Adana Otogarı, şehir içinde çok güzel bir noktada olmasına, şehrin dört bir yanından ulaşım kolaylığı sağlamasına rağmen yıllardır sorunlardan kurtulamadı. Otogar gerçekten de yeri itibarıla bulunmayacak bir nimet. D-400, otoban, havayolu ve demiryolu bağlantılarına yakın. Ancak otogarda yaşanan sorunlar, buradan gönül rahatlığıyla faydalanmamızı engelliyor. Halbuki otogar, yeni bir yere taşınana kadar bulunduğu yerde yapılacak düzenlemelerle çok büyük paralar harcanmadan Adana’ya çok daha iyi hizmet edecek hale getirilebilir. Çünkü otogarın yeri hayli geniş ve çevresinde de istenirse genişleme alanı yaratılabilir. Fakat her şeyden önce otogara bir çeki düzen verilmeli. Çünkü Adana’nın çevresindeki büyük şehirlerin otogarlarına gittiğimiz zaman “Neden bizim otogarımız da böyle değil?” diye imreniyoruz. Gerçekten de artık şehirler yeni otogarlarını düzenli, pırıl pırıl yapmışlar. İnsanlarına yakışan ölçüde hizmet veriyorlar. Bizim otogarımız ise yıllardır keşmekeşlik içinde. Bunu şimdiye kadar aralarında benim de bulunduğum onlarca Adanalı gazeteci belki yüzlerce kez yazdı çizdi. Dile getirmeye çalıştı. Sonuç hiç değişmedi. Üstelik de her gün daha iyi olmasını beklerken daha kötüye gidiyor.



Örneğin beni otogardan değer verdiğim esnaf arkadaşlarım aradı ve otogardaki son sıkıntıları bildirdi. Dedik ya Adana Otogarı her gün daha kötüye gidiyormuş diye. Bu arkadaşlarımın anlattıklarına göre Adana Otogarı bütün sıkıntılarının yanı sıra şimdi de ek olarak mesken tutan Afganistanlı, Pakistanlıların işgaline uğramış durumda. Otogarda bir sürü eskiden kalma metruk binalar olduğu için bu kullanılmayan binaların çevresini bu kişiler tuvalet gibi kullanıyorlarmış. Sonunda da otogarın ne hale geldiğini tahmin edersiniz. Çünkü bu yabancı kişiler buralarda yaşıyorlarmış ve haliyle de tuvaletlere para vermemek için ortalığı pisliğe çeviriyorlarmış.

Esnaf arkadaşlarımız bana, “Her gün biz burada ölümle burun buruna yaşıyoruz” diyor. Çünkü pislikten, pis kokudan dolayı hastalık riski altındalarmış. Uyarılarının hiçbir fayda etmediğini, sonunda esnafın da başının belaya girmemesi için ölçülü davrandığını söylüyorlar.

Tabii ki burada düzeni sağlamak, pisliği önlemek esnafın değil zabıtanın işi. Fakat arkadaşların söylediğine göre buradaki zabıtalar yaşlı, artık emeklilikleri gelmiş kişilermiş ve onlar da başlarını kaldırıp etrafa çeki düzen vermek için çaba harcamıyorlarmış.

Esnaf arkadaşlar, “Buradaki eski zabıtaları gönderip yerlerine genç, dinamik zabıtalar getirilmeli. Bu kişilerle ancak onlar baş edebilir. Tabii bir de polisin takviye edilmesi lazım. Çünkü koskoca otogarda sadece bir tane polis var” diyor.

Gerçekten de zaman zaman olayların meydana geldiği bu otogarda yeterli sayıda polis ve zabıta olması lazım. Yoksa burada düzen nasıl sağlanacak.

Esnaf arkadaşlarım, “Şimdiye kadar Zeydan Karalar yeni geldiği için şikayet etmemeye çalıştık, bir süre geçmesini bekledik, adama zaman verelim dedik fakat artık iş çığrından çıktı. Akşamları buradan bırakın kadınları erkekler bile geçmeye çekiniyor. O kadar güvensiz ve pis bir yer “ diyorlar.

Adana Otogarı’na müdür olarak bir süre önce benim de arkadaşım, dostum olan Ercan Kandemir atandı. Ercan Kandemir tecrübeli ve çalışkan birisidir. Ancak anladığım kadarıyla otogarda güvenlik personelinin azlığı onun da elini kolunu bağlıyor olmalı.

Ne yapacak zabıta müdürü tek başına onlarca Afganlıyı Pakistanlıyı nasıl kovalasın?

Fakat Adana Otogarı’ndaki tablo böyle. Artık buraya bir çözüm bulunmasının zamanı geldi de geçiyor bile. Sonuçta polis yetersizse belediye, emniyet müdürlüğü ve valilikle irtibata geçmeli, buradaki güvenlik kuvveti sayısını artırmalı.

Adana Otogarı’na başta Afganlı ve Pakistanlılar olmak üzere metruk binaların temizlenmesi, buraların iş yapacak esnafa gerekirse ucuza kiraya verilerek değerlendirilmesi, seyyar satıcılardan arındırılması, vatandaşın güvenli seyahatlerinin sağlanması için kontrollerin ciddiyetle yapılması, gece aydınlatmasının artırılması, kısaca otogarın daha güvenli ve temiz hale gelmesi için çalışmalar yapılması gerek.

