Son Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından açıklamada şu ifadeye yer verilmişti:

“Türkiye’nin inşa ettiği sağlam altyapı üzerinde, hedeflerine uygun şekilde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ile tehditler değerlendirilmiş, cumhuriyetimizin 100. yılına her alanda olduğu gibi iktisadi olarak da güçlü şekilde ulaşma kararlılığı teyit edilmiştir.”

Ben de SÖZCÜ’de 27 Kasım 2021 günü yayınlanan yazımda, açıklamanın bu bölümünden yola çıkarak, geçmişteki MGK toplantılarında bu tür konulara girildiğinde, şu anki iktidarın MGK’ya “VESAYET” suçlaması yönelttiğini anımsatmıştım.

Hatırlayın, böyle bir şey yaşandığında, anında “Askerlerin, güvenlikçilerin, istihbaratçıların bulunduğu bir kurum niye ekonomi ile ilgili açıklama yapar? Üniformalarını çıkarsın siyaset yapsınlar” cümlesi yapıştırılırdı.

Bu konuda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne düşündüğünü merak ediyordum.

“Dünkü telefon konuşmamızda MGK bildirisinde ekonomi konusuna girilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz” diye sordum.

Hükümetin son dönemde izlediği ekonomik politikaların yanlış olduğuna dikkat çekip şöyle dedi:

“Şimdi bu yanlış ekonomi politikalarının sorumluluk alanını genişletiyorlar. Milli Güvenlik Kurulu’nu bu yanlış ekonomik politikalarına ortak ediyorlar.”

İzlenen politikaların halka ağır faturalar ödettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ (Cumhurbaşkanı Tayyip) Erdoğan, yanlış politikalarında ısrar ediyor, kararlılık gösteriyor. Halk bedel ödüyor. Şimdi askerleri bu yanlışın faturasına ortak etti. Geçmişte olsa ‘ordunun, askerin vesayeti’ derdi.”

Kılıçdaroğlu’na iktidarın “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” açıklamasını da anımsattım. “Kurtuluş savaşı diyenler, ne savaşı biliyor ne kurtuluşu. Türkiye’de tüyü bitmemiş yetimin hakkını Londra’daki tefecilere teslim ediyorlarken MGK susuyorsa, şimdi açıklama yapıyorsa bunu düşünmek lazım.”

Biliyorsunuz, bir süredir pahalılık konusunda sesini çıkaranlar soruşturmaların hedefi oluyor. Pahalılıkla ilgili sosyal medya mesajları atanlar soruşturmalara tabi tutuluyor. Toplu gösteri hakkı, terör eylemi gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki ay önce miting yaptığı Mersin Cumhuriyet Meydanı, miting için CHP’ye verilmiyor.

Kılıçdaroğlu’na “bu konularda ne düşünüyorsunuz” sorusunu yönelttim.

“Korkuyorlar” karşılığını verdi.

Ben biraz sessiz kalınca konuşmasına şöyle devam etti:

“İktidarın değişeceğinden korkuyorlar. CHP gelince toplumun kucaklaşacağını, yeni bir dönemin başlayacağını görüyorlar. Bunu engellemeye çalışıyorlar. Bize geri adım attıramazlar. Mitinglerimizi söylediğimiz tarihte yapacağız. Valiliğin gösterdiği yerde yapacağız. Onlar gerilimden besleniyorlar, kimse sesini çıkarmasın istiyorlar. Biz ise gerilime karşıyız.

Halka giydirmeye çalıştıkları korku gömleğini yırtacağız.

O meydanlarda halkın kendi derdini anlatmasını sağlayacağız.”

★★★

Bir AK Parti Genel Başkan Yardımcısı yakın geçmişteki bir sohbetimizde muhteşem bir ifade kullanmıştı:

“Bizimkiler ‘özgürlük-güvenlik’ dengesi diye bir şey uydurmuşlar. Onu da güvenlik lehine çevirmişler. Oysa, demokraside böyle bir denge yoktur. Demokraside güvenlik, özgürlüğün alternatifi değildir. Güvenlik özgürlüğü korumak için vardır.”

Yaşadığımız günlerde, ekonomik krizin derinleşmesinin de etkisiyle, özgürlük bırakın “temel hak” olmayı, “güvenlik” kavramının alternatifi dahi olamıyor.

İktidar, devlet gücünü temel hak ve özgürlüklere karşı sonuna kadar kullanıyor.

Belli ki kriz derinleştikçe, krizin sonuçlarıyla daha fazla boğuşacak halkımız, bir taraftan da iktidarın temel hak ve özgürlüklere yönelik sertleşen tutumuyla muhatap olacak.

İşte bu yüzden muhalefetin sorunları gündeme getirmekteki kararlı tutumu, krizin sonuçları altında ezilen halkın sesine ses olacak ve nefes aldıracaktır.

Hemşerileri Cumhurbaşkanı’nı dinlemiyor mu?




Yukarıdaki haritaya dikkatli bakın. Antalya, Kırşehir, Aksaray, Kocaeli, Bingöl, Rize gibi illerde son günlerde döviz alanlar, döviz satanlardan fazla olmuş. Kars, Hakkari, Giresun, Erzincan, Diyarbakır gibi illerde ise döviz bozduranlar daha fazla.

Öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan halktan yastık altındaki dövizlerini bozdurulmasını, Merkez Bankası bankalardan halkı TL mevduata teşvik etmesini isterken Rizeliler dolar almaya koşmuş. Yoksa hemşerileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlemiyor mu?