2020 yılında ülkem çok önemli olaylar yaşadı ve yaşamaya da devam edecek gibi görünüyor. İnanıyorum ki bu önemli olaylar içinde Sayın Erdoğan için en sarsıcı olan İstanbul seçimlerini millet ittifakına kaybetmekti. Son yerel seçimlerde cumhur ittifakı çok önemli 11 büyükşehir başkanlığını kaybetti ancak hiçbiri İstanbul kadar ağır olmadı. Bir nevi evlat acısı gibi yüreklerine oturdu. Dile kolay 25 yıldır yönettiği kenti kaybetti. Unutulmamalıdır ki İstanbul büyük bir kent olmasının dışında ülke ekonomisindeki payı da çok büyük. Bu kentin nemalarının bir bölümünün AKP yandaşı vakıf ve cemaatlere akıtıldığını aylardır medyada okuyoruz. Yıllardır gündemde olan diğer iddialar da arazi ve betonlaşmadaki rant paylaşımı! Başkenti kaybetmelerinin, İstanbul kadar yüreklere oturduğunu sanmıyorum. Bunları anlamak için falcı olmaya gerek yok. Neden derseniz, Sayın İmamoğlu makamına oturur oturmaz engellemelerin başlaması!

Değerli Okurlar; Yerel seçimlerle iş başına gelen CHP’li Başkanlar son derece başarılı sosyal belediyecilik yaptılar. Ülkeme büyük acılar yaşatan Covid-19 salgınında kent insanının yardımına koştular. Bu pandemi sadece ülke ekonomisine çok ağır darbe vurmakla kalmadı, tüm belediyeleri de ekonomik açıdan çok zora soktu. Halihazırda belediyeler zaten borç batağında idi. Ne yapılmalı idi? Belediyeler, kent halkından yardım istedi. Bu son derece haklı bir istekti. “Acılar paylaştıkça azalır” sözü boşuna söylenmemişti. Bu kampanyaya tüm kent ahalisi büyük bir ilgi gösterdi. Demeye kalmadı, Sayın Cumhurbaşkanı yardım kampanyası için IBAN numarası verdi ve belediyelerin yardım toplamalarını yasakladı. Halkın büyük bir bölümü sıkıntıda idi. Bütçenin bu denli yetersizliğine rağmen İmamoğlu 100.000 aileye süt, 30 bin üniversite öğrencisine karşılıksız burs veriyordu. Yarım kalmış işler ve yeni yatırımlar için kamu bankalarına başvurduğunda ise reddedildi. Dış finans kuruluşlarından kredi almak istedi, devlet garantisi verilmedi. En masum borçlanma önerileri bile belediye meclisindeki Cumhur  ittifakı oyları ile engellenmeye çalışıldı.

İmamoğlu, pandemide sahra hastaneleri için yer gösterdi, hazırlıklar yaptı, duymazlıktan gelinip Atatürk Havalimanı pistinin üstüne alelacele hastane yapıldı. Buradaki amaç, halka İmamoğlu’nun başarısız olduğunu göstermekti.

Sayın İmamoğlu yüreğini koymuştu. İBB’nin dar imkanları ile hem halka verdiği sözleri yerine getiriyor, hem de yukarıda bir bölümünü sayabildiğim güçlükleri yenmeye uğraşıyordu. Üstüne üstlük bu sıkıntılı işlerle boğuşurken yetmezmiş gibi bir de kendi partisinden  Genel Başkan Yardımcısı Sayın Aykut Erdoğdu  tarafından medyada eleştiriliyordu. Nedeni yeni atanan Genel Sekreter Can Akın Çağlar’dı. Sayın Çağlar’ın  geçmişteki görevlerinde geçirdiği soruşturmalar ve AKP döneminde önemli görevlerde bulunmuş olmasıydı. CHP kadrolarında bu göreve gelecek kimse yok mu dendi ve yaylım ateşi başladı. Hem partinin üst kademelerinden hem de tabandan bu atamaya karşı  olumsuzluklar dile getiriliyordu. Buna karşın büyük bir kesim de atamayı olumlu buldu. Birçok uzman, belediyenin hem borçları hem de yeni yatırımları için acil finans kaynakları bulunmasını öneriyordu. Sayın Çağlar’ın doğru bir atama olduğunu, yurtdışındaki finansçılarla ilişkilerinin çok iyi olduğunu ve ucuz kaynak sağlayacağını belirtiyorlardı. Diğer kesim de, Çağlar danışman olarak atanabilir ancak dış finans çevreleri danışmanlığa itibar etmezler iddiasındaydılar.

