk “Jack Reacher” filminde tutturamadığı dengeyi iki “Görevimiz Tehlike” filminde de ustalıkla kurabildi. Özellikle Paris sokaklarındaki kovalamaca sahnesi nefes nefese izleniyor, üç adamın erkekler tuvaletindeki kavgası, Ethan’ın Londra’daki uzun koşu sahnesi ve helikopterdeki yürek hoplatan mücadele... Bütün bu sahneler birinci sınıf mühendislikler barındırmakta. Seyirci bir an bile başka bir şey düşündürtmeden kendisine bağlıyor.
Hunt’ın, önceki filmde hikayeye katılan ve Rebecca Ferguson’un etkileyici karizmasıyla canlandırdığı MI6 ajanı Ilsa’yla (açık bir Casablanca göndermesi olduğunu düşündüren bu karakteri daha çok izlemek istiyor insan), Benji ve Luther’dan oluşan ekibi ve aslında hayatını allak bullak ettiği eski karısı Julia ile olan ilişkisini daha çok irdeleyerek karakterin içini bir parça daha doldurabilen bir devam filmi bu.
“Görevimiz Tehlike: Yansımalar” günümüzde iyice süper kahraman filmlerine sıkıştırılmış aksiyon sineması türünde daha eski usul bir yolu tercih ediyor, aksiyon sahneleri, parlayan oyuncuları, müziği, hikayesi ve temposuyla keyifle izletiyor kendini.

3,5 yıldız
Görevimiz Tehlike: Yansımalar
Mission: Impossible – Fallout
Yönetmen: Christopher McQuarrie
Senaryo: Christopher McQuarrie
Oyuncular: Tom Cruise, Henry Cavill, Rebecca Ferguson, Ving Rhames, Simon Pegg, Sean Harris
147 dakika, 13+

gorevimiz_tehlike_2

BAŞ ETMEMİZ GEREKEN DEVLER

Hayatın acı taraflarıyla ve büyük kayıplarla baş etmeye çalışan çocukların kendilerine fantastik kaçış yolları bulmalarını konu alan filmler izledik daha önce de. Mesela Guillermo De Toro’nun “Pan’ın Labirenti” (El laberinto del fauno) politik altmetni, faşizme karşı gösterdiği tavır, hem fantastik hem de dramatik anlamdaki tatminkar hikayesiyle türünün en iyilerinden biridir.
Bir grafik romandan uyarlanan “Dev Avcısı”, geçtiğimiz yıllarda izlediğimiz ve bir çocuk romanından uyarlanan “Canavarın Çağrısı”ı (A Monster Calls) çağrıştırıyor daha çok. İki filmin de hikayesi birbirine çok yakın. Sadece “Dev Avcısı”, “Canavarın Çağrısı”nı izlemiş seyircinin hemen anlayabileceği bir sırrı daha uzun süre saklamaya çalışıyor. Ablası Karen ve hiç anlaşamadığı erkek kardeşiyle beraber bir kıyı kasabasında yaşayan Barbara’nın anne-babasına ne olduğunu uzun süre anlayamayız. Tek gördüğümüz büyük ablanın hem dışarıda çalışıp hem de kardeşlerine annelik yapmaya çalıştığıdır. Barbara içe kapanık 12 yaşlarında bir kız ve kendisine kurduğu fantastik bir dünyanın içinde bir görevi olduğunu düşünmektedir. Yakında çok büyük bir dev gelecek ve kasabayı yok edecektir, Barbara bunun için sıkı sıkı hazırlanıyordur. Gerekli araç gereçleri tedarik eder, etrafa çeşitli tuzaklar kurar. Okulunda yeni başlayan Sophia adlı bir kızla da arkadaş olur. Onu garip bulup, sürekli aşağılayan diğer öğrencilerin zorbalıklarıyla birlikte mücadele etmeye çalışırlar.
Bu arada okulun rehberlik danışmanı Bayan Molie, Barbara’nın neden kendisine böyle bir dünya yarattığını anlamaya ve gerçek nedeni bulmaya çalışır.
Açıkçası Barbara’yı oynayan Madison Wolfe’a çok şey borçlu film. Çünkü hikaye “Canavarın Çağrısı” kadar güçlü ve dramatik değil. İkincisi; filmi grafik romanın yazarı senaryolaştırmış. Bu da filmdeki sarkmayı biraz açıklıyor. Film uzun bir süreye sahip olmasa da hikayenin sarktığını hissettiriyor ve bitmesi gereken yerde bitmiyor. Eğer filmi seviyorsanız bunun en büyük sebebi Madison Wolfe’un empatik ve sıcak performansıdır. Ya da “Canavarın Çağrısı”nı henüz izlememişsinizdir!
Yine de filmi 12-13 yaşlarındaki çocukların izlemesinin faydalı olabileceğini söylemek mümkün. Hayatın zorluklarıyla, etraftan gelebilecek zorbalıklarla baş edebilmek için, anormal bir dünya yaratmaya gerek yok. Barbara’nın en büyük korkusuyla bir şekilde yüzleşmesi şarttır. Bütün çocuklar bir anda büyümek zorunda kalabilecekleri durumlarla karşı karşıya gelebilirler.

3 yıldız
Dev Avcısı
I Kill Giants
Yönetmen: Anders Walter
Senaryo: Joe Kelly
Oyuncular: Madison Wolfe, Zoe Saldana, Imogen Poots, Sydney Wade
106 dakika, 13+

dev_avcisi