Dünya tarihi incelendiğinde su etrafında örgütlenen toplumların devletleşme süreçlerinde çok daha başarılı olduğu görülebilir. Akarsuların verimli hale getirdiği topraklar, uzak milletlerle etkileşimi artıran deniz kenarları, toplumların kendileri için ihtiyaç duydukları üretimi ve hatta fazlasını sağlamıştır. Bu fazla, dış ticaret yoluyla bir artı olarak ülkeye dönmüştür. Daha en başında henüz kimsenin değilken el koyma yoluyla temellük edilen bu topraklar, diğer milletler için uğrunda savaş çıkarılabilecek topraklar olarak görülmüştür. Buna karşı olarak da bu toprakları elinde bulunduranlar onları korumak için savunmaya önem vererek bir arada hareket etme ve devletleşme eğiliminde olacaklardır. Çünkü güçlükle elde ettikleri üretimlerini elde tutmak ve kendilerini korumak için bazı yöntemler üzerinde düşündüklerinde elverişli yere kurulmuş bir şehri tahkim edecekler ve herhangi bir baskın sırasında o şehirde bir arada duracaklardır. Bu güçlendirilmiş şehirler, tüm kabilelerin toplanarak tek bir merkezin korumasına girmesini sağlayacak böylelikle merkezi kuvvetlere karşı birer güç gibi görünen kabile reisleri yavaş yavaş tarihe karışacaktır. Ortak çıkarları gereği tek bir millet olarak hareket etmeyi öğrenen topluluklar güçlenerek şehirlerini korumuş, sadece tarımsal üretimlerini değil, pazar yerleri vasıtasıyla ticaretlerini de artırmışlardır. Nitekim tarihte, Avrupa’nın verimli nehirleri ve büyük limanları, varlıkları ve ihtişamları halen devam eden şehirlere ev sahipliği yaparken, tarıma elverişli olmayan Arabistan çölleri de kabilelere ev sahipliği yapmıştır.

Demek ki bir topluluğu toplum yapan en önemli unsurların başında üretim gelmektedir. Devlet olmanın en temel amacı bu üretimin devamlılığını sağlamaktır. Burada ilk akla gelen işgalci kuvvetlere ve teröristlere karşı toprak bütünlüğünün korunması, birtakım eylemlerin ticari hayatı etkilememesi için önlemlerin alınmasıdır. Üretimin devamlılığı açısından silahlı savunma kadar önemli olan başka bir konu da doğal olarak ekonominin yönetimidir. Yani ekonomi yönetimi savunma yönetiminin bir parçasıdır. Devletler hem askeri hem de ekonomik saldırılara maruz kalabilirler. Zaten devlet olmanın gayesi bu saldırıları bertaraf etmek hatta kendini saldırılmaz hale getirmektir. Vatandaşının ürettiğinin değerini koruyamayan yönetim, milli savunma anlamında başarısız bir yönetimdir. “Sen maaş alıyorsun en fazla neyini kaybedersin?” diyen bir yönetim, devletin ne demek olduğunu bilmeyen bir yönetimdir. Vatandaşın maaşını korumak, toprağını korumakla aynı şeydir.