Gerçekten otogar bu haliyle Adanamıza hiç yakışmıyor ve bundan bütün şehir olarak zarar görüyoruz.

Bu satırları okuyan siz değerli Adanalı okurlarıma sormak istiyorum...

Bu yazdıklarımızda haksız mıyız?

Bu anlayış ve bu zihniyetle Adana’ya fayda sağlayabilir miyiz?

Otogar, yabancı şehirlerden gelenlerin Adana’ya ilk ayak bastıkları ve ilk izlenimlerini edindikleri yerdir.

İlk izlenim de çok önemlidir.

Ben otogarı bu haliyle Adana’ya hiç yakıştıramıyorum.

Yakıştıran yetkili varsa da artık onlara bir şey demiyorum!..

KADiR AYDAR’A HEM HALK HEM DE PARTiSi SAHiP ÇIKTI

Geçen hafta içinde Adana, Ceyhan depremiyle sarsıldı. Ancak bu deprem bir yer hareketi değil siyasi bir depremdi.

Ceyhan’ın CHP’li genç Belediye Başkanı, benim de sevdiğim bir kardeşim olan Kadir Aydar’ın görevden alındığı gündeme bomba gibi düştü. Neyse ki kısa süre sonra bir görevden alma değil ama ona zemin hazırlayacak siyasi bir girişimin bulunduğu dile getirildi. Aydar, verdiği demeçlerle kendisine siyasi bir komplo kurulmak istendiğini söylüyordu.

Gelişmelerle birlikte hem Ceyhanlılar hem de gerek Adana’daki gerekse Ceyhan’daki partililer ve Adana’da tüm CHP’li üst düzey yöneticiler Ceyhan’a akın etti. Aydar’a destek verdiler, milletvekilleri, belediye başkanları, il, ilçe başkanları kol kola girerek Aydar’ın görevden alınmaması için güç birliği yaptılar



Aydar, görevinin başında Ceyhan için hizmet edeceği koltuğunda oturuyordu yine. YSK’nın izniyle seçimlere katılan, belediye başkanlığını kazanan, mazbatasını alan, bir yıl görev yapan bir belediye başkanının gerçekten de görevden alınması zaten skandal olurdu. Bu durum Türkiye genelinde çok tartışılırdı. Çünkü çok büyük bir haksızlık edilmiş olunurdu.

Kadir Aydar, seçildiği günden bu yana çalışkanlığı, efendiliği, Ceyhanlıya eşit hizmet vermesinin yanı sıra Büyükşehir’den aldığı hizmet desteğiyle Ceyhan’da çok güzel işler yapıyor, seviliyor, sayılıyor.

Binlerce kişinin kendisine destek vermesi, milletvekilleri ve belediye başkanlarının, örgütlerin eksiksiz yanına gelerek güç vermesi de bu sevginin bir kanıtı.

Adanalı vekillerin, başkanların kendisini sahiplenmesini yetersiz bulmuş olacak ki partisi CHP, Ankara’dan genel merkez kurmaylarını gönderdi. Genel başkan yardımcıları Ceyhan’a kadar gelerek Aydar’a bizzat destek verdi, basın toplantısı düzenledi  ve Aydar’a yapılabilecek bir komplo girişimine karşı CHP’nin tavrının ne derecede olacağını gösterdiler.

Neyse, büyük bir yanlış, ortaya çıkmadan giderilmiş oldu.

Kadir Aydar, CHP’nin en genç, en çalışkan ve istikbal vaat eden belediye başkanlarındandır. Kendisine bundan sonraki hizmetlerinde başarılar diliyorum, Ceyhan’da da başarılı olacağına hiç kuşkum yok.

ÖNLEMLERE UYALIM, EVDEN ÇIKMAYALIM

Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi dünyayı bir koronavirüs salgını sarmış durumda. Hepimiz tehdit altındayız. Ancak uzmanları dinler ve alınan önlemlere uyarsak ben de bir çoğumuz gibi bu salgını en az kazayla atlatacağımıza inanıyorum. Uzmanların söylediklerini her gün televizyonlardan dinliyor, gazetelerden okuyorsunuz. Buradan ben de bir kez daha tekrar edecek değilim. Ancak şu kadarını söylemeliyim ki bu işin en önemli silahı evden dışarı çıkmamak. Evden dışarı çıkmadıkça çevremize virüs yaymak ya da virüsten etkilenmek o kadar zor ve belki neredeyse imkansız. Tabii çıkmak zorunda kaldığımız zamanlar da gerekli önlemleri yerine getirmeliyiz.



Evet her kişi ve her kurum üzerine düşen önlemleri almak zorunda. Biz de hem kişi hem de kurum olarak gereken önlemleri alıyoruz.

Bir kez de ben buradan hatırlatmada bulunmuş olalım. Biraz dişimizi sıkalım, kitap okuyalım, evdeki eksikleri giderelim, ailemizle sohbet edelim, çocuklarımızın derslerine yardımcı olalım ve şu sayılı günleri kazasız belasız atlatalım.

Sağlık dileklerimle...