Türkiye ile Suriye halkı arasında bir düşmanlık yok. Özellikle sınır boylarında yaşayanlar arasında akrabalık ilişkileri de bulunuyor. Sınır belirlendiğinde o akrabaların bir kısmı Suriye’de, bir kısmı Türkiye’de kalmış.

Geçmiş dönemleri de incelediğimizde, 1980-1998 döneminde bölücü terör örgütüne destek veren Hafız Esad yönetimi vardı. Esad’ın, bölücü terör örgütünü desteklemesinin amacı da, Türkiye’yi ‘su anlaşması’ imzalamak için masaya oturtmaktı.

ASKERİMİZİN DURUMU

Bugün, TBMM’de gizli oturum yapılacak. O oturumda konuşulanların tutanakları 10 yıl açıklanmayacak. Askerimizin Suriye’de bulunması konusunda farklı görüşler var. Bu görüşlerden biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın amacının İdlib’de bulunan terör gruplarını dağıtmaktan çok, Esad rejimini ortadan kaldırmak olduğu yönünde. Oysa biz Suriye’ye, ülkemize yönelik PKK terörünü uzaklaştırmak, teröristleri etkisiz hale getirmek için gitmiştik.

Açıkçası milletvekilleri, Silahlı Kuvvetler’imizin personel, araç-gereç ve silah yönünden gücü konusunda da bilgiye sahip değil. Mevcut durum konusunda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Suriye rejimine ait şu kadar uçak, helikopter düşürdük, şu kadar rejim askerini etkisiz hale getirdik, şu kadar tankını imha ettik” demekten çok, kendi gücümüzü, eksikliklerimizi de milletvekillerine anlatmalı. Buna göre Silahlı Kuvvetler’imizin, ihtiyaç duyuluyorsa yeniden yapılandırılması yoluna gidilmeli ve TBMM de buna destek olmalı.

GÖRÜŞ BİRLİĞİ YOK

Askerimizin Suriye’de bulunmasının nedeni konusunda farklı açıklamalar ve toplumda da farklı yorumlar yapılıyor. CHP’de, askerimizin Suriye’de bulunmasına karşı bazı siyasetçiler, “Askerimizin orada işi ne? Niçin askerimiz Suriye’de bekletiliyor?” yorumu yapıyor. İktidarın gerekçesi de açıkçası döneme göre değişiyor. Hani biz Suriye’ye “PKK’lı teröristleri etkisiz hale getirmeye” gitmiştik. Hani biz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanaydık? Ancak bugün gelinen nokta çok farklı olmaya başladı. Siyasetçilerin birbiriyle çelişen bu açıklamaları karşısında yurttaşlar gerçeği öğrenemiyor.

Milletvekilleri de gerçeği öğrenmek için çok çırpınıyor. Ama onlar da öğrenemiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden önce bir tasarı ya da teklif komisyonda görüşüleceği zaman üyeler günler öncesinden bilgilendirilirdi. Şimdi ise komisyon üyelerine mesaj gönderilip “Yarın şu saatte toplantı var” çağrısı yapılıyor.

GÖÇ KONUSU DA BİLİNMİYOR

Türkiye, “Sınır kapısını açtık” dedi ve on binlerce kişinin botlarla denize açılmalarına, sınır kapısına dayanmalarına ve geçişlerine izin verdi. Türkiye, Avrupa ülkelerine gitmek isteyenlerin köprüsü konumunda. Sığınmacıların akın ettiği ülkemizde, gelişmelerden Meclis de habersiz. CHP’nin İçişleri Komisyonu Üyesi Nihat Yeşil’le sohbet ederken, düzensiz göçler konusunda kendilerine sağlıklı bilgi verilmediğini belirtiyor. Bugün ülkemizdeki sığınmacılar konusunda sağlıklı bilgi, açıkçası devletin elinde de yok. Ama, denizden, karadan sığınmacılar gitmeye çalışırken, İçişleri Bakanlığı sayı açıklıyor. O sayımların nasıl yapıldığını inanın İçişleri Bakanlığı da bilmiyor.

İlginç bir durum daha var, o da Türkiye’den ayrılmak isteyen sığınmacıların çok rahat Türkçe konuşmalarıdır. Mikrofonun uzatıldığı hemen her sığınmacı isteğini Türkçe olarak anlatıyor. Ancak, Türkiye’nin koşullarını beğenmemiş olacaklar ki Batı ülkelerine kapağı atmak için canlarını ortaya koyuyorlar. Yani, Türkiye’den de büyük kaçış var.

CHP HEYETLERİ İLLERE DAĞILACAK

Göçlerle ilgili kendilerine sağlıklı bilgi verilmeyen CHP milletvekillerinden oluşacak “Acil Durum Komisyonları” Hatay, Gaziantep, Edirne gibi illere dağılacak, yaşanan olayları, olayın toplumsal ve ekonomik boyutlarını araştıracak.

Türkiye’nin nasıl bir sığınmacı dalgasıyla karşı karşıya olduğunu anlamak için Ankara-Kavaklıdere’de bulunan Binnaz Sokağı görmeniz yeterlidir. Ankara İl Göç İdaresi önünde bekleyen, işlemlerini yaptırmaya çalışan yüzlerce kişi görürsünüz.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki tampon bölgeden, Yunanistan’a geçiş yapmak için bekleyen on binlerce sığınmacının durumu yine en çok bizi ilgilendirecek. İnsani yardım yine bize düşecek.

PKK’NIN TAKTİĞİ

Bölücü terör örgütüne karşı ülkemiz sınırları içinde etkili bir mücadele yapılıyor. Her yılın mart ayından itibaren bölücü örgüt mensupları seslerini duyurmak, yöre halkı üzerinde güçlerini artırmak için eyleme kalkışıyor. Askerimizin Suriye, Kuzey Irak topraklarında olmasını fırsat bilen teröristlerin, Suriye rejimine destek için kendi topraklarımızda eylem yapmaya kalkışabileceği de dikkatten uzak tutulmamalı.

Teröristler, böyle dönemleri sever. Geçmişte her 21 Mart’ı eylem ve kalkışma gününe çevirmeye çalışan terör örgütünün eski gücü kalmadı ama bunların ne yapacakları da belli olmaz. Bölücü örgüt, hangi koşuldan nasıl yararlanacağını hesap eder. O yüzden daha dikkatli olma zamanı.