Önceki gün CNN Türk’te katıldığım bir programda, CHP’nin Altı Ok’lu bayrağı kullanmaya başladığı 1933 yılına atıfta bulundum ve 1931 yılında parti programına konulan ilkelerin rehber olması gerektiğini savundum. Bu arada katılımcılardan birisi “Sahte Kemalistler” değerlendirmesi yaptı... İşte meselenin özü... Kendisini muhafazakar cenahta tanımlayanların klasik eleştirisi: Sahte Kemalistler!

Birincisi... ‘Sahte Kemalist’ yoktur! Anti-emperyalizme inanıyorsanız, 1931-1933 çizgisindeyseniz, siz Kemal’in yolundan gidenlerdensiniz...

İkincisi... Batı emperyalizmiyle işbirliği içinde hareket ediyorsanız siz Kemalist değilsiniz... O zaman da ‘sahte’ kelimesinin bir anlamı da yoktur tartışılacak bir yanı da...

Tartıştığım, CHP üzerinde kalem oynatmaya çalıştığım da bu!

Yani... Program... Altı Ok... CHP’de uzun zamandır gündeme gelmeyen, getirilmeyen kuruluş felsefesi...

Bugün o çizgiyi, kim, nerede savunursa desteklerim...

Örneğin 22 Mayıs 2010...

10 yıl önce ne demişti?


CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ABD-Fetullah işbirliğiyle kurulan kaset komplosunun ardından partinin başına Kemal Kılıçdaroğlu geçmişti!

O günü ve heyecanı hatırlayın...

Bülent Ecevit kasketiyle umudun sesi olacağını söylemişti Kılıçdaroğlu: “Geliyorum, iktidara geliyoruz. Yoksullların, ezilenlerin haklarını korumak için geliyoruz. Mustafa Kemal’den İnönü’ye Ecevit’ten Baykal’a kadar bize bırakılan görkemli tarihin altında iktidara geleceğiz. Baykal’a yapılanların failleri bulunmadı, faiileri bulunması, boynumuzun borcudur. Hükümete düşen eğer içinde değilse failleri bulmaktır. Yoksa biz iktidara gelince hesabı soracağız. Mustafa Kemal ve arkadaşları önce halk dediler. İlk sözümüz halk olacak halkla birlikte yürüyeceğiz. CHP, Kuvay-i Milliye demektir. Müdafa-i Hukuk demektir. Anafartalar’dır, Conk Bayırı’dır, İzmir’de Hasan Tahsin, Lozan’da İnönü’dür, tuttuğunu koparır. Erzurum’da Nene Hatun, Antep’te Şahinbey'dir. Genlerinde bu vardır. Değişimcidir ve devrimcidir. Değişimin ve devrimin sonuna kadar gideceğiz.”

Kılıçdaroğlu çok net konuşmuştu...

Devam edelim...


Tak şu kasketi Kılıçdaroğlu!


Bülent Ecevit kasketini takan Kılıçdaroğlu şu vaatlerde bulunmuştu: “AKP’nin istediği ekonomik politikaya bakın. ‘Üretmeyin’ diyorlar, ‘fabrikalar çalışmasın’ diyorlar. Yeniden üreten Türkiye’yi kuracağız. Çağdaşlığın gereği neyse gerekeni yapacağız. Sanayici artık bu ülkenin kamu görevlisidir. Onun önünü biz açacağız. Bütün bürokratik engelleri biz açacağız. Organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liselerini kuracağız. Mezun olduğunda işi hazır olacak. Bu ülkede önce kendi sanayicinizi destekleyeceksiniz.”

Yani... ‘Kamuculuk’ demişti Kılıçdaroğlu!

“Neden dışarıdan daha pahalı otobüs alıyorsunuz. Ortadoğu’yu besleyecek ovalarımız var. Bütün Türkiye’nin bu gerçeği bilmesi lazım. Üreticinin ödüllendirildiği düzeni getireceğiz. Türkiye’nin en büyük sorunu nedir? İşsizlik. İşçileri özelleştirdiğimiz fabrikalarda kapının önüne koyduk. Güneydoğu’da istihdam yaratacağız. Özel sektör fabrika kuracaksa sıfır faizle kredi vereceğiz. Mayınlı arazileri topraksız köylüye vereceğiz. Recep Bey, işsizlik fonundan aldığın paranın ne kadarını GAP’a harcadın?”

Yani... ‘Halkçılık’ demişti Kılıçdaroğlu...

“Siyasetin odağına etnik kimliği ve inançları koyan siyaset bizim dostumuz değildir. Biz ayrışmanın değil beraber olmanın yanındayız. Bunlar sosyal devleti unuttular. Halkın devrimcisi olacağız. Yoksulluğu toprağa gömmek bizim boynumuzun borcudur. Sosyal devletin yerine sadaka devletini getiriyorlar. Ben yok biz varız. Tarlalarda, fabrikalarda biz varız artık. Beraber kazanıp hakça bölüşeceğiz. Biz zengin olmayacağız, yakınlarımız zengin olmayacağız.”

Ve Kılıçdaroğlu’nun son cümlesi: “İktidar koşusuna hazır mısınız? Siz hazırsanız ben de hazırım, hep beraber gideceğiz.”

Sonuç: Tak şu kasketi Kılıçdaroğlu!