Ülkede hal-kın yaşadığı sorunlar ile iktidarın gündemi arasında ciddi bir uyumsuzluk var. Turizmciler, sanayiciler, esnaf, çalışan kesim ciddi sorunlarla boğuşuyor. Halkın yargıya ve adalete güveni sarsılmış vaziyette. Oysa biz bambaşka konuları tartışıyoruz. Son bir haftada konuştuğumuz şu konulara bir baksanıza:

- Avukatların örgütü baroların yapısı: Yargıdaki sorunları sıralasanız, “adalete olan inancımız neden her geçen gün biraz daha zayıflıyor” diye sorarsanız, en son akla gelecek, belki de hatırlanmayacak bir başlık. Hatta, tam tersine, savunma makamı olan avukatların güçlü bir örgütünün olmaması adalet duygumuzu daha da zayıflatacaktır. Bütün bunlara karşın, hükümet yargıdaki asıl sorunları çözmek yerine baroların yapısına müdahale ediyor.

- Ayasofya’nın ibadete açılması: Yıllardır aşırı muhafazakar bazı tarikatların ve marjinal grupların talebi. Bir Bakanlar Kurulu kararı açılması için yeterli ama sürekli siyaset malzemesi olarak görüldüğünden olsa gerek, AK Parti dahi 18 yıldır adım atmadı. Şimdi bütün yük mahkemeye yüklenmiş görünüyor. 81 milyonun daha güncel ve öncelikli talepleri varken biz bir aydır Ayasofya’yı konuşuyoruz.

- Sosyal medya düzenlemesi: Önce bazı rakamları paylaşmakta fayda var. İki yabancı kuruluşun 2020’de yayınladığı rapora göre Türkiye’de tam 63 milyon internet kullanıcısı var. Yani Türkiye’de her yüz kişiden 75’inin internete erişimi var. Yine 81 milyonun 54 milyonu sosyal medya kullanıyor. Ülkede 77 milyon cep telefonu kullanılıyor. Nüfusumuz her yıl yüzde 1.2 artarken, internet kullanıcılarının sayısı yüzde 4, sosyal medya kullanıcılarının sayısı yüzde 4.2, cep telefonu kullanıcılarının sayısı da yüzde 3.4 artıyor. Sosyal medya kullanıcılarının yüzde 90’ı YouTube, yüzde 83’ü Instagram, yüzde 81’i whatsapp, yüzde 76’sı Facebook, yüzde 57’si Twitter kullanıyor. Türkiye’de oyun oynayanların yüzde 80’i akıllı telefonundan oyun oynuyor. Rakamları düşünebiliyor musunuz. Hükümet, sadece birkaç bin psikopatın suistimali yüzünden milyonlarca insanın bulunduğu bir ortamı nefes alınamaz hale getiriyor. Neymiş efendim “Twitter’a vatandaşlık numarası ile girilsin”. Bu kadar hayati bir veri olan vatandaşlık numarasını artık kargo teslim alırken dahi vermek zorunda kalıyoruz. Bir sosyal medyada hesap açarken vermediğimiz kalmıştı. Sosyal medya şirketlerinin para kazanıp vergi ödememesi elbette engellenmeli. Ancak, bunun yerine kullanıcılara engel çıkarıp, insanları bunaltırsanız olmaz.

Sosyal medyada bir arınma şart ama en doğrusu bu arınmaya, başta iktidar olmak üzere belli grupların, yönettikleri saldırgan troll ordularını, robot hesapları feshederek, kapatarak başlaması olacak. “Benim saldırgan küfürbaz trolüm iyi, seninki kötü” demekle bu iş olmaz. Albayrak ailesine yönelik çirkin saldırıyı herkes kınamalı. Ancak, başta iktidar yanlıları olmak üzere herkesin aynı zamanda Başak Demirtaş’a, Canan Kaftancıoğlu’na yapılan sosyal medya linçlerini de kınaması şart!

- Sarma tütün yasağı: Amansız bir Yeşilaycı olarak, şahsen sigara içilmesine şiddetle karşıyım. Ancak içenleri, bu illetten kurtulmak isteyip kurtulamayanları da anlayışla karşılıyorum. Tütün mamullerine bu kadar zam gelmişken, şimdi de sarma tütüne yasak geldi. Gerekçesi her ne olursa olsun, hükümet bu adımı atarken, “Bu illetten kurtulamıyorsanız sigara tekellerine teslim olun” dercesine hareket etti. Yerli tütün üreticilerini de zora soktu. Merdiven altına ve kaçakçılara fırsat yarattı.

İktidar, son dönemde hep makul çoğunluğun taleplerini unutup, muhafazakarların ve aşırıcıların taleplerini ön plana çıkarıyor. Bunu yaparken de makul çoğunluğu karşısına almaktan çekinmiyor.

Baro meselesi de Ayasofya meselesi de sosyal medyayı hizaya getirme planları da bu topraklarda yaşayan milyonların öncelikli talebi değil.

Bu adımlarla medyanın gündemi meşgul edilebilir ama unutturulmak istenen gerçek sorunlar, süpürüldükleri halının altında hep katlanarak artar.

Benden söylemesi!