4 dönem CHP Milletvekilliği, TBMM Grup Başkanlığı yapan, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılan Muharrem İnce, “Ben bu partinin evladıyım, partimden asla ayrılmam” diyordu. Şimdi ise CHP’den ayrılıp yeni parti kurma çalışmasını sürdürüyor. Parti kuracaksa, bunun hazırlığını yapıyorsa İnce CHP’den istifa etmeli.

CHP içinde bölünme yaratacak bu gelişme, açıkçası CHP seçmenini üzüyor. Bir yandan “İktidara yürüyoruz” deniliyor, bir yandan parti bölünüyor. Bu gelişme, daha çok CHP’nin tartışılmasına neden olacak.

TARİHİN SEPETİ  

1945 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü döneminde çok partili yaşama geçilince, Demokrat Parti siyaset sahnesinde yerini aldı.   Bu partiyi kuranlar da başta Celal Bayar olmak üzere CHP milletvekilleriydi. Bayar, milletvekilliğinden ve CHP’den daha önce ayrılmıştı. Adnan Menderes ise CHP’den Disiplin Kurulu kararıyla atılmıştı. Onlar, Demokrat Partiyi (DP) kurdu.

Halk, 27 yıllık iktidardan bıktı ve değişiklik istedi. Bu süreçte Mareşal Fevzi Çakmak,  DP’den ayrıldı ve Millet Partisi’ni kurdu. DP iktidar olunca, ondan kopan Hürriyet Partisi de başarılı olamadı. DP’nin mirasçısı olanlar Adalet Partisi’nin, önce Yeni Türkiye Partisi’yle,  daha sonra kendi içinden kopanların kurdukları Demokratik Parti’de ana partiden koptukları için kazanamadı. 12 Eylül darbesinden sonra Anavatan Partisi (ANAP) kuruldu. Doğru Yol Partisi (DYP), “Adalet Partisi’nin mirasçıyım” diye sahneye çıktıktan sonra ANAP tuz-buz oldu. Abdullah Gül’ün, Refah Partisi içinde Necmettin Erbakan’a karşı mücadelesi sonuç vermeyince AKP siyasette yerini aldı. AKP’den kopan Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan önderliğinde iki yeni parti kuruldu. Bu iki partinin de AKP’den büyük olamayacağı anlaşılıyor.

16. Dönem Milletvekili, hukukçu-yazar Rahmi Kumaş, “AKP ya da CHP’den Muharrem İnce ile koparılacağı umulan parça CHP’nin önemsenecek bir küçülmesine yol açmaz. CHP ne fırtınalar atlattı. CHP’den kopan, ünlü Turhan Feyzioğlu, daha sonra kendine Kemal Satır’ı da ekleyip oluşturdukları CGP, 12 Eylül yıkımından sonra kurulan SHP, DSP (Kurucusu Ecevit olduğu halde) hepsi yok oldu. Ama, Atatürk’ün Partisi yok olmadı. Siyasette ihanet edenler kalıcı başarı sağlayamazlar. Yeni partinin çekiciliği ne ki başarılı olsun! Yeni parti yeni bir çıkmaz sokaktır. Tarihin sepeti bir parti daha yutacaktır” diyor.

SEÇMEN NE DİYOR?

İnce’nin adaylığını destekleyen de, karşı çıkan da var. Gelen iletilerden bazılarını hiç sıra atlamadan aktarıyorum:

-Vefa Tetik: “Bence Muharrem İnce parti kurmalı. Evet CHP’den biraz oy bölecek ama bunun yanında küskünler, kızgınlar da orada toplanacak toparlanacak. Bunun yanında ‘Muharrem İnce gibi birisi CHP’nin başında olsa ya da ayrı parti kursa ona oy veririm’ diyen AKP ve diğer partilerden de çok insan var. İnce Atatürkçü, Cumhuriyetçi, demokrat oyları toplamda artırır.”

- Neva Gürer: “Şu günler CHP’nin bölünme sırası mı? Parti üyesiyim. Kılıçdaroğlu hayranı değilim ama cumhurbaşkanlığı seçim gecesi İnce nerede olduğunu açıklasın.”

