Sevgili okurlarım, adına korona denilen nesne, egemenliğini bütün dünyada sürdürüyor.

Tedaviler yapılıyor, aşılar hazırlanıyor, yasaklar getiriliyor ama ortada henüz olumlu bir sonuç yok.

Bu aşı olayı sıradan vatandaş kimliğimle benim de kafamı karıştırmış durumda...

Yani özellikle Türkiye’nin yaşadığı aşı bilmecesi!

-Marka tercihi nasıl yapıldı ve bundan sonra nasıl yapılacak?

-Ne zaman dağıtılacak, aşılama süreci ne zaman başlayacak?

-Kaç aşı kullanılacak?

-Aşının amacı insanları salgından korumak mı, yoksa virüs kapmış hastaların tedavisinde de kullanılacak mı?

-Aşı olalım mı, olmayalım mı? (Kafalardaki en önemli soru bu.)

-Türkiye olarak bu aşılar için dışarıya toplamda kaç para ödeyeceğiz?

-Bu işin parası (yüz milyonlarca, milyarlarca dolar) hazır mı? Hangi kaynaktan karşılanacak?

★★★

İnanın doğru söylüyorum, ben bu soruların yanıtını bugüne kadar bulamadım. Sadece ben değil, hiç kimse neler olduğunu ve olacağını bilmiyor.

Buna karşın, havayı ve moralleri düzeltmek için olsa gerek, işin içindeki yetkili yetkisiz herkes nutuk atıyor, medyaya demeçler veriyor.

Sağlık Bakanı, İstanbul Valisi falan şimdi aynı şeyi söylemeye başladılar:

“Durum iyiye gidiyor. Salgın kontrol altında. Vaka sayıları azalış gösteriyor.”

Palavra demeyeyim de bu gibi açıklamaların tamamı gerçek dışı.

İşin aslına bakarsanız, Sağlık Bakanı bazı önemli gerçekleri Türk Milletinden ısrarla gizledi.

Ne zaman ki Türk Tabipler Birliği ortaya çıkıp doğruları ve gerçek rakamları açıklamaya başladı, işte o zaman karşımıza sahte olmayan sayılar çıktı.

★★★

Hastanelerin yoğun bakım yatakları tıka basa dolu...

Hastaları tedavi etmeye çalışan doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personeli yorgunluktan bitik durumda.

Bu gerçekler gündeme getirilmediği gibi, ısrarla gizlenmek isteniyor.

Aşı bu sorunlara, bu sıkıntılara acaba hangi ölçüde yanıt verecek, bunu bilmiyoruz...

Adına Bilim Kurulu denilen ve uzman hocalardan oluşan kuruldan ses çıkmıyor!

Topluca bir ses vermeleri (her nedense) mümkün olmuyor.

Kusura bakmasınlar ama bu değerli hocalarımızın çoğu medyada bireysel şov yapmanın peşinde.

Aşı başta olmak üzere ortalıkta gerçek anlamda bir bilgi kirliliği var.

Ne olacağını bilen yok.



Sevgili okurlarım, burada bu iktidar tarafından alınan olumlu bir karara da değinmek gerekiyor.

Yılbaşı gecesi kutlamalarına yasak getirildi.

Bu yasağın hangi gerekçelerle alındığı belli. Bu Müslüman arkadaşlar yılbaşı kutlamalarını “Hristiyan geleneği” olarak kabul eder ve hele içki içilmesine şiddetle karşı çıkar.

Korona salgını şimdi bunların işine yaradı ve bütün yılbaşı kutlamaları yasaklandı.

Bunu yapmaları (işin ardında kendi siyasi hesapları olduğu halde) insan sağlığı açısından bence olumlu oldu.

Yoksa o gece milyonlarca kişi kapalı ya da açık ortamlarda bir araya gelip başkalarına virüs bulaştıracaktı.

★★★

Yılbaşı gecesi değişik bir ortama tanık olacağız...

Oteller dahil dışarısı yasak.

Çoğu yerde insanlar ‘biz bize’ evde oturup televizyon izlemek zorunda kalacak.

Şimdi bunları söylerken aklıma bir şey takılıyor...

Yılbaşı dahil dört gün boyunca sokağa çıkma yasağı getirdiler ya...

Bizim Saray ve iktidar, hiç kuşkunuz olmasın, bu fırsatı dibine kadar değerlendirecek:

“Nasıl olsa bunlar evde. Dört gün boyunca televizyon seyretmek dışında başka bir işleri pek olmayacak. O halde bu fırsatı değerlendirelim ve dört gün boyunca sık sık ekrana, canlı yayınlara çıkıp propaganda yapalım. Mümkünse palavradan toplu açılış törenleri düzenleyelim, CHP’ye bindirdikçe bindirelim, milletin beynini yıkamaya çalışalım. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez...”

★★★

Zorunlu yılbaşı tatilimizde ekranlarda göreceklerinize lütfen şimdiden hazır olun.

Evet, her fırsatta yine karşınıza çıkacaklar, uzun uzun nutuk atacaklar!..

Recep Bey, küçük ortak Bahçeli Bey, bakanlar, AKP sözcüleri, partinin üst düzey yetkilileri, hepsi sırayla karşımıza çıkıp propaganda yapacaklar.

Sen televizyon sahibi ol, gel de sıkıysa bunları canlı yayında veya banttan verme!..

Birkaçı dışında bütün kanallar zaten iktidarın emrinde ve hizmetinde...

★★★

Zaten biliyorsunuz ama böyle durumlar olduğunda, karşımıza birer birer çıktıklarında yapılacak tek şey kumandanın düğmesine basıp spor ve magazin programlarına, belgesellere veya dizilere geçmenizdir.

Aksi takdirde kendinizi o korkunç beyin yıkama fırtınasından

kurtarmanız biraz zor olur!

Sinir sisteminiz yine bozulur, ruhsal dengeniz yine yerinden oynar!

Bu efendilerden istirham ediyorum, hiç değilse yaklaşan şu dört günlük tatil boyunca milleti rahat bıraksınlar, programlarını ona göre yapsınlar, evde kapalı kalacağımız o yasaklı günleri bize zehir etmesinler!

Lütfen, lütfen...