Fenerbahçe'nin kapanan savunmalara karşı zaafını iyi analiz eden Olympiakos, tüm hatlarıyla topun arkasına geçip açık kollayacağını ilk dakikadan belli etti. Erken gelen gol, Olympiakos duvarının daha da sertleşmesine neden oldu. İlk yarıda topu sağdan sola, soldan sağa dolaştırmaktan başka aksiyon yaratamayan Fenerbahçe, golden sonra 5 savunmacı ve 4 ön libero ile oynayan Olympiakos'u çözmeyi bir türlü başaramadı. Tüm bunlara yapılan basit pas hataları ve top kayıpları da eklenince, Fenerbahçe için kayıp bir 45 dakika oynandı.

BELKİ PELKAS'IN DİREĞİ GOL OLSAYDI...


Tüm bu olumsuz tabloya rağmen, ikinci yarının başındaki Fenerbahçe öyle tempoluydu ki ilk yarıdaki uyuşuk futbolu oynayan futbolcular gitmiş, yerine daha dinamik ve sahanın her alanında rakibi boğan futbolcular gelmişti. Ancak son vuruşlardaki yetersizlik golün gelmesini engellediği gibi, dakikalar geçtikçe Olympiakos'un direncinin artmasına da neden oldu. Belki Valencia'nın altıpastan kaçırdığı gol ve Pelkas'ın direğe takılan şutu gol olsaydı, sahada Fenerbahçe'nin istediği bir düzen oluşabilirdi. Ancak futbol şansı da Olympiakos'tan yanaydı.

TOPU RAKİBE VERİP, OYUNU SIKIŞTIRMA...


İki gün önce Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, Ajax karşısında topu rakibe verip ikinci bölgede oyunu sıkıştırarak hızlı hücumlarla gol aramak istedi. Ancak Ajax'ın yüksek tempoyla oynadığı futbol, bu taktiği çöpe attı. Olympiakos da tam olarak bu anlayışla Fenerbahçe'yi etkisiz kılmayı başardı. Fenerbahçe için 3-0'lık yenilgiden daha kötü olanı, bu taktikle oynayan bütün rakiplerine karşı sorun yaşaması ve Pereira'nın da henüz bu soruna çare bulamaması. Rakiplerin kapanan savunmasına, yapılan pas hataları, hücumcuların düşük temposu ve kaçan goller eklendikçe Fenerbahçe'nin işi daha da zorlaşıyor.