Korkaklarla dolu Türkiye’nin en cesur insanlarından biri, hiç şüphesiz Profesör Canan Karatay... Onca saldırıya, onca linç kampanyasına rağmen, sözlerini çarpıtmalarına rağmen, söylemediği sözleri sanki söylemiş gibi yazmalarına rağmen, asla geri adım atmıyor, görüşlerini ısrarla dile getirmeye devam ediyor.



En son çıktı, “gargara yapın” dedi.

Bunu koronavirüse karşı bir tedavi yöntemi olarak değil, tıpkı maske gibi, koruyucu önlem olarak söyledi.

Her zamanki gibi sözlerini çarpıttılar, gargarayla tedavi olur mu filan diye alay etmeye çalıştılar, Profesör Canan Karatay’ın söylediklerini gargaraya getirmeye çalıştılar.

Hatta “halk Karatay’ın yalan söylediğini biliyor” bile dediler.



Profesör Canan Karatay, işte bu konuyla alakalı olarak bana bir e-posta gönderdi. “Neden yalan söylemediğimi bilimsel veri ve gerçeklerle açıklamak istiyorum” diyor. Buyrun okuyalım...



“Gargara yapın dedim.

‘Yalan söylüyor’ diyenlere, neden yalan söylemediğimi bilimsel veri ve gerçeklerle açıklamak istiyorum.

1) Corona-19 damlacık yoluyla bulaşıyor. Bunu bilmeyen duymayan kalmadı.

2) Damlacık yoluyla bulaşmak demek, ağız, burun, boğaz yolu ile bulaşmak demektir.

3) Yani, bir kişinin hastalanması, yani virüsün vücuda girebilmesi için önce AĞIZ-BURUN-BOĞAZ kapılarından vize alması ve geçmesi gerekmektedir. Bunun lamı-cimi yoktur.

4) Ellerin yıkanması bu nedenle son derece önem kazanmaktadır. Sık sık ellerimizi ılık su ve zeytinyağlı sabunla yıkmamız bu nedenle  önemlidir. ‘Ellerinizi ağzınıza, yüzünüze ve burnunuza sürmemelisiniz’ dememizin asıl nedeni, ellerimizde yaşayan virüs ve bakterilerin, ağız, burun ve boğaz mukozasını, virüs ve bakterilere maruz bırakmamak içindir. Oldukça önemli bir uyarıdır!

5) Dezenfektanlar ve anti-bakteriyel sabunlarla elleri yıkamak, ellerde bulunan ve cildimizi koruyan mikrobiyomları da öldürdüğü için, gerek cildimize, gerek tüm vücudumuza zarar vermektedir.

6) Elleri sık sık sabunlu su ile yıkamak en doğal, ve en doğru, ve en kesin, ve en ucuz, ve en kolay yöntemdir. Elleri yıkama, virüs ve bakterilerin sayısını azaltarak, bulaşma gücünü zayıflatıyor, virüslerin virülansını, yani, hasta yapabilme olasalığını zayıflatıyor, önlüyor. Bu nedenle, salgın başladığından beri sürekli olarak BÖYÜK OTORİTELER tarafından el yıkama öneriliyor.

7) Başta Covid-19 virüsü olmak üzere, tüm virüs ve bakteriler, damlacık yoluyla, AĞIZ-BURUN-BOĞAZ’a girerek mukozalara yerleşirler. Mukozalara yerleştikten sonra, 3-4 gün süre ile orada kendilerine gelmeye çalışırlar, yani kuluçla devri yaşarlar.  3-4 gün geçtikten sonra, yeni ve yabancı ortama adapte olup, toparlanıp güçlendikten sonra hücrelerin içine girmeye başlarlar. Hücre içinde ve çekirdeğinde bulunan materyelleri kullanarak, çoğalmaya başlarlar. Bu süre 3-4 gün kadardır.

8) İşte çok kritik olan bu ilk 3-4 gün içinde Canan Karatay ‘GARGARA’ diyor! Elleri sık sık yıkama son derece önemli oluyor da, aynı şekilde, dışarı ile sürekli teması olan AĞIZ-BURUN-BOĞAZ mukozasının yıkanması neden  alay konusu oluyor? Bilgi eksikliği ya da yetersizliği mi söz konusu acaba?

9) Virüs ve bakterilerin alkali ortamda çoğalamadıkları ve yaşamadıkları bir çok bilimsel çalışma ile gösterilmiştir.

