Barış Pınarı harekatının üçüncü günü geride kaldı...

Mehmetçiğim hem havadan hem karadan vuruyor... PKK/PYD teröristleri de buna karşılık sivil hedefleri vuruyor, kadın, çocuk, bebek katlediyor...

Ancak dünyaya dönüp baktığınızda gördüğünüz, tam bir yalnızlık!.. Türkiye’nin barış harekatına yalnızca Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı bir açıklamayla destek verdi; gerisi kınama, tehdit, düşmanlık saçan açıklamalar, ne yazık ki...

Mesela İspanya, Türkiye’de bulunan Patriot füzelerini geri çekebileceğini açıkladı!.. Norveç, Türkiye’ye silah satışını durdurdu!.. İsrail, dünyanın Türkiye karşısında birlik olarak Kürtlere yapılan katliamın durdurulması çağrısında bulundu. Başbakan Netanyahu, ülkesinin Kürtlere insani yardım yapmak için elinden geleni yapacağını söyledi!..

Dikkat ederseniz yapılan açıklamalarda özellikle “Kürtler” sözcüğü kullanılıyor... PKK/PYD diyenine rastlamadım henüz!..

Kervana Arap Birliği ülkeleri de katıldı tabii; çoğu ABD’nin kucağında oturan Arap kardeşlerimiz de el birliğiyle Türkiye’yi bir güzel kınadı!..

Nesebi belli bu ülkelerin aldığı karar beni hiç şaşırtmadı aslında ancak bir üye vardı ki, “Sen de mi Brütüs?” sorusunu dibine dek hakkediyordu:

-Filistin!..

Hani, daha geçenlerde AKP’li Cumhurbaşkanı’nın Birleşmiş Milletler’deki konuşması esnasında cansiperane savunduğu, fotoğraflarla nasıl bir İsrail zulmü altında bulunduğunu anlattığı, Türkiye’nin her ahval ve şerait altında dahi arkasında durduğu Filistin’den söz ediyorum!..

-Yazık ki yazık!..

Trump’ın itiraf ettiği savaş suçu!..


Devam edelim...

İtalya Roma Büyükelçimizi çağırıp Türkiye’nin derhal Suriye topraklarından çıkması istemini iletti... Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi geri durur mu; onlar da Türkiye’yi şiddetle kınadı tabii!..

Uzatmayayım, tüm Avrupa ülkeleri aynı kafada; Fransa Türkiye’ye nota vermeye hazırlanıyor... Almanya , İngiltere zaten en başından beri bu harekata karşı çıkmıştı... Avrupa Konseyi de tıpkı ABD gibi ağır yaptırımları görüşmek üzere toplanıyor!..

Haa, bu arada NATO’nun elinde sürekli “elma şekeri” ile dolaşan Genel Sekreteri Jens Stoltenberg koşa koşa İstanbul’a gelip bizim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü.  Türkiye’nin ne kadar önemli bir NATO üyesi olduğunu anlattı. Sonra da PKK’nın uzantısı PYD ile ilgili şöyle konuştu:

-PYD koalisyon güçleri üyesidir ve ortak düşmanımıza karşı savaşmaya devam ediyor!..

Yani bizim şu sıralar o bölgeden silmek için harekat yaptığımız PYD’den bahsediyor!.. Daha bitmedi; sanki başka bir örgütten söz edermiş gibi YPG ile ilgili olarak da şöyle diyor:

-Kuzey Suriye’de YPG’ye geldiğimizde ise müttefiklerimizi bu konuda bir fikir birliği yoktur!..

Nasıl bir iki yüzlülüktür bu Tanrım!.. Koca NATO Genel Sekreteri PKK/PYD/YPG’nin aynı ağacın dalları olduğunu bilmiyor, ortaya karışık konuşuyor. Biz de salağız dinliyor ve kanıyoruz!..

Gelelim ABD Başkanı Trump’ın kimine göre gaf, bize göre ise buz gibi “savaş suçu” olan itirafına... Ne dedi ABD Başkanı?..

-Türkiye’nin ölümcül düşmanı PKK ile Obama döneminde olduğu gibi ortaklık yaptık!..

Anlı şanlı “Stratejik ortağımız” en yetkili ağızdan en başından beri gayet iyi bildiğimiz “sırrı” ifşa ediverdi böylelikle!.. Devamında da şöyle dedi:

-Kürtlere inanılmaz derecede büyük miktarlarda silah ve mühimmat anlamında para harcadık. Orada farklı fraksiyonlar var. Mesela PKK var, farklı bir oluşum. Zor bir grup ama bizimle çalıştılar!..

Nasıl itiraf ama!.. NATO üyeliği, BOP Planı ortaklığı filan hepsi boş, hepsi palavraymış demek... Yüzümüze gülüp, sırtımızdan hançerleyen bir “stratejik ortağımız” varmış!.. Hiç kuşkunuz olsun, diğer “çok yüzlü” dostlarımız da tee başından beri bildikleri bu itiraf karşısında kıllarını kıpırdatmayacak...

-Ben de kimlerle dans ettiğimizi artık iyice anlayalım diye yazdım zaten!..

Gazetecinin kaderi!..


Dün bu köşede Medipol Üniversitesi’nin tekzibini okudunuz...

Yılların gazetecisi, köşe yazarıyım; kolay kolay tekzip ile karşılaşmam... Yazdığım yazıları sağlam kaynaklara dayandırmaya, tekrar tekrar araştırmaya dikkat ederim. Tıpkı “Atatürk Orman Çiftliği deniz yemeyen domuz” başlıklı yazımda olduğu gibi!..

O yazımda da TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş’un “büyük talan” olarak tarif ettiği AOÇ’nin rant paylaşımına kurban edildiğini anlatan açıklamasından faydalanmıştım. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Medipol Üniversitesi’nin kurucusu olduğu da gerçekti!..

Kısacası koca bir yazıda iki satırla geçen bir konuda koca bir köşeyi işgal edecek uzunlukta bir tekzip garibime gitti doğrusu!..

Üniversitenin avukatı beni arayıp, o bilginin doğru olmadığını belgesiyle gösterseydi, zaten o belgeyle birlikte köşemde kullanırdım!..

Demek ki “Yeni Türkiye’de” artık böyle oluyor!..

Konu hakkında yapacağım yeni bir araştırmadan sonra durumu siz sevgili okurlarımla paylaşacağım...