- Mehmet Ulupınar: “Cumhurbaşkanlığı adaylığında canımız pahasına desteklediğiniz İnce, başından geçenleri anlatma cesareti gösterememiş, milleti hayal kırıklığına uğratmış ödleğin biridir.Kalkmış parti kuracakmış da bilmem neymiş de. Hadi oradan.”

- Muharrem Keceli: “Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı yaptı. Ama, genel başkanlıkta karşısında aday oldu, kaybetti. Sayın İnce sabret. Yarın başka fırsatlar doğar. ‘Ayrıl’ diyenlerin gazına gelme.”

- Levent Kırılmaz: “Bence sayın İnce boşuna uğraşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde o, şansını kaybetti, kredisini sıfırladı. Ben ona hayatta bir daha oy vermem. Onun yaptığı iş korkaklık, RTE’den destek almış bile olabilir.”

- Tarık Karslı: “Muharrem İnce’nin parti kurması, CHP’nin parçalanmasına, AKP’nin yararına olur.”

- Fehmi Ovalı: “İnce’nin CHP den ayrılıp yeni bir parti kurmasını hiç ama hiç doğru bulmuyorum. Ayrıca CHP ye oy veren seçmenlerin Parti Genel Başkanı’na , MYK ve diğer yöneticilerine değil, Anayasamız’ın ‘Değişmesi teklif bile edilemeyen’ ilk 4 maddesi ile partimizin 6 temel ilkelerine oy verdiğini bilmesi gerekirdi.”

- Yıldız Uman: “Biz hep CHP’li olduk ama artık umut vermiyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun artıları olmasına rağmen lider olamıyor. Yeni partinin, CHP’nin temel değerlerine daha güçlü sarılmasına neden olacağını düşünüyorum.”

- R. Çınar: “İnce parti kurunca başarılı olur olmaz bilemem. Ama benim gözümde sıfırdır. Bu adamlara Allah akıl fikir versin.”

Benzer iletilerden binlercesi de CHP Genel Merkezi’ne ve İnce’ye gidiyordur. Bekleyelim, görelim.


“Evladiye davaları”


Ayasofya ile birlikte vakıflar konusunda toplum bilgilendi. Ülkemizde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temsil ve yönetilmekte olan ve “mazbut vakıf” olarak adlandırılan Osmanlı ve Selçuklu döneminden gelen vakıf sayısı yaklaşık 59 bin adettir. Ayrıca vakfedenlerin soyundan gelenler tarafından idare edilen ve “Mülhak” denilen 256 adet vakıf bulunuyor. Gayrimüslim cemaatlerce yönetilen 167 adet cemaat vakfı var. Günümüzde 5 bin 268 de yeni vakıf faaliyette. Vakıfların duası da, bedduası da var. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün çıkardığı zorluklar nedeniyle beddua aldığını da belirtelim.

Vakfedenin soyundan gelenlere “Vakıf evladı” deniliyor. Bir kimsenin, vakfedenin evladından olup olmadığının saptanması için açılan davalara “Evladiye davaları” adı veriliyor. Dolayısıyla, “Vakıf evladı” olduğunu iddia eden kişinin, “Evladiye davası” açması gerekiyor. Ama insanların başına neler geldiğini, “Vakıf Evladı” Mehmet Haluk Kunter’in yazdıklarından öğreneceğiz.

VAKIF EVLADI 

Bu köşede, vakıfların durumunu yazdığımda, üzülerek, içi yanarak okuyanlardan birisi de Mehmet Haluk Kunter’di. Dedesinin dedesi, Osmanlı padişahı 2. Mahmut döneminde Baruthane Nazırı olarak görev yapmış, Bağdat Valiliği görevinde bulunmuş Necip Paşa’dır.  Üç oğlundan biri de iki dönem sadrazamlık görevinde bulunmuş. Büyük dede Necip Paşa, ilim ve bilime çok önem verdiğinden bir vakıf kurmuş ve mal varlığının neredeyse tamamını İzmir-Tire’de kurduğu bu vakfa bağışlamış. Adını taşıyan kütüphane de halen faal.