10) İşte bu nedenle, Canan Karatay, alkali sularla GARGARA YAPMAYI da önermektedir. AĞIZI-BURUNU-BOĞAZI, alkali DENİZ SUYU, alkali TUZLU SU, ya da alkali BİKARBONATLI SU, ya da alkali ELMA SİRKELİ SU İLE ÇALKALAMAK, YIKAMAK, BURUNA ÇEKMEK ile virüslerin daha kapıda iken sayılarını azaltarak, çoğalmalarının önünü kesmek mümkündür. GARGARA, viral ve bakteriyel infeksiyonların riskini azaltan DOĞAL, KOLAY, UCUZ bir yöntemdir. Tüm ev halkının evlerinde, işyerlerinde kolayca uygulayacağı zararı gösterilmemiş bütün kış infeksiyonlarından koruyan basit bir uygulamadır.

11) O halde neden AĞIZI-BURUNU-BOĞAZI, alkali olan DENİZ SUYU, TUZLU SU, YA DA BİKARBONATLI SU YA DA ELMA SİRKESİ İLE ÇALKALAMAYI, YA DA  GARGARA YAPMAYI,  BURUNA ÇEKMEYİ önermekte olan Canan Karatay, ‘halk bile onun yalan olduğunu biliyor’ diyerek, bilimsel olmayan ifadelerle linç ediliyor.

DENİZ SUYU, TUZLU SU, YA DA BİKARBONATLI SU YA DA ELMA SİRKESİ ALKALİDİR.

ALKALİ KILINAN AĞIZ-BURUN-BOĞAZ mukozaları COVID-19 VİRÜSÜNE maruz kalınmış olsa bile, virüsler çoğalamazlar, hayatta kalamazlar ve de hücre içlerine giremezler.

ALKALİ ORTAM NEDEN SAĞLIK BAHŞEDER?

1943 doğumlu, 78 yaşında ve 53 yıldan beri bilfiil TIP SANATI’nı icra etmekte olan Karatay, acaba neden ‘GARGARA’ dedi?

Senelerce acil ve koroner yoğum bakımda hayat kurtarmış, kardiyo-pulmoner canlandırma, yani CPR uygulamış bir kardiyolog hekim olarak açıklamak istiyorum:

SODYUM-BİKARBONAT, dünya çapında acil CPR durumlarında, yani canlandırma durumlarında hayat kurtaran, kalp durmalarında uyguladığımız, elimizin altında bulunan en önemli doğal bir tuzdur.

Yoğun bakım ünitelerinde asiditeyi, yani ölümü önlemek amacıyla, CPR durumlarında intra-kardiak ve IV olarak  sık sık kullanılmaktadır.

IV olarak kıllanıldığında, ilaç diye adlandırılsa da, doğada en çok bulunan ve çeşitli amaçla kullanılan yaygın kristal bir tuzdur.

SODYUM-BİKARBONAT, insan vücuduna girdiğinde, kanımızı, idrarımızı, tüm vücut sıvılarımızı ve de tüm hücrelerimizi hızlı bir şekilde asit ortamdan alkali ortama dönüşmesini sağlar.

SODYUM-BİKARBONAT, kanımızı alkali kılan, yani kanımızın pH değerinin değişmesini önleyen önemli bir tuzdur, önemli bir tampon iyondur.

Tampon görevinin yanı sıra, alkali olan SODYUM-BİKARBONAT’ın, virüsleri, bakterileri ve parazitleri de öldürdüğü bilinmektedir.

% 5 ya da daha yüksek oranda konsantrasyonlu SODYUM-BİKARBONAT solüsyonunun, 1-2 dakika içinde, yiyeceklerde bulunan virüsleri %99.99 oranında yok ettiği gösterilmiştir.

Otto Heinrich Warburg, Alman fizyolog, tıp doktoru ve Nobel ödülü sahibi, bir çok bilimsel araştırmasında, virüslerin asit ortamlarda yani, pH < 6.5 olduğunda çoğaldığını ve yayıldığını bildirmiştir. pH değeri ortalama > 6.5-7.0 olan ortamlarda, virüslerin yaşayamadığını göstermiştir.

Otto Warburg’a göre, GRİP VE İNFLUENZA VİRÜSLERİ VE BAKTERİLER ANCAK ASİDLİ ORTAMDA ÇOĞALIR  VE HASTALIK YAPARLAR!

Vücut Ph değerini, > 6.5-7 değerlerinde tutmak, yani ortamı alkali kılmak kış aylarında grip olma ve influenza olma riskini azaltmaktadır.

Kanada’da farmakolog olan Rose Marie Pierce, virüs ve bakterilerin pH değeri 6.8-7.2 ortamlarda, soğuk algınlığını, boğaz ağrısını ve influenza riskini azalttığını bildirmiştir.

