Korona sürecinde Sümerbank ve TİGEM’ler olsaydı yaşanan sorunlar hemen çözülebilirdi


Şeker fabrikaları yeniden kamulaştırılmalı, ülkenin şeker üretimi güvence altına alınmalıdır


Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ortak projeler geliştirmeli. Tarım Üniversitesi kurulmalı


Atatürk’ün kendi parası ile satın alıp Hazine’ye bağışladığı üretim çiftlikleri hayata geçirilmeli


Prof. Dr. İbrahim Ortaş... 1985 yılında Çukurova Üniversitesi (ÇÜ), Ziraat Fakültesi’nde mezun olur. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsünde araştırmacı olarak çalışır. Ve 1987 yılında ÇÜ Ziraat Fakültesi’ne araştırma görevlisi olarak girer... 1990-1994 yılları arasında İngiltere’de Reading Üniversitesinde doktora  yapar... Bugün... Prof. Dr. olarak ÇÜ Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünde araştırma, eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdürüyor. Bilimsel çalışma alanımda çoğu yabancı dilde olmak üzere 117 adet bilimsel makale ve kitap bölümü hazırladı... Ve kafasını özellikle ‘Tarıma’ yoran bir bilim insanı! Geçen gün kendisiyle uzun bir görüşme yaptım. Önemli bilgiler ve öneriler sundu Prof. Dr. Ortaş!

‘SANAYİ DERKEN TARIM BİTTİ’

Türkiye, kısır siyaset tartışmaların kuşatması içinde... Gazetecilerin sadece haber yaptığı için tutuklandığı, adalet sisteminin tartışıldığı ve koronavirüs sonrasında nasıl bir ekonomik modelle yürünmesi gerektiği konusunda çözümün beklendiği bir süreç yaşanıyor. Çukurova’nın o kıymetli toprakları üzerinde yaşayan İbrahim Hoca ilk önce şu tespiti yaptı: “Türkiye 1980’li yıllarda sanayileşmek için doğru bir yola çıktı ancak hem sanayi konusunda başarılı olamadı hem de bu sırada tarımını ihmal etti! Son 40 yıllık dönemde sanayi ve tarım konusunda başarısız olduk. Düşünsenize, 27 milyon hektar toprağımız vardı bunun 4 milyonunu kaybettik.”

‘GIDAYA İHTİYAÇ BİTMEYECEK’

Hemen konuya giriyorum ve Prof. İbrahim Ortaş’a soruyorum: “Koronavirüsten çıkacak en önemli ders nedir?” Dinleyelim: “Korona virüs sonrası hayatın her alanı yeniden şekilleneceği kaçınılmaz. Tarım en çok etkilenen değil ancak en çok önemi artan sektör olacak. Her şey biter, tarım ve gıdaya olan ihtiyaç bitmez. Canlılığın varlık nedeni besin sağlamaktır. İnsanın en zayıf halkası besinlerini bulma arayışında yaşadığı kısıtlılıklardır. Ziraat mühendisi, toprak bilimcisi olarak değil bir insan olarak son üç ayın bize öğrettiği en büyük ders, tarımın gerekliliğinin farkına varmaktır.”

[caption id="attachment_5871621" align="alignnone" width="880"] “Devletin anayasal olarak görevi, toplumun gıda güvenliğini sağlamaktır. Sloganımız, ‘çiftçiyi koru ki insanı yaşatasın’ olmalı.”[/caption]

‘ÇİFTÇİYİ KORU Kİ İNSANI YAŞATSIN’

Ne yapmak gerekiyor? Bunun yanıtı önemli: “Mutlaka tarımsal üretim seferberliğinin ilan edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Diğer yatırmaları bir kenara bırakarak, gelecekte insanın zorunlu gıda kaynağı güvenliğini sağlamak zorundayız. Devletin anayasal olarak görevi toplumun gıda güvenliliğinin sağlamaktır. Her şeyden önce sloganımız şu olmalı, ‘çiftçiyi koru ki insanı yaşatasın’ olmalı.

‘ÜLKELER KENDİLERİNİ KORUYOR’

Çiftçiyi neden korumalıyız? İbrahim Hoca’nın yanıtı net: “Son üç ay gösterdi ki... Ülkelerin sınırlarını bir birlerine kapatması, ülkelerin öncelikli kendi tarımsal gıda ihtiyaçlarını karşılanması zorunluluğu bir anda zorunlu olarak ortaya çıktı. Bu konuda ülkelerin ulusalcı-milliyetçi duygularla korumacı önlemleri almaya başladıkları görülmeye başlandı. Örneğin... Türkiye başta limon ihracatı olmak üzere kısıtlamalar getirirken, Rusya da buğday ve un satışının durdurduğunu belirtti.”

