Elinde sarı bir zarf olan Ahmet Yılmaz isimli şahıs, 16 Ağustos 2007 tarihinde, saatler 13’ü gösterdiğinde, Kasımpaşa Kadı Mehmet Mahallesi, Kulaksız Caddesi, Şeyh Veli Sokak, Büyükçarşı No:3 Kat 1, Daire 7’den, 3.5 lira ücret ödeyerek ‘Sayın Savcım...’ başlıklı bir mektup gönderir. Kime mi? ‘Kahraman Savcı’ Zekeriya Öz’e!

Mektup, 2007’den 2012’ye kadar sürecek imzasız postalamaların ilk örneklerindendir. Mektubu yazan kişi cümlelerine şöyle başlar: “... Ümraniye soruşturmasını yakından takip ediyorum. Çok önemli ve gizli bir örgütü açığa çıkarttınız. Uzun bir süre ne zaman sıra Emin Şirin’e gelecek diye bekledim. Çünkü şu ana kadar gözaltına alınan şahısların hepsiyle bağlantılı olan kişi Emin Şirin’dir.”

Ve... Hasan-Hatice Nebahat oğlu,1948 doğumlu AKP eski Milletvekili Emin Şirin, Ankara’da kaldığı otelde, Ankara Emniyet Müdürlüğü görevlilerince 18 Ağustos 2007 tarihinde saat 10.15 sıralarında ‘yakalanır’ ve İstanbul’a teslim edilir. Zekeriya Öz, Şirin’i sorgular ve “Ergenekon” denilen sözde örgüt ilk kez o sorguda tutanaklara girer! Şirin gözaltından çıktıktan sonra iki mektup kaleme alır. Bunlardan birisi Başbakan Tayyip Erdoğan’a diğeri de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hitaben...

Erdoğan ve Gül’e mektup


24 Ağustos 2007’de Tayyip Erdoğan’a gönderilen mektupta “Sayın Başbakan, beni iyi tanırsınız; hukuk ve demokrasiye verdiğim önemi de herkesten fazla sizin bilmeniz gerekir. Birisi veya birileri arşivli, profesyonel bir şekilde iftiralarla bana kastetti. Lütfen bu konuyu ortaya çıkarmayı bir şeref meselesi haline getirin. Arz ederim” der. Bu mektuptan 5 gün sonra da 29 Ağustos 2007’de, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yaşadıklarını anlatan başka bir mektup gönderir Şirin. Erdoğan’a anlattıklarını bir kez daha yineler ve mektubu şöyle bitirir: Benim hadisemdeki imzasız ihbar mektubunu yazan kişi veya kişilerin ortaya çıkarılması, gerek sizin, gerek hükümetin hukuk devleti anlayışı için bir ‘asit test’tir. Beni iyi tanırsınız; hukuk ve demokrasiye verdiğim önemi de herkesten fazla sizin bilmeniz gerekir. Birisi veya birileri arşivli, profesyonel bir şekilde iftiralarla bana kastetti. Lütfen bu konuyu ortaya çıkartmayı bir şeref meselesi haline getirin. Arz ederim.”

10 Eylül 2007’de Cumhurbaşkanlığı’nda gelen yanıt kısa olur: “Hakkınızda verilen imzasız bir ihbar mektubu ve ekindeki fotoğraflar nedeniyle 18 Ağustos 2007 günü Ankara’da gözaltına alınmanız konusundaki ilgili başvurunuz alınmış, konu İçişleri Bakanlığı’na iletilmiştir. Emin Kuzu/ Genel Sekreter Yardımcısı...” İçişleri ne yapar? Hiçbir şey... Oysa Emin Şirin mektuplarında üstü kapalı bir şekilde operasyonla ilgili muhataplarını da sorumlu tutuyordu. Zaten dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan “Ergenekon davasının savcısıyım” demiş, Abdullah Gül de “Cesur bir savcı arıyorum” tespiti yapmıştı...

Neden bu mektubu hatırlattım? Çünkü... “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür”... Yani... “İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır” veya bir başka söyleyiş ile “Unutkanlık insanlık halidir”! Çünkü... Türkiye, Cumhur İttifakı’nın adayının Tayyip Erdoğan olduğunu MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından öğrendi! Ancak... Pes etmeyen bir isim daha var: Abdullah Gül! 

Gül’ü en iyi anlatan Akşener


Tarih 27 Kasım 2021... Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile uzun bir görüşme yaptığını açıkladı: “... Sayın Gül’le genel olarak son zamanlarda yaşanan gelişmelerin devlette ortaya çıkardığı tahribat, elde edilen kazanımların bugün kaybediliyor olması, giderek fazlalaşan yoksullaşma, demokratik haklar konusundaki kaygıları paylaştık hem de hasret giderdik. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili herhangi bir konu gündeme gelmedi.”

Tarih 29 Kasım 2021... Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya geldi. Baş başa gerçekleştirilen ve 1.5 saat süren görüşmede ekonomiden olası erken seçime, dış politikadan sistem tartışmasına kadar birçok ülke meselesi konusunda karşılıklı görüş alış verişinde bulunulduğu belirtildi. (Habertürk/Mahir Kılıç)

Bu görüşmeler devam ederken...

“Muhalif” gazeteci Levent Gültekin, Halk TV’de şu cümleleri kurdu: “Abdullah Gül’e Atatürk düşmanı demek çok büyük ayıp ve haksızlık... Yok bayramlarda hasta oldu, ayıp. Hakikaten haksızlık, hakikaten ayıp. Sordum kendisine bayramlarda niye gitmediğini, ‘Bir tane bayramda doktorlarımın engeliyle gitmedim, 4 bayramda engellemeye rağmen gittim’ dedi...”

“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” dedim ya... Hatırlayın... Ekmeleddin İhsanoğlu, 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan cumhurbaşkanı seçiminde CHP ve MHP tarafından cumhurbaşkanlığı için çatı adayı olarak açıklandı. Seçim sloganı olarak ‘Ekmek İçin Ekmeleddin’ sloganı seçildi. Tayyip Erdoğan kazandı! Şimdi de ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan bir Abdullah Gül var! “Muhalif” Abdullah Gül! Yenilgilerden ders çıkarmayanlar ısrarlı!  İYİ Parti lideri Meral Akşener, 28 Ağustos 2020’de Halk TV’de şu cümleyi kurmuştu: “...Sayın Abdullah Gül benim arkadaşım. Olumsuz bir görüşüm yok. Sayın Erdoğan’ın yenilmez armada olduğu zamanlarda nasıl adımlar atacağının iyi hesaplanması gerektiğini düşündüm. Gördüğüm şey şu oldu: Sayın Gül’ü isteyen sol liberal diyebileceğimiz bir dostlar grubu var.

Durumu en iyi özetleyen cümleyi Akşener kurdu. Yarın, Gül’ün neyi temsil ettiğini tartışacağız. Mesele kişisel düşmanlık değil mesele fikir ve ideoloji! 1969’dan bu yana siyaset sahnesinde rol alan Abdullah Gül’den “muhalif” ve “ilericilik” çıkarmak ne kadar doğru?