AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Aralık 2019’da Cenevre’de, “Montrö’de bize tanınan bir hak yok. Gemiler Boğazlardan istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün: Sizin Boğazınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil. Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa, biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak” dedi.

Erdoğan’ın iddia ettiği gibi gemiler Boğazlardan istedikleri gibi gelip geçemiyor. Sözleşmenin birinci kısmında ticaret gemilerinin, ikinci kısmında ise savaş gemilerinin barış ve savaş zamanında Boğazlardan nasıl geçecekleri ayrıntılı bir şekilde yer alıyor.

KONTROL VE DENETİM BİZDE

Ticaret ve savaş gemilerinin geçişi tamamen Türkiye’nin kontrol ve denetimi altında. Ticaret gemileri, geçişi düzenleyen Seyir Planı-1’de (SP-1) belirtilen kurallara uymak, seyir planını 24 veya 48 saat önceden Trafik Kontrol Merkezi’ne vermekle yükümlü.

Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, SP-1 kurallarına uymayan İngiliz bayraklı Scan Bothnia adlı ticaret gemisine yapılan işlemi hatırlatayım: Karadeniz’den gelerek İstanbul Boğazı’na giriş yapan Scan Bothnia gemisinin Derince Limanı’nda bir kısım yükünü boşaltması sırasında geminin askeri silah ve mühimmat taşıdığı tespit edilmiş ve gemiye 12 Haziran 2006’da el konulmuştu. Silah taşımasına rağmen SP-1 raporunda yükünü genel kargo olarak belirten İngiliz gemisi bir hafta limanda tutulduktan sonra para cezası verilerek serbest bırakılmıştı. 13 Haziran 2006 tarihli gazetelerde konuya ilişkin ayrıntılı haberler de yayımlanmıştı.

Yine Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, 2008 yılında Rusya-Gürcistan savaşı devam ederken, Gürcistan’a iki adet Hastane Gemisi göndermek isteyen ABD’ye izin verilmemişti. İnsani amaçla Karadeniz’e gönderilecek gemilerin tonajı 8 bini tonu aşamaz. Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne ait hastane gemilerinin her birinin tonajı 70 bin ton olduğu için gemilerin Karadeniz’e geçişine izin verilmemişti.

TEHLİKE, KAÇINILMAZ

Ege’de 18 adamızın Yunanlar tarafından işgal edildiğini belgelerle ortaya koyan, denizlerimizle ilgili gelişmeleri, Montrö ve Boğazlar konusunu yakından izleyen, araştıran isimlerin belki de en başında gelen Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’a sordum, şunları anlattı:

“Kanal İstanbul’un açılması halinde, kanaldan geçecek gemilere, Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi’nde belirtilen güvenlik kurallarını uygulamak mümkün değildir. Böyle bir durumda Türkiye’nin güvenliğinin tehlikeye girmesi kaçınılmazdır. Montrö Türk Boğazlar Sözleşmesi’ne göre Boğazlardan geçiş yapan savaş gemilerinden ücret alınmıyor. Ancak, ticaret gemileri, Türk Boğazlarından herhangi bir limana uğramaksızın geçiş yapsa bile ücret ödüyor. Kılavuzluk ve römorkör hizmetleri ile sağlık denetimi de ücrete tabi. Altın-Frank üzerinden alınan ücretler, Bülent Ulusu hükümeti döneminde Şubat 1983’te, ABD Doları üzerinden tahsil edilmeye başlanmıştı.”

ÜCRET FARKI

Türk Boğazlarından geçiş ücretleri, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı olan Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından tahsil ediliyor. Türk Boğazlarından uğraksız geçiş yapan yabancı ticaret gemileri net ton başına yaklaşık 0,90 ABD Doları ödüyor.

Örneğin 100 bin tonluk akaryakıt tankeri veya kargo gemisi 90 bin ABD Doları ücret ödüyor. Kanal İstanbul’dan geçiş yapacak gemiler için net ton başına 5,5 ABD Doları ücret alınması öngörülüyor. Böyle bir durumda, 100 bin tonluk ticaret gemisinin, Montrö kapsamında 90 bin ABD Doları ödemek yerine 550 Bin ABD Doları ödeyerek Kanal İstanbul’dan geçmesi beklenemez.

GERİ ADIM

2002 tarihli Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Teşkilatları Yönetmeliği’ne göre “Türk Boğazlarındaki kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri, kamu eliyle yürütülür. Bu yetki özel kuruluşlara devredilemez” hükmü yer alıyordu. 31 Aralık 2018 tarihinde yönetmelik değişikliğiyle “Türk Boğazlarında kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinin özel kuruluşlar tarafından verilebileceği” yönünde düzenleme yapıldı.

Bu durumu Ümit Yalım, “Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün kılavuzluk ve römorkör hizmetlerini verecek çok geniş imkanlara sahip olmasına rağmen anılan hizmetlerin özelleştirilmesi, Montrö’den geri adım atmak ve Boğazların yeniden yabancıların kontrolüne geçmesi için davetiye çıkarmaktır” diye açıklıyor.

Konu yargıya taşınmıştı. Danıştay’ın Montrö Sözleşmesi’ne uygun hareket ederek düzenlemeyi iptal etmesini, uzmanlar “Türkiye’nin yararına” diye niteliyor. Askerlerin, kanalın yapılması halinde doğacak güvenlik sorununu da kimse yabana atmamalı.