İSTAHED Yönetim Kurulu adına, Dernek Başkanı Dr. Kutbettin Demir tarafından yapılan yazılı açıklamada; “Görevi güvenliği sağlamak, huzuru temin etmek ve yasaları uygulamak-uygulatmak olan kamu görevlileri de, taşıdıkları üniformayı kullanarak -ancak onun asıl anlamını unutarak- ülke sağlığının ileriye taşınması için çaba gösteren hekimleri hedef almaya başladı.” ifadeleri yer aldı.

EN SON İKİ GÜN İÇİNDE, SAĞLIKTA ÜÇ ŞİDDET OLAYI DAHA MEYDANA GELDİ

Olayların içeriğine bakıldığında görünen ortak yön hep aynı diyen Demir, “Artık vatandaş hekime tedavi olmaya değil taleplerini yerine getirtmeye gidiyor. Kendi isteği tıbben veya kamu düzeni açısından uygun olmasa da yerine gelmeyince şiddete başvuruyor. Hekimler artık sıradan vatandaşın bu tavrına alıştı ama bu tavrı gösteren  polis üniforması taşıyınca artık söz bitiyor. Geçen hafta iki günde üç ayrı şehirde, üç ayrı sağlıkta şiddet olayının ikisinde de polisin olaya dahil olduğunu görmekteyiz. İçişleri Bakanlığı’nın bu konuda artık müdahil olması, ilgililere gereken yaptırımı yapması, diğer personeline de sağlık çalışanları ile ilgili olaylarda takınacakları tutum ve davranışlarla, uyacakları kanunlar hakkında bir eğitim vermesi şarttır. Beyaz kod’un hekimin yardım çığlığı olduğu, bu durumda hekimi karakola götürmeden, iş yerinde ifadesinin alınması gerektiği, şüphelinin ifadesi alındıktan sonra savcılığa sevkinin yapılmasının kanuni zorunluluk olduğu ilgili memurlara anlatılmalıdır. Üniformanın onlara sağlık tesislerinde tıbbi öncelik tanımadığı, sağlık çalışanlarına karşı tutumlarında dikkatli olmaları konusunda bilgileri tazelenmelidir” dedi.



İSTAHED Yönetim Kurulu olarak, en son meydana gelen olaylar üzerine bir açıklama yaparak, bu gidişle ülke sağlığının tehlikeye gireceğine dikkat çekerken, Sağlık Bakanlığı’na da bir çağrıda bulunuyoruz:

“Bakanlığımız artık karar vermeli: Ülke sağlığına katkıda bulunacak hekimlerle mi çalışmak istiyor, yoksa vatandaşın her isteğini yerine getirecek memurlarla mı?. Bakanlık bu kararı verdikten sonra sağlık sistemini verdiği karara göre yeniden dizayn etmelidir”.

Demir, İSTAHED Yönetim Kurulu olarak yaptıkları açıklamanın tam metnini de paylaştı:

SAĞLIKTA ŞİDDET GÜNLÜĞÜ

Tekirdağ’da başlıyor gün.

Dişi ağrıyan kadın diş hekimi yerine aile sağlığı merkezine gidiyor. Tedavisini de planlamış kendisi. Bir antibiyotik yaz diyor aile hekimine. Hekim, hekimliğinin sınırlarını aşmıyor, tehditle reçete yazdırılmasına imkan vermiyor. Yapması gerekeni yapıyor ve hastanın diş hekimine sevkini yapıyor. Kafasına koyduğu tedaviyi alamayan hasta Hekimi darp ediyor odasını dağıtıyor. Darp eden bir kadın, darp edilen bir dernek başkanı hekim, o da kadın.

Bakanlık susuyor, biz seyrediyoruz.

Sonra Samsun Bafra’dan geliyor yeni haber.

Acil serviste, doktor sara nöbeti geçiren hastaya müdahale ediyor. O sırada boynunun ağrıdığını iddia eden iki Özel Harekat polisi gelip araya giriyor. Öncelik istiyorlar, zorbalık yapıyorlar ve eli silahlı, joplu, aslında güvenlikten sorumlu bu sağlık teröristleri, hekime "sen misin bize öncelik tanımayan" diyerek saldırıyor, darp ediyor. “Polisler Sinop Emniyetinden” diye, haberler Sinop Valiliğine ulaşmıyor bile. Valiliğin kulakları tıkalı.

Basında hekimin morarmış kolu, kan çanağı gözleri çarşaf çarşaf yayınlanıyor.

İçişleri Bakanlığı susuyor, Sağlık Bakanlığı susuyor, biz seyrediyoruz.

Bitiyor mu? Hayır!

Cuma gününü boş geçmeyen sağlık teröristleri, İstanbul Bağcılar’da Kazım Karabekir Aile Sağlığı Merkezi’nde çıkıyor ortaya.

Merkezin hekimi hastalarına bakıyor odasında. Ve yine sıra almadan, kayıt olmadan, sıradaki hastaları kenara iterek giriyor içeriye medeniyet fakiri bir maganda. Acil talebi, “evlilik raporu”. Hepsi bu.

Hekim yine de nazik, yine de anlayışlı; "kaydını yaptır sıranı al gel" diyor. Birkaç alıştırıldığımız küfür ve hakaret, bağırış çağırış.

Acil evlilik raporu alamayan maganda bir yerleri arıyor, mağdur olmuş ya, destek çağırıyor.

Yarım saat sonra bir patırtı, “nerede o doktor” sesleri.

Kapıyı kitleyip arkasına geçen hekimin yardım talebi ulaşıyor bize. Bu arada sesler kısılınca ve kapısı tıklanınca açıyor kapıyı. Karşısında üniformalı polisler. Derin bir nefes alıyor.

"Tamam şimdi zorbayı alıp giderler" diye düşünürken, zorbanın destekçisi çıkıyorlar. "Niye raporu vermiyorsun" der gibi hesap sormaya kalkıyorlar.

Kamera kayıtları ve hekimin dirayetli uyarısıyla mecburen hepsi çekip gidiyorlar. Darptan kurtuluyor meslektaşımız, ama yaşadığı stres ona kalıyor.

İçişleri Bakanlığı, Valilik görmüyor, duymuyor.

Biz seyrediyoruz.

Uyarmıyoruz, kınamıyoruz, lanetlemiyoruz.

Göze göz, dişe diş demeyi de kendimize yakıştıramıyoruz.

Doktor bulamayacak, tedavi olamayacak çocuklarımıza, gelecek kuşaklarımıza üzülüyoruz.

Bakanlığımız artık karar vermeli: Ülke sağlığına katkıda bulunacak hekimlerle mi çalışmak istiyor, yoksa vatandaşın her isteğini yerine getirecek memurlarla mı?

Sağlık sistemini bu kararı verdikten sonra yeniden dizayn etmenin zamanı geldi geçiyor.