Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nun büyüleyici güzellikteki binası Ankara’da tantanalı bir törenle açıldığı saatlerde Anadolu kentlerinde yoksulluk, yokluk, açlık, çaresizlik kuyrukları vardı. Gazetelerdeki fotoğrafı gördünüz mü?

Uzayan kuyruklar.

Çoğunluğu kadın.

Bebeleriyle gelmişler.

SİVAS’ta bir yardımlaşma derneği ihtiyaç sahiplerine 500 TL yakacak yardımı dağıtacağını açıklamıştı. Sabahın erken saatlerinde 500 TL yardımı almak için gelenlerin oluşturduğu kuyruk öylesine uzamıştı ki, 2 sokağı bile doldurdu.

Senfoni şu demek:

Bir arada olmak.

Uyumlu ses çıkarma.

Yoksul, ihtiyaç sahipleri kuyrukta bir arada uyumlu bekleşiyorlardı. Günlük işlerini kaybedenler. Gıdaya erişemeyenler. Çocuklarına mama alacak para bulamayanlar. Kiralarını ödeyemeyenler. Biriken fatura borçları altında ezilenler. Yarın ne olacak korkusu içinde yaşayanlar. Hepsi tek kuyrukta senfoni olmuşlardı.

Uzuyordu senfoni!

Sokak..

Sokak...

Mahalle...

Mahalle...

Şehir....

Şehir....

Yoksullaşan Türkiye’nin uzayan çaresiz insan kuyrukları görüntüsünün öbür yanında Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası Konser Salonu Binası “ Muhteşem... Sanat abidesi... Müzik vahasının meyvesi...”  nutukları ile açılıyordu.

★★★

Üflemeli çalgılar.

Yaylı çalgılar.

Vurmalı çalgılar.

Hepsi birlikte 100’den fazla müzisyen çaldığı müzik aletiyle uyumlu sesler çıkararak; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası olarak bu yeni binada mutlu azınlığa dinlesinler diye çalacaklardı.

Mutsuz çoğunluk!

İhtiyaç kuyruğunda.

Mutlu azınlık!

Senfoni Orkestrası’nda.

İşte çağdaş Türkiye!

Enflasyon da patladı.

Faizler de arttı.

Dövizler de arttı.

Hem fakirlik artıyor.

Hem işsizlik artıyor.

Hem cari açık.

Hem bütçe açığı.

Hem dış borç.

Hepsi senfoni oldu:

Bir arada uyumlu.

Dün (2002’den önce) ihtiyaç kuyruğundaki yoksul insanların yanına koşup, “sizi bu duruma düşürenler utansın” diyerek onlardan oy isteyenler, oy ve destek alıp 18 yıldır ülkeyi kesintisiz yönettiler, şimdi “pahalı Senfoni Orkestrası konser binası” açarak mutlu azınlığı sevinç senfonisine sarıp, sarmaladılar.

Muratları senfoni imiş.

Erdiler muratlarına.

2003 ile 2013 yılları arasında Türkiye’ye cari açığından çok dış para girdiği için köpükten bir bollukla; köprüler, yollar, hastaneler, kendilerine saraylar, VİP uçak filoları, çoğu ithal en pahalı ve lüks makam araçları almayı da “kalkınma- büyüme- yerli- milli” diye algı yaratıp senfoni yazmışlardı.

Köpük büyümeydi.

Kamu mevduat bankaları ekim ayında 780 milyon TL zarar açıkladılar ve  Türkiye ekonomisinin yüzde 6.7 büyüdüğü ilan edildi.

Yani yine krediler patladı.

Yeniden köpük büyüme.

★★★

Sonuçta:

Tek Adam.

Tek Lider.

Tek Reis.

Tek Akıl.

Tek Güç.

Türkiye’yi insanların nerdeyse yarısının ihtiyaç kuyruklarına koştuğu bir ülke haline getirirken bir yanda da köpükten büyüme tabloları birlikte yaşanıyor. Bunun adı: İhtiyaç kuyruğu ile köpük büyümenin senfonisi!

Hem fiyatlar.

Hem faiz.

Hem dolar.

Üçü birden artıyor.

Üçü birbiriyle uyumlu.

Sanki senfoni!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Hastalıklı aşklar işte böyle başlar!


İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, bir hastalıklı aşkın başlamakta olduğunu haber verip “Belediyelerde bize (İYİ Parti’ye) neler oluyor?” diye sordu. Ankara’da eski Belediye Başkanı Melih Gökçek’in döneminde Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine yaptırılan “Çelik Kafes Projesi” TMMOB’nin başvuruları sonucu 7 kez mahkeme kararıyla durdurulmuştu. Aytun Çıray’ın açıklamasına göre, bu proje İYİ Parti Belediye Meclisi üyeleri ile AKP’li üyelerin bir araya gelmesiyle 8. Kez onaylandı. Aynı şekilde Menemen Belediyesi’nde de “başkan vekilliği oylamasında” İYİ Partili üyeler, AKP’li adaya oy verdiler. Kıskanç, güvensiz, takıntılı, biraz da patolojik ve hastalıklı aşklar işte böyle başlar. Unutma!