2016’da imzaladığı halde Paris Anlaşması’nı onaylamayan 6 ülkeden biri olan Türkiye, emisyonları indirmek için tedbir alan ve karbon vergisi getirmeye hazırlanan Avrupa Birliği’nin (AB) dışına itilme tehlikesiyle karşı karşıya. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye İklim ve Enerji Programı Direktörü Tanyeli Behiç Sabuncu, “2023’te uygulanacak yönetmeliğe göre demir-çelik, alüminyum, gübre, çimento ve elektrik sektörlerindeki ürün ve hizmetlerin AB’ye ithal edilebilmesi için emisyon raporlaması gerekecek. Türkiye uyum sağlamazsa ihracatının yüzde 40’ından fazlasını oluşturan AB pazarına erişemez hale gelebilir” dedi. Sabuncu, sorularımızı şöyle yanıtladı:

Tanyeli Behiç Sabuncu


YENİ DÜZEN KURULUYOR

Paris Anlaşması’nı onaylamamak bize neler kaybettirir?

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, Türkiye’nin bulunduğu Akdeniz havzasında kuraklık, su kıtlığı, aşırı sıcaklar ve yangına müsait hava koşullarının artacağını belirtirken, hükümetleri acilen önlem alması için uyardı. Türkiye tutumunda ısrar ederse bu mekanizmaların dışında kalır. Anlaşma yeni bir ekonomik düzene de öncülük ediyor. Hükümetler, özel sektör ve yerel yönetimler karbon nötr bir geleceğe doğru hedef koyarken, en büyük 20 ekonomiden biri olan Türkiye sürecin dışında kalmamalı.

Türkiye’nin anlaşmayı imzalamamasının en büyük nedeni finansmandan yararlanamamak...

Yeşil İklim Fonu’nda hedef 100 milyar dolar olduğu halde 8.3 milyar dolar toplandı. Türkiye’nin içinde bulunduğu üst orta gelir grubu ülkelerinin hepsi 150 milyon dolar aldı. Türkiye gelişmiş ülke statüsüyle sözleşmeye dahil olursa bu fondan destek alamaz. Ancak faydalandığı pek çok finansman var. Küresel Çevre Fonu’yla sağlanan finansman 110.8 milyon dolar. AB’nin yardım fonundaki kaynak ise 438 milyon Euro. Ayrıca EBRD, IFC gibi finans kuruluşlarından da destek alıyor.

Kaynaklar iklim dostu projelere gidiyor


Türkiye finansman için diretirken, anlaşmanın dışında kalmak bize neler kaybettirecek?

Paris Anlaşması’nın ortaya koyduğu çerçeve etrafında düşük karbonlu ekonomiye geçişi öngören yeni bir düzen kuruluyor. Finans kaynakları bu doğrultuda şekilleniyor. Örneğin, Dünya Bankası’nın yürüttüğü ve Türkiye’nin ilk fazına dahil olduğu piyasa mekanizmalarına katılım ortaklığı projesinin ikinci fazı Paris Anlaşması ile ilişkilendirildi. Öte yandan, çok taraflı kalkınma bankaları, özel bankalar ve küresel finans kuruluşları kaynaklarını iklim dostu projeleri önceliklendirecek şekilde planlıyor. Anlaşmaya taraf olmazsa finans kaynaklarından faydalanamaz hale gelme riskimiz doğabilir.