Şu günlerde en çok duyduğumuz sözcüklerden biri: Reform.

Nedir bu reform denilen şey? Yenilir mi, yutulur mu, içilir mi? Her derde deva ebegümeci mi? Düşündükleri yenilik nedir sahi?

Reform, Latince’de “Bir şeye yeniden şekil verme” anlamında kullanılan bir sözcüktür. Yenilikçi bir değişim ve dönüşümü ifade eder.

Son söyleyeceğim sözü peşinen söyleyeyim:

“Bu kafalar Türkiye’de gerçek anlamda bir reform yapamaz!” Çünkü...

Her şeyden önce mevcut zihniyetin değişmesi gerekir... Gerekir ama bunlar, artık kalıplaşmış hale gelen zihniyetlerini değiştirebilirler mi? Sanmıyorum!

“Kırk yıllık Kani, olmaz Yani” derler ya... İşte onun gibi bir şey!

★★★

“Her şeyi ben bilirim, ben yaparım” anlayışı Türkiye’ye büyük zarar verdi.

Millet, Kuzey ve Güney kutupları gibi zıt kamplara bölündü... Göbeğine bıçak vurulan karpuz gibi ikiye ayrıldık!

Havalarda uçuşan nefret söylemleri gerginliği ve bölünmeyi hızlandırıyor.

İktidara karşı çıkan herkes hemen terörist damgası yiyor!

Sadece ülkenin gazetecisini, işçisini, öğrencisini değil, ana muhalefet partisinin liderini bile terörist yaptılar. Dahası var mı?

Korona salgınından er veya geç mutlaka kurtulacağız ama bu kin ve nefret söylemleriyle gerginleşen insanlarımızın arasındaki bölünmüşlükten kurtulmamız sanırım hayli zor olacak!

★★★

Ülkede iyi giden bir şey kalmadı...

Uygulanan saat sistemimiz bile çarpık, bozuk, Batı’dan kopuk! Oysa kış aylarında ileri saat uygulamasının hiçbir faydası yok, zararı ise çok! COVID-19 aşılamasında da çuvalladık!

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti zar-zor 13 milyon doz aşı getirtebildi.

Gerisi nerede? Yok!

“Gelecek” diyorlar. Ne zaman gelecek? Allah bilir!

★★★

Bir de uzaydan, Uzay Ajansı’ndan filan bahsetmezler mi?

Türkiye uzayda söz sahibi olacakmış!

Bu ağır salgın günlerinde bile ister istemez gülüyoruz!

Bırakın uzayı-muzayı, siz önce aşı bulun, aşı!

1930’lu yıllarda bile 17 çeşit aşı üreten, bunların bir kısmını Amerika’ya ve Çin’e yollayan Türkiye bugün ne hale geldi?

Sağlıkta hayatî bir kurum olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü 2011 yılında bu iktidar kapattı!

Bugün öyle bir tesisimiz ve o tesisin deneyimli tıp adamları olsaydı, aşı için namerde muhtaç olmayacaktık!

Her şeyi satıp savurdular, satamadıklarını kapattılar. Şimdi ne oldu?

70 küsur yıl önce aşı yolladığımız Çin’den umutla aşı bekler hale geldik!

★★★

Ülke gerginlik kıskacında...

Oysa şu kahrolası salgın günlerinde milletimizin desteğe, yardıma, sevgi ve şefkate ihtiyacı var. Kavgaya dövüşe, kine nefrete değil!

Bu gidişin sonu maalesef karanlık bir bilmece!

İçimden “Neredesin ey sağduyu?” diye bağırmak geliyor!

TEBESSÜM

Hangi dille bağış istenir?


Cuma namazlarını kaçırmayan Temel, cami çıkışında kapıda duran köy imamının “Camiye yardım” diyerek cemaatten para topladığını görür. Merakla yanına yaklaşır ve nezaketle der ki:

“İmam efendi... Affına sığınarak bir şey sorabilir miyim?”

“Tabii ki sorabilirsin evlâdım” der yaşlı imam...

Camiye yardım isterken sözlerinin Türkçe olduğunu duydum...”

“Evet, tabii ki Türkçe söyleyeceğim... Ya nece söyleyeceğim ki?”

“İyi ama sen hep Arapça Kuran okuyor, hep Arapça dua ediyorsun... Yardımı da Arapça istesene...”

İmam, meraklı Temel’e şaşkın şaşkın bakar:

“Sen manyak mısın yahu?” der “Arapça yardım istersem kim anlar ki?”

GÜNÜN SÖZÜ


Karnı aç ve korku içinde olan bir halkın sağduyusu işlemez!