Türkiye seçime gidiyor...
Partiler ittifak yapıyor...
İttifak adayları belli oluyor...
Seçimlerde; muhalefetin göz ardı ettiği, iktidarın hayli başarılı olduğu konu üzerinde duracağım.
Önce bilgiler vermeliyim:
Rosser Reeves (1910-1984)...
Televizyon reklamcılığının duayeniydi.
Reklamda “cinsellik sattırır” sözünü bulan kişi olarak tanınır dünyada! Ki söz ona ait değildi!
Reklamcılığın dahi adamı Reeves, siyasi reklam da yaptı. ABD 1952 başkanlık seçiminde D. Eisenhower’ın kampanyasını yürüttü. Güçlü gözükmek için gözlük takmaması gerektiğini söyledi! Siyasete döneceğiz...
“Mad Men” dizisini seyrettiniz mi; “Don Draper” adlı ana karakterin ilham kaynağı Reeves idi! Dizide hep bir konunun altı çiziliyordu:
- Tüketim sadece alışverişten ibaret değildir...
- Alınan ürünün anlamı görünenden farklıdır:
- Ürün satın alan tüketicinin bilinçaltında derin amacı vardır; “mutlu olmak!”
Reeves’i ilgilendiren ürün değil, zihindi!
Reeves’e göre, korku sattırırdı! Çünkü...
Modern hayat insanı korkak yapmıştı; başarısızlıktan, reddedilmekten, küçük görülmekten korkuyordu insanlar! O halde...
Reklamlar “korku satışı” üzerine inşa edilecekti. Ürünü satma konusunda korku kadar etkili silah yoktu. Bu ne demekti?
Ne anlatmak istediğimi daha açık ifade edebilmek için bir reklam dehasını daha tanıtacağım...

Satış patlıyor


Dr. Clotaire Rapaille (d.1941)...
Aslında doktordu. Fransa/Normandiya’da bir hastanede psikolog olarak çalışıyordu! Uzmanlık alanı otistik çocuklardı. İtibariyle beyin teorisi üzerine araştırmalar yapıyordu. Örneğin... Çocuklar, kelimeyi ve onunla bağlantılı fikri öğrenirken, bunu duygularıyla ifade ediyordu.
2000’lerin başında... Dr. Rapaille bir gün evinde CNN seyrediyordu:
ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve İngiltere Başbakanı Tony Blair, Irak’ta kitle imha silahları olduğuna dair “kanıtları” uyduruyordu...
Bu söyleşinin arkasından ekranda şu haber yer aldı:
11 Eylül’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırıdan sonra, -askeri kullanım için 1984 yılında AM General firması tarafından üretilen- “Humvee” satışlarında büyük artış oldu!
Amerikalılar, elli kiloluk havan mermilerine dayanmak üzere tasarlanmış bu aracı satın alıyordu! İnsanlar korkularına kendilerince çözüm üretmişlerdi.
Önemli olan gerçeklerin kendisi değil, halkın üzerinde bıraktığı etkiydi! Halk, Irak’ta kimyasal imha silahlarının olup-olmadığından çok, kendini nasıl savunacağının peşine düşmüştü!
İşte bunun adı “korku satışı” idi...
Bu haberden sonra Dr. Rapaille’nin hayatı değişti:
Otomobil devi Chrysler ile anlaşma yaptı. Tüketiciyi güvende hissettiren; yerden yüksek, demir tamponlu, koca şasisi olan 4X4  araç yaptılar: Chrysler PT Cruiser!
Bunu, spor arazi araçları yani SUV’lar takip etti. Öyle ki...
2000’ler başında üretilen bu jeepler, sadece üç yıl içinde diğer araçların toplam satışının beşte birine yükseldi. Dr. Rapaille, Amerikan reklam endüstrisinin “dahi adamı” oldu...
Tıpkı Reeves gibi Rapaille de şunu keşfetmişti:
İnsanlar güvende hissetmek için para harcar!

Erdoğan’ın taktiği


Reklam dünyasını anladık!
Peki... Korku, seçim sandığına nasıl yansıyor?
Şundan sordum...
Yıllardır CHP kampanyası yapanlar ve kimi köşe yazarları bu partiye şöyle akıl verdi:
“AKP’yi eleştirme! Sen ne yapacağını anlat!”
Yani, “negatif değil, pozitif kampanya yap!” Hâlâ da öyle diyorlar.
O halde...
D. Trump’ın, seçmende oluşan Meksikalı göçmenler korkusuna karşılık “sınıra duvar öreceğim” vaadi vererek iktidar olmasını nasıl değerlendireceğiz?
Avrupa’daki faşist partilerin mülteci korkusu üzerinden oy patlaması yaptığını görmezden mi geleceğiz?
Neden Erdoğan, İYİ Parti yokmuş gibi davranıyor?
Neden Erdoğan, CHP ile HDP ittifakından söz ediyor?
Çünkü Erdoğan sürekli seçmenin korkularına hitap ediyor!
Üstelik korkuyla, gerçeği saptırıyor!
Ve seçmeni kendi yarattığı CHP önyargısıyla yanına çekiyor.
Evet, Erdoğan “korku satışı” yapıyor. Bunda da hayli başarılı:
7 Haziran- 1 Kasım 2015 seçimler sürecinde bunun somut örneği yaşandı. Erdoğan “korku taktiğiyle” AKP’nin oylarını beş ayda yüzde 40.87’den, yüzde 49.50’ye çıkardı!
Önümüzdeki yerel seçimde de Erdoğan’ın “korku silahını” kullanacağından kuşku yok. Gezi’yi, Soros’u filan gündeme taşıması bunun göstergesi...
Peki...
Erdoğan’ın “korku stratejisine” karşı muhalefet ne yapacak?
Seçmenin salt bilincine değil, duygusuna seslenenlerin sandık zaferi yaşadığına şahit olduk. Demek ki...
Seçim kampanyası, kendi seçmeninizden çok rakibinizden oy almak üzerine planlanmalı. Gerek Muharrem İnce ve gerekse Meral Akşener’in bir önceki seçim kampanyaları bu açıdan pek başarılı değildi.
Bakalım bu yerel seçimde...
Muhalefet Erdoğan’ın “korku oyununu” bozacak mı?