Babası vakfın evladı olduğu için, vefatından sonra oğlu Mehmet Haluk Kunter, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Ancak, vakıf evladı olabilmesi için dava açması gerektiği söylendi. Babasının veraset ilamı, vukuatlı nüfus kaydı ile bir dilekçe yazıp, avukat tutmaya gerek bile duymadan davayı açtı. Bu babanın oğlu olduğunu kanıtlaması tam 3.5 yıl sürdü. Sonunda Necip Paşa’nın kurmuş olduğu vakfa, vakıfların avukatının uzatma çabalarına rağmen evlat olmaya hak kazandı. İlk iş olarak “vakıf duası ve bedduası”nı okudu. Bunlar bir yerde “Vakıf Anayasası” olarak da kabul ediliyor.

YILDA 100 LİRA

Vakıf evladı olduktan sonra yılda 100 TL gelir elde ediyordu. Büyük dedesinin kurduğu vakfı araştırdığında, vakfiyelere ulaştı. Onları tercüme ettirdi, bunları sadeleştirdi. Yaptığı araştırmalar sonucunda vakfın neredeyse tamamına yakınının 601 vakıf malıyla birlikte satılıp 1955 yılında Vakıfbank kuruluşuna sermaye olduğunu, karşılığında her vakfın, Vakıfbank gelirlerinde payının bulunduğunu,  Necip Paşa Vakfı’nın da yüzde 7.21 pay ile sermayedar olduğunu öğrendi.

Vakfın ciddi bir gelir kaynağı olması gerektiği düşüncesiyle diğer vakıf evlatlarından 7’sini buldu ve 8 yıl önce dava açıldı. Dava sırasında Necip Paşa Vakfı’nın hisselerinin başka bir vakfa aynı nominal değer üzerinden 10 yıl sonra satıldığını ve alınan 396.200 TL’nin de Vakıflar Genel Müdürlüğü muhasebesine katılıp mülk alındığı ortaya çıktı. Mahkeme sürecinde bilirkişi, davacıların lehine görüş bildirdi. Ancak, davayı kaybettiler.

Çıkarılan torba yasası ile devlet borçlarının sadece son 5 yılı kapsaması kabul edildi ve Vakıfbank’ın statüsü değiştirilerek Vakıf Katılım yapıldı. Vakıfbank’a sermayedar olarak katılan mülhak ve mazbut vakıfların hepsi aynı durumla karşı karşıya. Mehmet Haluk Kunter, şunları yazıyor:

“Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, Ayasofya Camii Kebir açılışında yapmış olduğu konuşmada vakıf duası ve bedduasına değinmiş ve dinimizce bunun ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir. Bu açıklamayı yaparken Vakıflar Genel Müdürlüğü yöneticileri ve mahkemelerde kararlarını veren hakimlerimizin neler hissettiğini gerçekten merak ediyorum. Önceki yazınız için, mağdur olmuş ve olmakta olan vakıf evlatları adına teşekkürü borç bilirim. Yaramıza parmak basan değerli bir gazeteci ve köşe yazarına içimi dökmek istedim.”

 “Kıtlık olacak” diye para toplayanlar var


Okuyucularımızdan çok ilginç bilgiler ulaşıyor. Emekli bir askerin yazdıklarını okuyunca hak vereceksiniz. İşte o ileti:

“Benim bacanağımın damadı, kamudan emekliye ayrıldıktan sonra İstanbul’da kendisini mehdi olarak tanıtan ve ‘Önümüzdeki günlerde kıtlık olacağı, kendisine para gönderildiği takdirde para gönderenler için ev oluşturulacağı, bu kişilerin kıtlıktan etkilenmeyeceği’ gibi yalanlarla insanlardan para aldığını söyledi. Emekli maaşından belirli miktarda para gönderdiğini ve şimdi de arabasını satıp İstanbul’a yerleşmek istediğini söylemiş. Yani insanları kandırarak, dolandıran yeni oluşumlar türemiş. Şu anda aileleri dağılma aşamasında. Sizin son olarak ‘Menzil’ kitabınızı okudum. Kitabınızda bu cemaatlerin iç yüzünü tüm açıklığı ile ortaya koymuşsunuz. Bu konuda da insanları bir nebze olsun aydınlatmalısınız.”