‘DEVLET, PLANLAMADA EKSİK’

İbrahim Ortaş, planlama vurgusu yaptı ve şöyle devam etti: “Devletlerin merkezi olarak yukarıdan tarımsal üretim ve tüketimde kendi kendine yeterli ürün üretimi sağlayarak, üretimi ülke içinde ihtiyaca göre dağıtım ağı oluşturarak, vatandaşının alım gücünü de düşünerek fiyat düzenlemesine müdahale edeceği bir süreç oluşacakt. Bu durumda bütünlüklü olarak merkezi planlama teşkilatına gidilmesi gerekecek. Planlama, uzun erimli projeksiyon yapma, organize olma, ülkemizin eksikliği ve bu ileride riskli durumlarda sorun yaşayabileceğimizi anımsatıyor.”

‘ÇİFTLİKLER KAMULAŞTIRILMALI’

Toprakla yatıp kalkan Prof. Ortaş çözüm önerilerini de şöyle sıaraladı: “Küçük işletmeler desteklenmeli. Et- Balık Kurumu yeniden organize dilmeli, ülkenin ihtiyacı olan et ve süt ürünleri kamu tarafında üretilmeli ve vatandaşa da soğuk hava ortamı hizmeti sağlanabilmelidir. Tarım Kredi Kooperatifleri, Tarım Tanzim Satış Mağazaları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Devlet Üretme Çiftlikleri üretime destek verecek şekilde yenide geçmek için organize edilmeli. Özelleştirilen, Devlet Üretim Çiftlikleri yeniden kamulaştırmalı. Hazineye ait tarıma uygun alanlarının satışının durdurulması ve üretime yönlendirilmesi şart.”

“TARIM ÜNİVERSİTE KURULMALI”

İbrahim Ortaş’ın, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) konusunda önerileri dikkat çekici: “Devlet Üretim Çiftlikleri’nin yenden kamulaştırması ile bulunduğu bölgenin ekolojisine ve bitki desenine uygun üretim sistemi sağlanmalıdır. TİGEM’lerin örnek çiftliler olarak hayvancılık ve tarım üretimi konusunda örnek kuruluşlar olarak biliniyordu. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bir kısmı Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi parası ile satın alıp, örnek üretim çiftliği olarak hazineye bağışladığı çiftliklerin, başta Ankara halkının et, süt, yumurta ve diğer gıda ihtiyaçları tek başına sağladı ve halende zor koşullara rağmen hizmet vermekte. Kamu eliyle ihtiyaç duyulan ürünler plan-program doğrultusunda üretilmeli. Eğer Sümerbank ve TİGEM’ler olsaydı üç günde bütün ihtiyaç karşılanabilirdi. Bu da kamu eliyle bazı ürünlerin üretilmesinin zorunluluğu doğmuş olmaktadır. Şeker şirketi ve şeker fabrikaları yeniden kamulaştırılmalı ülkenin şeker üretimi güvence altına alınmalıdır. Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ortak projeler geliştirmeli ve çok ciddi bir Tarım Üniversitesi kurulmalı.”

‘MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ TARIMDIR’


Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün tarımla ilgili tespitleri şöyleydi:

- Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca yayılmayı kolaylaştıracaktır.

- İlk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım politikası tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir tarım rejimi kurmak lazımdır.

- Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir nitelikte olması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprağın verim derecesine göre sınırlandırılması lazımdır.

- Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik tarım merkezlerinin kurulmalıdır.

- Bir de başta buğday olmak üzere... bütün gıda ihtiyaçlarımızla sanayimizin dayandığı çeşitli hammaddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarlarını arttırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem zaman geçirilmeden alınmalıdır.

- Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını yeni ekonomik tedbirlerle son hadde eriştirmeliyiz. Köylünün çalışmasının neticeleri ve verimleri kendi menfaati lehine son hadde çıkarmak ekonomik siyasetimizin temel ruhudur.”


Atatürk 20 üretme çiftliğini çağdaş tarım için kurmuştu


Devlet Üretme Çiftlikleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün tasarlayıp, uygulamaya soktuğu bir girişim. 1925 yılında Ankara’da Gazi Orman Çiftliği’ni kurdu. Ardından, devlete ait olmak üzere, 1926’da Karacabey, 1928’de Sultansuyu At Haralarını, 1939’da İnanlı İnekhanesi’ni, 1935’te Dalaman (Muğla), 1936’da Türkgeldi (Kırklareli) Devlet Üretme Çiftliklerini kuruldu. Cumhuriyet döneminde; Kırşehir’den Şanlıurfa’ya (Ceylanpınar); Samsun’dan (Gelemen) Muş’a (Alparsan) dek ülkenin her yerine yayılan 20 devlet üretme çiftliği kurulmuştu. Bu çiftliklerde; çağdaş tarım yöntemleri geliştirildi, köylü çocukları eğitildi, çiftçiye tohumluk ve dikme (fidan) sağlandı. Ankara Atatürk Orman Çiftliği, tasarımın öncü uygulamasıydı...