CHP’nin Türk Büyükleri; para artık kolay bulunmuyor. Bakın devlet bile dış kaynak bulmada ne denli zorlanıyor! Para olmadan nasıl hizmet getirilecek? İmamoğlu’na iktidarca  yapılan engellemeler yetmezmiş gibi bir de belediye meclis çoğunluğu engeli yapılıyor demeye kalmadan...

Varan 2!

Londra’da müzayededen Osmanlı’nın en büyük devrimcisi ve aydını Fatih Sultan Mehmet’in portresinin Sayın İmamoğlu’nun isteğiyle satın alınması çok önemli bir olaydı ve çoğu kesim bunu mutlulukla karşıladı. Gelin görün ki CHP milletvekili, benim de  dostum Sayın İlhan Kesici bir TV kanalında bu alımı eleştirmez mi! İnanamadım, adeta  veryansın etti. Oldu mu Sayın Kesici? Bu söyleminizle hani derler ya “bir çuval inciri berbat etti” öyle de oldu. Hatta bu çıkışınıza o kadar anlam veremedik ki, birkaç dostla da konuşurken Sayın Kesici’nin bu antika hassasiyetini bilmiyorduk, dediler!

Sayın Kılıçdaroğlu, merakım şudur; Sayın Erdoğdu ve Sayın Kesici CHP’nin iki önemli ekonomistidir. Buna diyecek bir lafım yok. Ancak, şu dönemde parti içinden bir milletvekilinin bu tür tartışma potansiyeli yüksek bir konuyu özellikle de medyanın önüne çıkarak kamuoyunun önüne dökmeye kalkışması parti için yararlı mıdır? Hele de partinin iktidara yürüyeceği ve yeni yönetim kadrolarının oluşacağı önemli bir kongreye doğru gidilirken, bunların zamanı mıydı? Sayın Genel Başkan “Kol kırılır yen içinde kalır” atasözünü size anımsatmak isterim. Eğer sıkıntılar varsa partinin yetkili kurullarında tartışılır ve karara bağlanır.

Sayın Başkan, siz son derece naif ve demokrasiye inanmış bir insansınız. CHP’nin iktidara yürüyeceği çok önemli bir kongreye giderken parti tabanı yumruğunuzu masaya vurmanızı ve tüm milletvekillerinizden CHP’li Belediyelerden ellerini çekmeleri önemle dile getiriyorlarz.Bu kongrede parti yönetim kadrolarını büyük özenle seçmelisiniz. Mevcut yönetim kadronuzdan, tabanınızın memnuniyetsiz olduğunu size özellikle iletmek isterim. Parti tabanının sesinin size kadar ulaştığı kanısında değilim. Partide delege değil, partililerin öne çıkarılması isteği yoğun.

Özü şu; bu kurultayda, iktidar için partinin ilkelerine geri dönülüp içindeki parti ideolojisi ile örtüşmeyenlerden mutlaka arınılmalıdır.

SON SÖZ: GİTMEK İSTİYORSA BIRAKACAKSIN, GİTSİN. AKLI SENİNLE OLMAYANIN BEDENİNİN YANINDA OLMASINI İSTER MİSİN?   CAN YÜCEL