Sevgili okurlarım dünkü yazımda değinmiştim, İmamoğlu bundan sonra ne yapacak, partisinde neler yaşayacak.
Bunlar elbette bugünden yarına yanıtlanacak sorular değildir.
Her şeyi zaman gösterecektir.
Bundan sonra olacakları şimdiden ne Kılıçdaroğlu bilebilir, ne de İmamoğlu...
Ancak şu anda bile, çok erken olmakla birlikte milyonlarca insanımızın kafasında bu soruların yer bulduğu kuşkusuz.
Dünkü yazım sonrasında sizlerden gelen mesajlardan birini paylaşıyorum ve okurumun söylediklerine aynen katıldığımı özellikle vurguluyorum. (Yazan kişiyi tanımıyorum, başına bir iş gelmesin diye ismini vermiyorum.)

★★★

“Sayın Çölaşan, İmamoğlu İBB Başkanı seçildi. Öncelikle bu görevin tüm hakkını vermek için çaba harcamalıdır. Önümüzdeki beş yıl, ya da oluşması muhtemel akla gelmeyen süreçler boyunca enerjisini ve dikkatini sadece İBB yönetimine harcamalıdır. CHP başkanlığı veya cumhurbaşkanlığı olayı, ancak başarılı bir İBB Başkanlığı sürecinden sonra olabilir.
Aksi halde toplumda hayal kırıklığı yaratabilir.
Erken öten horozun sonu iyi olmaz.
Erdoğan ve AKP, onun başarısız olması için her türlü engeli önüne koyacaklarını zaten açıkladılar.
İmamoğlu sonuç olarak bir siyasetçidir.
Büyük çaba harcadık, destekledik, kazandı ve sevindik.
Rotasında küçük ve önemsiz sapmalar olabilir. Ancak tutarsız ve büyük açılı sapmalar hayal kırıklığı yaratır. Aksi takdirde önce ben kendi adıma desteğimi çekerim.
Bunun nedenine gelince, kendimi bir “Algı operasyonu” ile kandırılmış hissederim.
Erdoğan tarafından yıllardır yürütülen bu algı operasyonlarına kanan AKP’li seçmenlere hep kızdık ve eleştirdik.
Şimdi aynı duruma düşmek yaman bir çelişki olmaz mı!”

★★★

Ortada henüz fol yok yumurta yok ama bu tartışmalar şimdiden ister istemez başladı.
Bu konularda gelecekte ne olacağını hiç kimse bilemez.
Okurlardan gelen görüşlere katılıyorum...
İmamoğlu açısından şu anda bir numaralı hedef İBB Başkanlığında başarılı olmaktır. Bunun için de, o kurumda olup biten israfı, yolsuzluk ve peşkeşleri en kısa zamanda kamuoyuna açıklaması gerekir.
Şuna önceden hazırlıklı olmalıdır...
Bundan sonra da kendisine nice iftiralar atılacak, üzerine nice yalanlarla gidilecek, iş yapmasını önlemek için önüne (aynen Mansur Yavaş olayında olduğu gibi) AKP iktidarı tarafından bir sürü engeller çıkarılacaktır.
Dirençli kişiliği ile bunları da tek tek atlatıp başarılı olacağına inanıyorum.
Kısacası, İmamoğlu kendi siyasal geleceğini kendisi belirleyecektir.



Sevgili okurlarım, yandaş medya deyince doğal olarak akla AKP destekçisi televizyonlar, gazeteler ve internet siteleri geliyor.
Böyle yüzlercesi var.
Her gün yayındalar... Ve çoğu, siyasi rakiplerine her gün yalanlarla, iftiralarla saldırıyor.
Bunların abartılmış ağırlığının ne kadar (!) olduğunu son İstanbul İBB seçiminde gördük. Yine aynı taktiği uyguladılar.
Manşetlerini, haber ve yazılarını “Yukarıdan” gelen talimatlar doğrultusunda ayarladılar.
Her gün aynı manşetlerle çıkıyor, pembe müjdeler (!) veriyor, her biri aynı çarpıtma haberleri yayınlıyordu.
Bazı televizyon kanalları açıkça taraftı ve milleti kandırıyordu. Onlara diyecek fazla bir sözüm yok.
Ama içlerinde ayrıca “Tarafsız (!)” geçinenler var...
NTV, CNN-Türk gibi!

★★★

“Tarafsız (!)” geçinen gazeteler de vardı. Güya çaktırmadan, ama açıkça iktidardan yana tavır almışlardı.
Bugün de öyle.
Hürriyet, Milliyet gibi...
Ve satış rakamlarına baktığımız zaman bunların nasıl bir çöküşe sürüklendiğini görüyoruz.
Bizler, SÖZCÜ çalışanları olarak yıllarca Hürriyet’in satış rakamlarını izledik ve kendimizi onlarla kıyasladık...
Ara kapanıyor, şu kadar fark kaldı, geçiyoruz, geçeceğiz...
Yılların Hürriyet’i ile yarışmak kolay iş değildi ama ara yavaş yavaş kapanıyordu... Ve geçtik.
Üstelik SÖZCÜ hiçbir zaman hiçbir yerde, örneğin marketlerde ve otobüs terminallerinde beleş dağıtılmıyordu.
Uzun yılların “Amiral gemisi (!)” Hürriyet satış rakamlarını şişirmek için ne yazık ki bu yola başvurmuştu.

★★★

Size burada sadece bir tek somut örnek vereyim, ne dediğimi daha net bir biçimde anlatmaya çalışayım.
23 Haziran Pazar günü İstanbul seçimi yapıldı.
24 Haziran pazartesi günü iki gazetenin satış rakamları şöyle idi:
SÖZCÜ 337 bin.
Hürriyet 241 bin.
Arada 100 bin’e yakın fark vardı.
SÖZCÜ olarak kendimizi hiçbir zaman yandaşlık girdabına kaptırmadık, çizgimizden sapmadık, onurumuzu yitirmedik, egemenlere yalakalık yapmadık ve Türkiye’nin (hem de hilesiz hurdasız) en çok satan gazetesi olmayı başardık.
Gurur duyuyoruz.