İçişleri Bakanlığı’yla iktidar liderleri bir süredir İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) eleman alımı konusunda iddialar ortaya atıyor.

Güya, İBB’nin Ekrem İmamoğlu döneminde işe aldığı insanlar arasında PKK, DHKP/C, FETÖ iltisaklılar varmış.

Halbuki, diğer kamu kurumları gibi belediyelerde de eleman alımında en son aşama geçildikten sonra güvenlik soruşturması yapılıyor. Herhangi bir vatandaş İBB’nin seçtiği isimler arasına girse bile güvenlik raporu olumsuz gelirse işe alınamıyor.

Haliyle bir vatandaşta bir iltisak varsa ve bu güvenlik soruşturmasında çıkmamışsa, bunda doğrudan güvenlik soruşturmasını yapan kurumların ihmali, suiistimali vardır.

Bunu yazmaya dilim varmıyor ama iktidarın başlattığı kampanyadan sonra, güvenlik soruşturmalarının İBB’yi zor durumda bırakmak için üstün körü yapılmış olabileceğini dahi düşünmeye başladım.

İktidar mensuplarının iddia ettikleri gibi bir sorun varsa, müfettişlerin İBB’den önce güvenlik soruşturmasını yapan kurumlara gönderilmesi gerekmez mi?

★★★

İktidar mensupları İBB’nin elemanları arasında terör iltisaklılar olduğunu iddia ederken bir kaşık suda fırtına koparıyor.

İktidar cenahında İmamoğlu’nun görevden alınması, yerine de kayyum atanması dahi konuşulmaya başlandı. Siyasette bu yönteme “Seçimde yenemiyorsan, devlet gücüyle yen” deniliyor.

Böyle bir şey yapabilirler mi?

Hukuk devleti her alanda o kadar çok ihlal edildi ki rahatlıkla “yapabilirler” diyebilirim.

Zira “Sen yık mahkeme kararı arkadan gelsin” diyenler her türlü hukuksuzluğu yapabilir.

Kılıf arkadan gelir nasıl olsa.

Peki bunu yaparlarsa ellerine ne geçer?

Hiçbir şey!

Tersine siyasi sonuçları, tahmin edemeyecekleri kadar ağır olur.

Zaten CHP tabanında Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan “aday İmamoğlu olsun” diyen ciddi bir kesim var.

İstanbul seçimlerini iki kez kazanan ve böyle bir gerekçeyle görevden alınan İmamoğlu’nu artık kimse tutamaz.

İmamoğlu’nu kıskançlıktan bir kaşık suda boğmak isteyen CHP’liler dahi, İmamoğlu’nun etrafında kenetlenir.

HDP’nin eski genel başkanı Selahattin Demirtaş beş yıldır çok ciddi suçlamalarla cezaevinde tutulduğu halde bugün nasıl milyonları yönlendirebiliyorsa, böyle bir mağduriyetin ardından İmamoğlu, Türkiye’nin en güçlü siyasi figürü haline gelmez mi?

Halk her şeyin farkında!


İBB’ye eleman alımıyla ilgili suçlamalar yönelten iktidar diğer kamu kurumlarına bakıyor mu acaba?

Yazılı sınavda yüksek puan alan adaylar, sözlü sınavlarda düşük puanlar verilerek eleniyor. Yerlerine yazılı sınavda düşük puan alan ama cemaatlerin, tarikatların, bazı örgütlerle iltisaklı sivil toplum kuruluşlarının referansı olan adaylara yüksek puanlar veriliyor ve onlar işe alınıyor.

Adalet Bakanlığı’nda son yapılan hakimlik sınavında hangi referanslara öncelik verildiğini Ankara’da herkes konuşuyor. AK Partili bazı isimlerin, Cumhurbaşkanlığı’ndan üst düzey isimlerin dahi referanslarının dikkate alınmadığına bizzat şahidim.

Aynı şekilde Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen alımlarında sadece bazı cemaat ve tarikatların kariyer yapma yerine dönüşmüş vaziyette.

Eğitimi düzeltmek yerine, eğitim dünyasında örgütlenmeye, kendi zihniyetini bir doktrin haline dönüştürüp gencecik beyinlere aşılamaya çabalayan bir bakanlıktan ve bakandan daha ne beklenirdi ki?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yanıt vermek için yaptığı açıklama, sözlü sınav yönteminin kadrolaşma amacıyla kullanıldığının itirafıdır ve tam bir skandaldır.

Kılıçdaroğlu’nun, böyle bir ortamda TÜİK’in ve MEB’in kapılarına dikilerek bu kurumların hizmetlerindeki bozulmaya, uygulamalarındaki çifte standartlara dikkat çekmesi elbette ki önemlidir ama nafiledir.

Sadece kendi mahallesini düşünmeye odaklanmış, farklı görüşleri her alanda “ötekileştirmiş ve dışlamış” bir iktidardan aksini beklemek safdilliktir.

Sözlü sınavlarda mağdur edilenler, hak ettikleri kadrolara atanamayanlar her şeyin farkındadır. Halk her şeyin farkındadır.

Sandık önüne konulduğunda sadece bozuk ekonomik koşulları değil, ötekileştirilmenin, dışlanmanın, hakkı olanı alamamanın hesabını da soracaktır.