Sevgili okurlarım, bundan birkaç gün önce bir gazeteci, bizim gazetede yazan bir başka gazeteci arkadaşımızı aradı. Anlattığı olay gerçekten heyecan verici idi...

“Ankara’da, bizim evin yakınlarında dün gece sabaha karşı 04 dolaylarında büyük bir silahlı çatışma oldu. Binali Yıldırım’ın makam otosuna uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.

Makam otosunun arkasında korumaların aracı vardı. Korumalar da ateşe karşılık verdi...

Ve ateş açanlar kaçmayı başardı. (Plakaları veriyor.)

Bu önemli haberi sadece sana veriyorum. İstersen yazabilirsin. Düşün ki, bu saldırı Ankara’nın göbeğinde oldu.”

Gazetedeki arkadaşımız, kendisini arayan meslektaşımıza sordu:

- Peki olayla ilgili herhangi bir tutanak var mı, tanıklar var mı?

Karşı taraf yanıt verdi:

- Yok ama olay kesin doğru, rahatça yazabilirsin. Müthiş bir haber.

- Peki, yazdığımı varsayalım, ya haberin doğru olmadığı ortaya çıkarsa!..

Konuşma böyle bitti.

Bu haberin gerçekle ilgisi yoktu ve mutlaka yalanlama gelecekti...

Bizim gazetedeki arkadaşımız gaza gelip bu haberi yazmış olsa linç girişimlerine tabi tutulacak, yalan haber vermekle suçlanacak ve işin ağırlığı altında ister istemez ezilecekti...

Ve Rahmi Turan olayının bir benzeri o zaman, birkaç gün önce yaşanmış olacaktı.

★★★

Ben bu son olaya siyasi açıdan, kumpas, CHP’deki çeteler vesaire açısından değil, gazetecilik açısından bakmaya çalışıyorum.

Muharrem İnce, CHP’deki bir ekibin kendisine kumpas kurduğunu iddia ediyor ve bu isimleri kurultayda açıklayacağını söylüyor.

Kurultaya daha aylar var.

Ben onun yerinde olsam bildiklerimi hemen şimdi açıklarım.

Burada özellikle vereceği isimler çok önemlidir.

Ancak yine tahminime göre bunu yapamıyor... Zira verdiği, vereceği ve suçlayacağı her isimden kendisine itiraz gelecek, “İddianı kanıtla” sesleri yükselecektir.

Esas amacının CHP genel başkanlığı kapışmasına şimdiden kendisi için yatırım yapmak olduğunu tahmin ediyorum.

★★★

Bu konuda asıl görev ise, Rahmi abimizin “Haber kaynağı” olan gazeteci arkadaşımız Talât Atilla’ya düşüyor.

Rahmi abi bu düzmece haberi kendisine verenin Talât olduğunu nasıl açıklamak zorunda kaldıysa, Talât’ın da kendisine bu üfürük (yalan yanlış) bilgiyi veren “CHP’linin” ismini açıklaması beklenir.

Aksi takdirde biz nereden bilelim bizim gazetecilik deyimiyle bu asparagas (gerçekle ilgisi olmayan, masa başında üretilmiş) bilgiyi ona kimin verdiğini!..

(Burada bir parantez açıyorum. Kendi internet haber sitesi olan Talât böylesine önemli bir haberi acaba niçin kendisi kullanmadı da, başka gazetecilerden medet umdu? İşin bu boyutu iyice sorgulanmalıdır. Parantezi kapıyorum.)

★★★

Şimdi kamuoyunda fırtınalar koparan bu olayda yandaş medyanın takındığı tavır da ilginç!

Yandaş medya bütün gücüyle Muharrem İnce’ye destek veriyor.

Onların derdi, CHP ve Kılıçdaroğlu yıpransın!..

Ve aynı yandaş medya, Hürriyet gazetesi falan da dahil olmak üzere Rahmi Turan’ın üzerine gidiyor.

Rahmi abinin bu olayda bir yanlışı varsa, gerçek olmayan bir haber konusunda güvendiği kişiler tarafından dolduruşa getirilmiş olmasıdır.

Kılıçdaroğlu’nun hatası, olayın hemen ardından (hangi amaçla olursa olsun) “Doğrudur” demesidir.

Muharrem İnce’nin de yanlışları var...

Hadiseyi hemen siyasi sürece çekip CHP’de kendisini başkanlık yarışında yenilgiye uğratmayı amaçladığını iddia ettiği “Kumpas çetelerini” gündeme getirmiş olmasıdır.

Bu benim bildiğim bir konu değildir...

Muharrem Bey madem biliyor, sözünü ettiği kumpasçıları da, kurultayı beklemeden derhal açıklayıp iddiasını kanıtlamalıdır.

Pazar günkü yazımda da vurgulamıştım...

Bu çok yönlü karmaşık olay, gazetecilik fakültelerinde ders olarak okutulmalıdır!