Yusuf Atılgan (1921-1989)...

Edebiyatımızın değerli-özgün kaleminin Manisa Hacırahman’daki evinin müze yapılması için çabalanıyor...

Edebi şaheser olan “Aylak Adam” ve “Anayurt Oteli” romanlarını bu tek katlı evde yazdı. (Lise İngilizce öğretmeni Behice Boran’dan etkilenip solcu oldu. Öğretmenlik yaparken, TKP örgütlenmesi İlerici Gençlik Birliği üyesi olduğu için tutuklandı. Serbest kalınca -öğretmenliği elinden alındığı için- Manisa’ya dönüp tarımla uğraşıp öyküler-romanlar yazdı.)

Eserlerinde; ikiyüzlülüğe, sahte ahlaka, statü düşkünlüğüne, toplumsal etiketlemeye yönelik öfkesini dile getirdi.

Biçimsel erdeme meydan okuyan romanın kahramanı “Aylak Adam” C. bu sebeple sürekli sıkıntı yaşamamış mıdır?

Yusuf Atılgan bu romanı, sıradan olmayı reddeden C.’nin intihar etmesiyle bitirecekti; “fazla dramatik olur” diye vazgeçti. Ama şöyle sonlandırdı:

“Sustu. Konuşmaz lüzumsuzdu. Bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.

- Nietzche’den Dostoyevski’ye çoğu yazar gibi- yazdıklarının da anlaşılmayacağını düşünmüştü Atılgan!

Geldik asıl sorumuza:

Yazar, anlaşılma gayesiyle okurun beklentilerini yazarak onu mutlu etmeye mi çalışmalıdır? Yazar, satıcı mıdır?

Stefan Zweig, genç Balzac’ın sırf para kazanmak için ardı ardına kitap yazmasını genelevde çalışan kadınlara benzetir; “haz almadan” yazmak!

Neyse, beni bırakırsanız bu yazı tamamen bu konu üzerine olur! Oysa. “Aylak Adam” C. aklıma şuradan geldi:

ÖDÜL VERDİLER


Tarih: 3 Temmuz 1988.

İran Havayolları’na ait Airbus yolcu uçağı Dubai’ye gitmek üzere Bender Abbas kentindeki havalimanından 274 yolcusu ve 16 mürettebatıyla kalktı.

Uçağın, kalkıştan yedi dakika sonra kuleyle irtibatı kesildi...

Uçak, Hürmüz boğazında bulunan Hengam Adası güneyinde infilak ederek düşmüş ve uçakta bulunan 66’sı çocuk 290 kişi hayatını kaybetmişti...

Ticari hava koridoru Amber 59’ta giden bu tarifeli uçak nasıl düşmüştü?

ABD Donanması’nın güdümlü füze kruvazörü olan Vincennes’ten ateşlenen iki adet SM-2MR füzesinden biri uçağa isabet etmişti! Ateş emrini veren geminin kaptanı William C. Rogers idi.

Deniz hukukunu hiçe sayarak İran karasularında olan Amerikan kruvazörü, uçağı güdümsüz bomba taşıyan F-14 Tomcat sanmıştı!

Bir gün sonra...

ABD Başkanı Ronald Reagan “İran saldırıları altında bulunan gemilerimiz alarm durumunda olduğundan bence bu anlaşılabilir bir kaza” dedi!

Reagan’ın yardımcısı -CIA eski Başkanı- George H. W. Bush’un sözleri daha da vahimdi: “ABD adına asla özür dilemeyeceğim, asla! Bu bir nefsi müdafaadır!”

Pentagon Fogarty Raporu’nda, gemi mürettebatının İran yüzünden psikolojisinin bozuk olduğunu bu sebeple kaza yaptıklarını yazdı!

Dahası... Gemisini komuta etmeyi sürdüren Rogers, 1990 yılında “üstün hizmetlerinden dolayı” -artık başkan olan- Bush tarafından Askeri Liyakat Madalyası ile ödüllendirildi!

Gelelim ana konumuza:

“AHMAKLAR-BECERİKSİZLER”


Geçen hafta...

İran, Tahran’dan havalanan Ukrayna yolcu uçağını, “Amerikan füzesi” sanıp düşürdü. 176 kişi öldü. Hiçbir anlamda kabul edilemez trajedi bu..

Ancak:

Kimileri bu vahim hatası sebebiyle İran’ı itibarsızlaştırmak için her türlü aşağılamayı yapmaya başladı.

Oysa. Sadece ABD değil. İsrail’den Fransa’ya ülkeler yanlışlıkla yolcu uçakları düşürmedi mi? Batı yaptığında sesi çıkmayanlar, İran hata yapınca neden hakarete başladı: “Ahmaklar, beceriksizler, katiller!”

Bu ikiyüzlülük değil mi?

O halde ABD, İsrail, Fransa ne? Bunlar psikolojisi bozulmuş çocukların yaptığı kaza mı?

Hele... Konu hemen şuna getirildi: “Yolcu uçağı düşüren beceriksiz bir ülkenin nükleer silah sahibi olmasının önüne geçilmesi gerekir!”

Şunu sormuyorlar:

Amerikan Ordusu’nun Ortadoğu’da işi ne? Kasım Süleymani gibi istediğini yargısız infaz yapması kabul edilebilir mi? Israrla sorgulanması gereken bunlar değil mi? Ne gezer!

Türkiye’de zihinleri esir almış Şii düşmanlığı var. Kimi köşe yazarı, okuyucusunu tatmin etmek için kalem oynatıyor sadece. Gerçek umurunda değil; okuyucunun duygusunu kaşımayı marifet sanıyor...

“Aylak Adam” C. bu sebeple aklıma geldi. Bu ülkede “öteki” hep cehennemliktir!