1970’ler başında ekonomik gelişmişliğimiz İtalya ile eşitti.

1980’ler başında ekonomik gelişmişliğimiz Çin ile eşitti.

“Ya bugün” diye sormayacağım!

Kırk - elli yılımızı “Gardırop Atatürkçülüğü” ve “Gardırop Müslümanlığı” didişmesiyle/ birbirimizi hırpalayarak geçirdik.

Bu süreci Çin ortalama yüzde 10 büyüyerek geçirdi.

Bugün Çin, dünyanın en büyük ihracatçısı.

Bugün Çin, dünyanın en büyük yabancı sermayeyi kendine çeken ülke.

Bugün Çin, dünyanın en büyük döviz rezervine sahip devlet.

Bugün Çin, dünyanın en büyük lüks mallar pazarı.

Bugün Çin, dünyanın en büyük elektronik ticaret hacmine sahip.

En büyük demir-çelik üreticisi Çin...

En büyük otomobil üreticisi.

En büyük televizyon üreticisi.

En büyük cep telefonu üreticisi.

Yarı iletkenlere, tahıllara, bakıra, alüminyuma vd. girmeyeyim...

Çin sıradan ekonomiye sahipken son kırk yılda nasıl dünya devi oldu?

Türkiye sıradan ekonomi düzeyini kırk yılda neden aşamadı?

Hâlâ... Ayasofya’yı fethetmekle övünüyoruz; elde kılıç “bozgunda fetih düşleri” görüyoruz!

Hâlâ... Ekonomi-politik modernizasyona kafa yoracağımıza, yorulmaksızın kültürel kodları tartışarak zaman öldürüyoruz!

Kafalarda tek soru yok...

Çin üzerine -Fatih Oktay’ı saymazsak- tek araştırma-inceleme yok...

Kırmızı Kedi Yayınevi’nin sahibi Haluk Hepkon’un özveriyle çıkardığı “Modern İpek Yolu” dergisinden kaçınızın haberi var?

Politikacılara sormak isterim; Henry Kissinger’in Çin üzerine yazdığı kitabı hanginiz okudu?

Kayıtsızlık- ilgisizlik, düşünsel dermansızlık tüm arayışları sekteye uğratmaya devam ediyor ülkemizde...

NEREDEN NEREYE


Bu kez...

Çok geriye gitmeden Çin- Türkiye karşılaştırması yapmak istiyorum:

1912. Sun Yat-Sen liderliğinde Çin Cumhuriyeti kuruldu.

1916. On yıl sürecek iç savaş başladı.

1917. Çin Birinci Dünya Savaşı’na katıldı.

1919. Pekin’de barış antlaşması imzalanması aleyhinde gösteriler düzenlendi. Göstericiler Çin’den yabancı imtiyazların kaldırılmasını istedi.

1925. Sun Yat-Sen öldü. Yerine Çan Kay Şek geçti. Çin, komünistlerinin yardımıyla savaş ağalarını yendi.

1927. Çan Kay Şek komünistlerin çok güçlendiğini düşündü ve karşı harekât başlattı. Çin’in büyük bölümüne hâkim oldu.

1928. Mao, Kızıl Ordu’yu kurdu. İç savaş başladı.

1931. Japonya, Çin’i işgal etti.

1945 İkinci Dünya Savaşı bitti; Japonya yenilerek Çin’den çekildi. Çin’de tekrar iç savaş başladı.

1949. Mao zafer kazanarak Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdu.

Sosyalist devrim harap olmuş bir ülkede iktidara geldi. Onlarca yıldır savaş ve yenilgi gören halk bezgindi. İnsanlar fakir değil, açtı! Fiyat artışı yüzde 100 bin düzeyinde idi.

Çin ağır ekonomik ambargo altındaydı.

Yoksul tarım ülkesi Çin’in, Japonların Mançurya’da inşa ettiklerinden başka sanayi tesisleri yoktu...

Bu süreci Türkiye nasıl yaşadı, biliyorsunuz. Ama bir noktanın altını çizmek istiyorum:

FARK BURADA


Yıl, 1950. Demokrat Parti/ Bayar-Menderes iktidara geldi.

Mao, o yıllar yüzde 7 büyümeyle Çin’i geliştirmeyi sürdürürken; Atatürk döneminde yüzde 7.8 büyümeyle atılımlar yapılan, İkinci Dünya Savaşı’na rağmen siyasi-ekonomik istikrara kavuşan Türkiye’de DP iktidarda kaldığı on yılda ne yaptı:

Kamu geliri/GSMH; CHP’nin iktidarı bıraktığı 1950’de 16.1 iken, DP iktidarı sonunda 1960’da 12.9’a düştü.

Kamu açığı/GSMH; 1950’de 1.5 iken, 1960’da 2.7’ye çıktı.

Ekonomik büyüme 1950’de 9.4 iken, 1960’de 3.4’e düştü.

Enflasyon 1950’de (eksi) -4.3 iken, 1960’da 7.4’e fırladı.

Bugün DP iktidarı deyince çok insanımızın aklına ne geliyor:

-“Türkçe ezanı kaldırdı.”

-“ABD safında Çin’e karşı Kore Savaşı’na katıldık.”

Başka? Başka yok...

Ne diyor Erdoğan, “biz Menderes’in yolundan gidiyoruz.” Haklı! Hali pür melalimiz benzer!

Gerçekçi olmayan popülist ekonomik politikalar Türkiye’yi yine duvara toslattı. 18 yıllık “Ilımlı İslam” iktidarının ülkeyi getirdiği yer burası; siyasi - ekonomik bedeller ödemeye devam edeceğiz. Tek gündemimiz  kültür meseleleri üzerinden ağız dalaşı yapmak!

En kötüsü iktidar hâlâ çöküşe fantastik mazeret arıyor: Yok “üst akıl”, yok “modernizm”, yok “hilafet”, yok “Arapça”, yok bilmem ne laf salatası!

Bu sebeple...

Dünyanın ekonomiyle ilgili her olumlu “en’ler tablosunda” Çin varken, Türkiye’nin esamesi okunmuyor...

Ah! İktidar bir de İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırsa kim tutar Türkiye’yi! Ver coşkuyu mahallene; Çin, nasıl dünya devi olmuş umurlarında mı?