Ekonomimiz “çift paralı”dır; para birimi döviz olan “tek paralı” ekonomilere benzemez; dolayısıyla faiz, kur ve enflasyon ilgileşimleri, bu zemin üstünde analiz edilmelidir diye yazar dururum. Geçen hafta çıkan “kur fırtınası” sırasında, halkın panik halinde TL’den kaçışını durdurmak için KKM (Kur Korumalı Vadeli TL Mevduatı) adında “melez” bir mevduat türü yaratıldı. Babası döviz, anası TL olan bu melez mevduat türü,  ekonomimiz çift paralı olduğu için dünyaya gelmiştir. Bu mevduat, gelişmiş ülkelerinde bulunan “Çift Paralı Mevduat” (DCD- Dual Currency Deposit) ile karıştırmamalıdır. DCD, opsiyonlu bir türev üründür. Tüm opsiyonlu türev ürünlerde olduğu gibi, bunda da yatırımcının muhtemelen ödemesi gereken bir “maliyet” (opsiyon primi) vardır. Halbuki, Türk bankalarında bulunan mevduatını, KKM’ye (Kur Korumalı Vadeli TL Mevduat) dönüştüren tasarruf sahibinin ödemesi gereken bir opsiyon primi yoktur. Bu şartlar altında gerçek kişilerin bankalarda bulunan vadeli TL mevduatının tümü KKM’ye dönüşebilir. Hatta, mevduat sahibi aksini istemedikçe bu döndürme otomatikman yapılabilir. KKM’nin ortaya çıkışıyla birlikte Türk mali sisteminin “çift paralı” (dual currency) olduğu artık resmen tescil edilmiştir. Zaten büyük çapta dolarize olmuş bir ülkede, kur oynaklığını engellemek için, geçici olması muhtemel, böyle bu mevduat türünün lanse edilmesinde bir yanlışlık yoktur.

FAİZ FARKINI HAZİNE ÖDEYECEK

Dövizin fiyat artışının oransal olarak, mevduat faizinden yüksek olması halinde mevduat sahibine ödenecek “faiz farkı” Hazine’nin sırtına, yani vatandaşa bindi diye üzülmeye gerek yoktur. Vatandaş, TL birikimi erimesin diye zaten dövize hücum etmişti. Kambiyo rejimi değişmediği sürece, bu hücum durmayabilirdi. Bunun sonu felaketti. Kur artmasın diye “faizler fahiş bir şekilde artırılsaydı” bu artan faizin “devlete/halka” bir külfeti olmayacak mıydı? Eğer vatandaş, döviz almak veya DTH açmak yerine, KKM hesabı açarsa ne mutlu. Hiç olmazsa, spekülatif döviz talebi yaratmamış ve Merkez Bankası döviz bulma yükümlüğüne girmemiş olmuyor mu? KKM yanlıştır diyenler, eğer hâlâ “yüksek faizle, ülkeye sıcak para çekmek” ve bu yolla kuru düşük tutarak enflasyonu önlemek daha doğrudur mu diyor?

SORUN AKP’NİN DEĞİŞMEYECEK ZİHNİYETİNDEDİR

Yürürlüğe konan KKM, dövize hücumu şimdilik durdurmuştur. Ama bu yetmez. Mesele, kuru kalıcı olarak stabilize etmektir. Bu da ancak ve ancak “cari açığı” fazlaya dönüştürmekle, yani dış borç stokunu indirmekle olur. Benim endişem fırsat buldukça AKP’nin “dış borç stokunu büyütmeye” devam edecek olmasıdır. Nitekim Antalya Havalimanı tevsiinin nasıl finanse edileceği açıklanırken gördüm ki; zihniyette değişen hiçbir şey yok. Yapılan şu: Devletin bu kapasite artışından ileride elde edeceği dövizli ve TL’li gelirler, yükleniciye dövizli hâsılat garantisi verilip, bankalara tefeci faiziyle kırdırılıyor. Bu yolla ülkeye para getirmek de marifet diye anlatılıyor. Müstakbel gelirleri kırdırma, hem ilave dış yükümlülük (dış borç diye okuyun) yaratmak, hem de ülkeyi dışarıya yüksek faiz ödemeye mahkûm etmektir. Osmanlı da mesela demiryolları inşa ettirirken bunun aynını yapmıştı. Hazine’nin bu anlaşmaları, bilanço dışı tutup, kamunun dış borç stokunu büyütmeden kamusal yatırım yapıyoruz demesi, gerçeği gizlemektir.

Son söz: Eksik konuşmak, yalan söylemektir.