Yapılan bir araştırmaya göre omurgasız hayvanların, daha çok göz alıcı kuşlara ve görüntüsü karizmatik olarak düşünülen memeli hayvanlara odaklanan koruma çalışmaları tarafından göz ardı edildiğini ortaya koydu. Akademik dergi ‘Proceedings of the Royal Society B’de yayınlanan bir makaledeki bilgilere göre; AB tarafından omurgalı bir tür için ayrılan bütçe, omurgasız bir türe ayrılan bütçeden 500 kat daha fazla olabiliyor. Bu da şu demek: Hayvanlara da tıpkı insanlara baktığımız gibi bakıyor olabiliriz.

Peki hangi şanslı hayvanlar 'aslan payını' alıyor? Ayılar, kurtlar, vaşaklar gibi ‘karizmatik hayvanlar’ diye tabir edebileceğimiz türler, söz konusu yaban hayatı korumak olunca Hollywood yıldızları gibi algılanıyor. Sadece bir tanesi için ayrılan bütçe, tüm omurgasızlar için ayrılan bütçeye denk gelebiliyor. Örümcekler ve böcekler gibi ‘karizmatik olmayan’ türler ise çok önemsenmiyor. Halbuki onların ekosistem için ne kadar önemli olduğu bilimsel çalışmalar sonucu kanıtlanmış durumda.



KARİZMATİK OLAN FONU ALIR

Mağara ekolojisti olan Stefano Mammola liderliğindeki bir ekip, 1992 ile 2018 yılları arasında iklim ve çevre eylemini finanse eden Avrupa Birliği’nin 'Life Programı'nı analiz etti ve paranın nasıl tahsis edildiğini gördü. Çalışma; Avrupa'daki omurgalıların yüzde 23'ünün, omurgasızların ise yüzde 0,06'sının fon alabildiğini ortaya koydu."

Mammola, The Guardian’a yaptığı bir açıklamada şöyle diyor: "Fon açısından ayı, kurt ve birkaç kuşun aldığı miktar inanılmazdı. Fonlanan sadece bir örümcek, birkaç kabuklu var ve tek bir parazit yok. Memelilerde ise bu durum çok farklı düzeylerde. Her şey birkaç türün etrafında dönüyor."

BOZ AYI ZİRVEDE, KURT İKİNCİ SIRADA

Yapılan araştırmalar bir türün nesli tükenme riskinin, aldığı para ile çok ilgisi olmadığını ortaya koyuyor. Boz ayıya ayrılan bütçe 47 milyon civarındayken kurt içinse 33 milyon euro ayrılmış. Uluslararası Doğa Koruma Birliği'ne (IUCN) göre; bu iki hayvan nesli tükenme konusunda ‘en az endişe verici türler’ kapsamında. Ancak bu bir şeyi değiştirmiyor çünkü oldukça 'karizmatik' havyanlar.


En çok fonlanan türler arasında ayıdan sonra kurt geliyor.


Aynı araştırmadaki bir analize göre; böceklerdeki yok olma oranı, kuşların, memelilerin ve sürüngenlerin yok olma oranından sekiz kat daha fazla. Öte yandan AB’nin 2030 yılına kadar 20 milyar euroluk tahmini bir bütçe ile yeni bir strateji hazırlığında olduğu ve omurgasızları daha fazla hesaba katmaya çalışacağı belirtiliyor.

Stefano Mammola ise konuyla ilgili şöyle diyor: “Bence biyoçeşitliliğin neden önemli olduğunu açıklamamız gerekmeyen bir noktaya ulaşmış olmalıydık.” Mammola, omurgasızlar dünyasında da birçok karizmatik tür olduğu görüşünde. Mammola’ya göre hayvanlardaki karizmatik tür algısının değişmesi gerekiyor.

'LIFE Programı' kapsamında en çok fonlanan 10 tür arasında sadece bir tane omurgasız tür var: Tatlı su inci midyesi.


ÇOĞU TÜR AZALIYOR

Yapılan bilimsel araştırmalara bakıldığında tür düzeyinde korumaya yapılan yatırımların ters etki yapabileceği görülüyor. Bir de meselenin şöyle bir boyutu var: Omurgasızlar memelilere göre çok farklı ekolojik ihtiyaçlara sahip. Bir kurdu korurken işiniz çok daha kolay olabilir. Ancak bir böceği veya örümceği korumak istediğinizde mikro habitatları da önemsemeniz gerekiyor.

Cardiff Üniversitesi’nden araştırmaya dahil olan bir çevre bilimcinin görüşleri ise şöyle: “Mevcut strateji, kuş, memeli veya balık habitatlarının 'şemsiyesi' altında yaşayan daha küçük organizmalara kaçınılmaz olarak fayda sağlayacak olsa da, daha küçük organizmalar için de korumayı ve desteği artırmak gerekiyor.”

BİR BÜTÜN OLARAK BAKMALIYIZ

Uzmanların konuyla ilgili genel kanısı şöyle: Biz insanlar doğal olarak memeli ve tüylü hayvanlara daha çok sempati duyuyoruz. Onları kendimize daha yakın hissediyoruz. Ancak doğa; ayı, kurt veya vaşak gibi omurgalı ve ‘karizmatik’ hayvanlardan ibaret değil. Omurgasızlara ve tüm mikroorganizmalara eşit derecede önem vermek gerekiyor. Ancak bu şekilde yaşamı bir bütün olarak kurtarabiliriz.

Bu haber için biyoçeşitlilik yazarı Phoebe Weston’ın The Guardian’daki makalesinden faydalanılmıştır.