GÜTTÜĞÜ iki keçi, ıslığı dağı taşı tuttu misali... Sen ekmek paranı Türkiye’den kazanacaksın, ailenle burada krallar gibi yaşayacaksın, formasını giydiğin takımın taraftarı seni bağrına basacak sonra sen gidip bu ülkenin geleceği parlak bir gencini herkesin içinde dövmeye kalkacaksın. Vallahi pes! Biz özellikle yabancı oyunculara hak ettiğinden fazla değer veriyoruz. Hayır, Marcao değil de Kerem aynısını yapsa ne olurdu(?) düşünmek bile istemiyorum. Tek bildiğim bu sadece ‘hoş değildi’ olarak geçiştirilemez.

Düşünün Kerem sokakta gezebilir miydi ya da bununla övünebilir miydi? Örfümüzde, adetimizde ülkemize gelen yabancıya bırakın tokat atmayı, toplumda hakaret kabul edilmeyen tırnak içinde ‘siyahi’ bile diyemeyiz. Ama bu sokak serserisi Marcao’ya öyle bir ceza verilmeli ki bırakın caydırıcılığı, aklından bile geçirmemeli önceki gün yaşananların bir tekrarını.

GALATASARAY yönetimi, teknik ekibi dahası futbolcular bu Marcao’ya tepkisini daha sert göstermeliydi. Nasıl mı? İsterseniz geçmişte daha önce yaşanmış olaylara nasıl tepki verilmiş bir bakalım.

KOSECKİ PARAYI ATTI, KAÇTI


KOSECKİ vardı ki 90’lı yılların başında hızıyla ve attığı goller ile gönülleri fethetmişti. Ancak bir o kadar da şımarıktı. Şımarık olması neyse de yapılmayacak bir hata yaptı. Aldığı parayı beğenmeyip Türk parasını yere atınca dönemin Başkanı Alp Yalman affetmedi. Zaten yaptığı suçtu, gözünün yaşına bakılmadı. Takım arkadaşları dövecekken elinden zor aldılar. O da çareyi kaçmakta buldu. Çünkü merhametli bir toplumuz.

VAN GOBBEL-OKAN HADİSESİ


GRAEME Souness mülayim bir hocaydı. Sessiz tavırları, kendisini öne çıkarmayan halleri vardı. Ama takımı rekabetçi ve hırslıydı. İşte o takımdan iri cüsseli Van Gobbel vardı. Rakiplerin bile çekindiği bir futbolcuydu. Yani Marcao bile yan bakamazdı(!). Benim de olduğum bir antrenmanda kendisine sert giren Okan’ı bir kere değil, iki kere yumrukladı. Okan, Galatasaray altyapısından yetişen, sarı-kırmızılıların kıymetlisiydi(!). Van Gobbel’e göstermelik bir ceza verildi ama takım o sezon şampiyon olamadı.

MAÇA ÇIKMAYANA PAF TAKIMI


KARŞILIKSIZ çekler, ödenmeyen taksitler de 2000’li yıllara damga vurmuştu. UEFA Kupası’nı alan kadro dağılmaya başladıktan sonra mali kriz Galatasaray’ı derinden yaralamıştı. Başkanlığı döneminde evine gelen hacizler Mehmet Cansun’u iflas ettirmişti. O dönemki isyanı bastırmak isteyen Cansun, maça çıkmamakla tehdit eden oyuncularına PAF takımı işaret etmişti. Üstelik yabancıların gazına gelen Türkler başrolde değil. İsyan bastırıldı, kimsenin de parası kalmadı. Galatasaray o sezon şampiyon oldu.

MELO DA RAHAT DURMADI


TRİBÜNLERİN sevgilisi daha doğrusu hem saha içi hem saha dışındaki kabadayısı Melo da rahat durmuyordu. Saha içinde yaptıklarının yanı sıra takım arkadaşı Riera’yı soyunma odasında kilitleyip dövecek kadar da cüretkardı. Nasılsa ceza gelmiyor. Ee takımın ona da ihtiyacı var. Akan kan aktığı ile kaldı. Her Firavun’un bir Musa’sı vardır ya... Gökhan bir gün şöyle seslenmişti Melo’ya: Biz sizi başımızın üzerinde tutuyoruz, siz de bize saygı duyacaksınız. Biz size saygı gösteriyoruz, siz de bize gösterin...

GERÇEK kabadayılık efendiliktir diyeceğim ama toplumda artık bunun karşılığının olup olmadığından emin değilim. Biri gelir paramızı yere atar, biri gelir sırf ondan güçlü diye kendisine sert gireni pataklar, öbürü gelir Türk oyuncuları doldurup isyan çıkartır, diğeri gelir takım arkadaşını kilitleyip döver. Gökhan Zan’ın dediği gibi olun: Birbirimize saygılı olalım.

BİZDEKİ bu misafirperverlik olduğu sürece Keremler, Okanlar daha çok dayak yer.

Sağlıcakla kalın...