Amerikalı Dr. Volney Cheney, taa 1926 yılında ABD Halk Sağlığı Merkezi’ne gönderdiği mektubunda, BİKARBONATLU SU-SODA içenlerin, hastalıklı ortamda bulunup grip virüsüne bulaşmış olsalar dahi, grip infeksiyonunu hafif bir şekilde geçirdiklerini bildirmiştir.

(Önemli not: Buradaki SODA kelimesi, bikarbonatlı su anlamına gelmektedir. Gazlı şekerli içecek anlamında kullanılmamıştır. Yani BİKARBONATLI-SODALI SU anlamında kullanılmıştır. Yanlış algıya neden olmasın.)

BİKARBONATLI suyun pH değeri yüksektir.

Bu nedenle, alkali olan BİKARBONATLI SU içilince, COVID-19 virüs riskinin azaldığı da çalışmalarda gösterilmiştir.

SONUÇ:

AĞIZ-BURUN-BOĞAZI, DENİZ SUYU, TUZLU SU, YA DA BİKARBONATLI SU YA DA ELMA SİRKESİ İLE ÇALKALAMAK, YIKAMAK, BURUNA ÇEKMEK ya da GARGARA YAPMAK, mukozaların pH değerini yükseltir ve alkali yapar.

AĞIZ-BURUN-BOĞAZ mukozalarının alkali olmasını sağlamak, başta COVID-19 olmak üzere, her türlü viral kış gribi infeksiyonlarından korunmanın DOĞAL, UCUZ VE KOLAY yoludur.

Herkesin rahatlıkla evlerinde, işyerlerinde, acil servislerde, yoğun bakım ünitelerinde uygulayabilecekleri bir yöntemdir.

İnsanlık asırlardan beri salgın hastalıklarla yaşamakta ve savaşmaktadır.

Salgın hastalıklar 1400 yılında da var, 1918 yılında da vardı, 2000’li yıllarda da var. Bunca yıl boyunca, salgın hastalıklardan korunmak amacıyla farklı öneri getirilmemiştir.

Salgın hastalıklardan korunmanın yolu, önlem almak, titizlikle kendini korumakla, kollamakla mümkündür.

Canan Karatay hiç bir zaman yalnızca ‘gargara yapmak yeterlidir” dememiştir. Ve diyemez.

Canan Karatay yıllardan beri bağışıklık sistemini güçlendiren önerilerini halka açıklamaya çalışmaktadır; Doğal sabunla ellerinizi yıkayın, kalabalığa karışmayın, 1.5-2 metre fiziki uzaklıkta durun, iyi beslenin, kişisel izolasyon sağlayın, dışarda maske takın. İyi uyuyun, açık havada yürüyün, denizde yüzün.

SON SÖZ:

KARATAY İŞTE BU NEDENLERLE GARGARA DEDİ!

KARATAY’IN GARGARA DEMESİ CİDDİ BİR ÖNERİDİR, GARGARAYA GETİRMEYELİM LÜTFEN!”



Profesör Canan Karatay’ın siz değerli okurlara iletilmek üzere bana gönderdiği mektubu işte bu.



Bilim Kurulu’nda yeralmasına rağmen millete aylarca “maske takmanıza gerek yok” diyenler, sonra hiç suratları kızarmadan “mutlaka maske takın” diyenler, Profesör Canan Karatay’ın “gargara yapın” önerisine çok sinirlendiler... “Yalan söylüyor, gargara yapmak koronavirüsü tedavi etmez” filan dediler.



Halbuki, Türkçe bilen ve ortalama zekaya sahip olan herkesin okuyup anlayıp kavrayacağı gibi... Profesör Canan Karatay gargara’yı tedavi olarak önermiyor, önlem olarak öneriyor.

Tıpkı, elimizi yıkamak gibi, maske takmak gibi, koruyucu önlem olarak öneriyor.



Riski yok.

Yan etkisi yok.

Maliyeti yok.

Mecburiyet de yok, isteyen yapar, istemeyen yapmaz.

Niye böylesine karşı çıkılıyor?

Canan Karatay söyledi diye mi?

Canan Karatay, maske takmayın diyen profları rezil etti diye mi?



Canan Karatay ezberleri bozduğu için, sağlıklı yaşam bilincini bıkıp usanmadan samimiyetle yaymaya çalıştığı için, küresel ilaç şirketlerinin hedefi olduğu için, endüstriyel gıda şirketlerinin işine gelmediği için mi?

“Aman ha, sonra bize reklam vermezler” baskısıyla, sayın medyamız tarafından, kasıtlı karalamayla susturulmaya çalışıldığı için mi?

Canan Karatay can kulağıyla dinlenirken, Canan Karatay’a hakaret yağdıran profların toplumda itibarları olmadığı için mi?