Ülkeyi yönetenlerin “reform” kelimesinin anlamını dahi bilmemeleri ne kadar acı değil mi? Lakin 19 yıldır ülkeyi yöneten bir partiden reform beklemek kadar saçma değil tabii ki...

Önce çıkıp ekonominin ne kadar iyi durumda olduğunu anlat... Sonrasında ekonomiyi düzeltmek için atılacak adımları duyur... Safsatanın da bir sınırı olur!

★★★

Televizyonda yorumları dinliyorum... İş insanları olmayan reformlar için “Çok önemli konulara değindi” falan dediler... Nicelerini gördüm programdan sonra “ya ne deseydim “ diyen... Televizyona demeç vermek gibi bir zorunluluğun mu var?

Bak güzel kardeşim... Hakkındır, helaldir... Bugün dik duramıyorsan iki gün sonra çıkıp ağlamak haram...

★★★

Son 5 yılda açıklanan 12’nci ekonomi reform paketi... Reform deyince köklü değişiklik falan bekliyor ya insan... Bırakın kökü, hiçbirinde yaprak bile kıpırdamadı... Paketleri koyacak yer kalmadı! Paket açmakla bu işler olsaydı ülke bu durumda olmazdı!

★★★

Söz en sevdiğim yere geldi... “İsrafa kesinlikle tahammülümüz yok” dedi! Bunu söyleyen de dünyanın en iyi 3’üncü havalimanı seçilen, metro ile ulaşılan Atatürk Havalimanı’nı yıkıp yerine 90 milyonluk yeni bir havalimanı açan zihniyet...

Olur da kullanmaya kalkarlarsa diye pistlerin üzerine hastane yapıp bunu da yerlilik, millilik, kalkınma diye millete yutturan anlayış... Artık israf yapmayacakmış!

★★★

Hazırlayanlar matematik de bilmiyorlar! “Yıllık cirosu 500 milyar lira olan gıda sektöründe yaşanan israfı sadece yüzde 2 azaltsak 10 milyar liralık bir tasarruf elde etmiş olacağız” dedi.

İsraf 500 milyar lira değil... Ciro 500 milyar lira... İsraf yüzde 10 olsa 50 milyara denk gelir. Eğer israfı yüzde 2 azaltırsan 10 milyar değil, 1 milyar liralık tasarruf elde edilir! Hesap yapmaktan aciz bir yönetimin reform paketinden de bu beklenir!

Buzdolabı satışıyla ekonominin iyi olduğunu açıklamaya çalışmıştı defalarca... Çıkacak reform da bu kadar olur anca... Ne bekliyordunuz ki? Reform falan mı yoksa?

Veriyorsun aracı kesiyor haracı!


Televizyonda, yandaş kanallarda dönen bir reklam var. Araç sahiplerinin vazgeçilmeyen tek adresiymiş kendileri... Doğruya doğru... Başka adres yok ki!

Araç muayene istasyonlarından bahsediyorum. TÜVTÜRK... Hani muayene süren dolarsa ve trafik polisi yakalarsa kallavi ceza kesilen mekanizma... İkinci yakalanışta direkt araç bağlama... Mecbursun seve seve yaptırmaya...



Güven verip, değer katarmış falan... Araç muayene ücreti 372 lira... Egzoz gazı emisyon ölçümü de 90 lira... Toplamı 462 lira...

Bir şeye baktığı falan da yok... Bir saat sıradan sonra ağırlıklı olarak el ve göz kontrolü içeren 10 dakika... Veriyorsun aracı kesiyor haracı...

★★★

Şehir merkezlerine istasyon koymazlar... Hep kalabalık ve kaotiktir... Her 2 yılda bir paranla işkence yaparlar sana... Rakibi yok. Bildiğin tekel... Öylesine şımarmışlardı ki; kredi kartı bile kabul etmeyip nakit topluyorlardı parayı... Tepkilere dayanamayıp lütuf ettiler...

Bakmayın yerli ve milli görünmek için TÜVTÜRK diye isim koyduklarına... TÜV’ün anlamı Almanca’da Technischer Uberwachungs Verein’nin kısaltması... Türkçede Teknik Muayene Birliği anlamına geliyor.

★★★

Kimse kim... Peki, niye para verip reklam yapıyorlar? Tanınmaya ihtiyaçları mı var? Aracı olan herkes kanuni olarak onların müşterisi olmak zorunda... Arabasının bağlanıp trafikten men edilmesini kim ister ki? Haliyle para basıyorlar. Mecburen yandaş yayın organlarına reklam yağdırıyorlar. Neden? Düşünmek gerek inceden...

Şahsen reklamlarından çok etkilendim. Gidip arabama değer katayım bari...