CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, gazetecilerin yargılandığı davalar için ‘kumpas’ benzetmesini yaptı ve şunları söyledi:

* Ülkemizde yargı, 2017 yılında OHAL’de yapılan referandumda gerçekleşen suistimalci Anayasa değişikliğiyle yürütmenin başındaki tek adamın doğrudan ya da dolaylı kontrolüne verilmiştir. Biz bu tabloyu hatırlıyoruz. 2010 yılında yine bir Anayasa değişikliği ve referandumla iktidar yargıyı FETÖ'ye teslim etmişti. 2017'de ise FETÖ yerine Saray'a bağlanan bir yargı söz konusu oldu.

* Peki, her iki dönemin de ortak özelliği nedir? Kumpas davaları. 2010 sonrası yürütülen Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Oda TV gibi kumpas davaları telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yarattıktan sonra bir bir çöktüler. 2017 sonrası ise muhaliflerin susturulmaya çalışıldığı kumpas davalarıyla karşı karşıyayız. İktidar, FETÖ'nün taktiklerini kullanmaktan bir an bile imtina etmiyor. Dünün haklıları yine haklılar ve yine mağdurlar.

KABİLE HUKUKU BENZETMESİ

* Daha önce hakkında açıklama yapılmış, kamuoyunda konuşulmuş, yine kamuya açık biçimde cenaze töreniyle herkesin gördüğü ve bildiği, yani devlet sırrı olmayan bir konunun, üstelik titizlikle yapıldığı haber nedeniyle gazeteciler cezaevinde ise orada intikam var demektir. İşleyen ise kabile hukukudur.

* Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’in üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi, delilleri yok etme ve kaçma şüphesi gerekçesiyle tutukluluğunun sürmesi, en basit hukuk ilkesi olan ‘tutukluluğun önlem olması’ anlayışından vazgeçiş, tutukluluğun bir ceza yöntemi haline getirilmesidir. Tutuklu olan gazetecilerle dayanışmak ve gazeteciliğin suç olmadığını tekrar söylemek için 9 Eylül Çarşamba günü saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi’nde buluşalım...