İste o, öksüzü iter, kakar.
Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.
Vay haline o namaz kılanların ki...
Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.
Gösteriş yaparlar onlar.
Ve yardımlığı sakınırlar (zekatı vermezler).
Maun Suresi/107/1-7
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesi ve Diyanet İşleri eski Bakanı Elmalılı Hamdi Yazır’dan okudum “Maun Suresi”ni.
Ne kadar önemli bir ayet değil mi?
Türkiye... Önceki gün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ilk bölümde ‘korona’ süreciyle ilgili ulusa seslenişini, ikinci bölümde de Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olarak muhalefeti sert bir dille eleştirisini izledi. Erdoğan’ın ikinci bölümdeki konuşmasında, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma Hutbesi’nden sonra Ankara Barosu’nun yaptığı açıklama üzerine açılan soruşturma ve Erbaş’ı sahiplenmesi gündemi belirledi! Peki Türkiye bunları mı tartışmalı? Ya da... 10 ve 11’inci yüzyıla damgasını vurmuş İslam felsefesini mi konuşmalı? Bu sert söylemlerin üzerinden daha önce okuduğum ve yazdığım bir kitap geldi aklıma...
Eleştiriden korkmamak gerekiyor!
Kitabın adı: Dünyayı Değiştiren Düşünürler V
Yazarı: Sadık Usta/ Kafka Yayınevi
Konusu: El-Kindi’den İbn-i Sina’ya, Gazzali’den İbn Haldun’a İslam Felsefesi... Mutezile... İhvan-ı Safa... Din-Felsefe Tartışmaları...
Birincisi... Kitabın hedefini yazar şöyle anlatmış: “Bu kitabı yazarken iki kesimi göz ününde tuttum. Birinci kesim, laik-sol çevredir ki... Bunların önemli bir kısmı, İslam uygarlığının tarihsel gerçekliğini ve insanlık kültürüne yaptığı büyük katkıyı bilimsel olmayan ve önyargılarla bezeli itirazlarla yok saymaya çalışmaktadır. Diğeri de ‘Muhafazakar-İslami’ çevre: “... Bunların bir kısmı, hurafelere dayanan, şişirme hikaye ve efsanelerle süslenmiş bir İslam tarihine pek hayranlık duymaktadır. Yapılan her verimli, olumlu, ciddi eleştiriyi ise İslam’a hakaret addetmektedir.”
İşte mesele tam da bu!
Adalet ve sade yaşam çağrısı
İbn Rüşd... 14 Nisan 1126’da Endülüs’ün Kurtuba şehrinde doğdu. Avrupa’da “Averroes” adıyla tanınan İbn-i Rüşd’ün babası Kurtuba kadılığı yaptı. Eğitim hayatına seçkin hocalardan dersler alarak başlayan İbn-i Rüşd, temel dini ilimleri babasından öğrendi. Dini ilimlerin yanında ahlak, astronomi, edebiyat, felsefe, fizik, mantık, matematik, siyaset, psikoloji, tabiat ilimleri, tıp, zooloji okudu. Aristo’nun eserlerini çevirdi... Hükümdarların, yöneticilerin, bilgelik sahibi ve adil olmalarını savundu... Sade yaşamalarını tavsiye etti.
İbn Haldun... 19 Mayıs 1332’de Tunus’ta doğdu...Modern sosyolojinin kurucularından... “Mukaddime”de özetle şöyle der: “Devlet, üretim ve ekonomide tekelleşmenin önüne geçmelidir. Yöneticilerin ve memurların devlet imkanlarını kullanarak ticaret ve üretim işine girmeleri, eşit olmayan koşullarda yapıldığı için adaletsizliğe yol açar. Bir iktidar ne zaman yıkılır? Beşinci evre, ölçüsüzlük ve israftır. Bu aşamada hanedan (iktidar) kendisinden öncekilerin birikimlerini sorumsuzca şatafat ve gösterişe harcar. Bunun yanı sıra en yakınındaki aile efradına da oldukça cömert davranır. Bu yüzden etrafına toplumun en karaktersiz, en kötü insanlarını çeker. Bunlara, liyakat sahibi olamadıkları için altından kalkamayacak görevler yükler, sorumluluklar verir. Kapılarını halka kapatır, insanlardan uzaklaştıkça söz dinlemez olur, etrafına etten duvar örer. İyileşme umudu tükendiği için kendi içine çökerek yıkılır.”
Sonuç: Önümüzdeki günler siyasetin daha da sertleşeceği görülüyor... Burada mesele ülkenin kutuplaşmasına nasıl engel olunacak?