Sönmez, Sarıkamış Harekatı’nın 107. yılında yaşanan dramı anlattı. “Bir hayalin peşinden on binlerce askeri cephelere sürmüşler. Hepsi Enver Paşa’nın hataları yüzünden” dedi...

Osmanlı’nın gerekmediği halde, Almanya’nın müttefiki olarak girdiği Birinci Dünya Savaşı’nda yüz binlerce askerimizin şehit olduğu Sarıkamış Harekatı son yıllara kadar çoğumuzun bilmediği, önemini fark etmediği bir askeri felaketti. Tek kişinin olmayacak hayallerle ve Almanların hatırı için giriştiği bu savaşta halkın ve askerlerimizin yaşadıkları, sonunda Rusya’da esarete gönderilen Mehmetçiğin ve sivil halkın çektikleri, bilmemiz gereken bu önemli tarih dilimi yıllarca konuşulmadı, adeta unutturulmak istendi.

TARİHİ BİLİNÇLENME

Sonra, 2003 yılında dünyaca ünlü kalp cerrahımız Prof. Dr. Bingür Sönmez, AKUT ve Erzurum Kalkınma Vakfı ile birlikte Sarıkamış’ta 200 kişinin katılımıyla ilk kez “Şehitlere Saygı Yürüyüşü” başlattı, medya bu yürüyüşe büyük ilgi gösterdi. Bu yıldan sonra Sarıkamış faciası kitleler tarafından öğrenildi ve her yıl genç, yaşlı on binlerce vatandaş Sarıkamış’a giderek ve Aralık 2014’te askerlerimizin yürümüş olduğu son 9 kilometrelik yolu yürüyerek bu anma törenlerini gelenek haline getirdiler. 22 Aralık 2021’de başlayan 107’nci anma haftasında ben de şehitlerimizi anmak üzere bu önemli tarihi bilinçlenmeye büyük katkılar sağlayan Sarıkamış Dayanışma Grubu Kurucu Başkanı, Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Sayın Prof. Dr. Bingür Sönmez’le konuştum.

■ Almanların baskısıyla Enver Paşa Ruslara karşı Almanya ile müttefik olarak savaşa giriyor. Fakat daha ilk gün, 22 Aralık 1914 sabahı, Ruslardan önce geceden beri devam eden korkunç bir kar fırtınasıyla mücadeleye başlıyorlar. Sonra neler oluyor?

Bu kar fırtınası o kadar şiddetli ki iki Osmanlı birliği önlerini göremedikleri için karşıdakini düşman sanarak birbirleriyle çatışmaya giriyorlar, bir süre sonra üniformaların tanınmasıyla ilk facia önleniyor. Askerlerin ayaklarında çarık, üstlerinde yırtık pırtık ince kaputlar var, karınları aç ve haritalarda hatalar olduğu için emir subayları yolları şaşırıyor. Rus askerler ise kürklü, kalpaklı, araziyi tanıyorlar ve kötü hava şartlarına hazırlıklılar. İkinci gün, 23 Aralık’ta tipi yok ama asker yorgun ve buz tutmuş yollardan yürüyerek Çatak’a varmaya çalışıyor. Bitkin düşen askerler yola yığılıyor. Diğer askerlerin yardım etmesi -zaman kaybı olmaması için- yasak, düşen askerleri kenara çekip yola devam ediyorlar.

ESİR ALINAN ALBAY UYARDI

Düşünün, Albay Vasfi Bey’in yönettiği 31’inci Tümen, Narman köyü yakınlarında Albay Kutaledze ve 1150 Rus askerini esir alıyor. Kutaledze “Bu çarıklarla, giysilerle nereye gidiyorsunuz, ileride müthiş bir kış ve kar var” diyerek uyarmaya çalışıyor ama 10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey dinlemiyor. Savaşın ikinci gününde, bu kez Oltu Boğazı’nda hava şartları ve birlikler arasındaki iletişimsizlik nedeniyle 31 ve 32. Tümen birbirlerini düşman sanarak çatışmaya giriyor ve 2000 şehit veriliyor.

Ne kilometre hesabı, ne dağın yüksekliği, ne yiyecek içecek veya giyecek hesabı var.

SARIKAMIŞ’TA KAHVE İÇME HAYALİ!

■ Bizim bir ilişkimiz, menfaatimiz olmadığı halde neden karışıyoruz savaşa?

Enver Paşa Alman hayranı, Almanya savaşı kazanacak sanıyor. Rus tarafında 11 general var, birçoğu 5 yıldır yörede yaşıyor ve askerleri tam teçhizatlı. Bizim tarafta 2 general var; Enver Paşa ve Hafız Hakkı Paşa. Her ikisi de Saray damadı.

■ Bunların hepsinin kararını Enver Paşa mı veriyor?

Evet, hepsi Enver Paşa’nın kurmaylık hataları ve hiçbir uyarı dinlememesinden oluyor. Tek kişinin hataları on binlerce şehit vermemize neden oluyor.

■ Kitabınızda da var, askerler soğuktan donarak şehit olurken Enver Paşa ısrarla onları Sarıkamış’ı almaya sürüklemek istiyor. Vazgeçirmeye çalışanları da dinlemiyor.

Evet, ciddi 2 kişi “bu şartlarda başarılamayacağını” söylüyor. Birincisi Gürcü General Kutaledze, ikinci kişi Bardız’da (Gaziler) evine gittiği Hamaslı Hafız. O da “Paşam, bu mevsimde dağlar geçilmez, Şubat bitene kadar köyümüzde misafir olun” diyor. Enver Paşa ayağa kalkıyor, kamçısını çekiyor, “Hafız, Hafız dua et ki evinde misafirim, yarın sabah kahvemi Sarıkamış’ta içeceğim” diyor. 9. Kolordu’nun başında Sarıkamış’ın önüne geliyor, ayın 3’üne kadar bütün asker helak oluyor. 36 bin askerden 300 kişi kalıyor, onlar da esir alınıyor.

Prof. Bingür Sönmez, “Sarıkamış Harekatı’nın başarıya ulaşması baştan mümkün değildi, tam bir hayaldi. Gün olarak, mevsim olarak, kılık kıyafet olarak, yiyecek olarak mümkün değildi” diyor.

“Onlar 90 bin kahramandı”


■ Sayın Sönmez, siz bir yandan her yıl kalp operasyonlarınızla binlerce kişinin hayatını kurtarırken bir yandan da “Şehitlere hizmet ibadettir” diyerek yıllardır tarihimizin bilinmeyen bir sayfasını gün yüzüne çıkardınız. Son kitabınız Sarıkamış-Kafkas Cephesi’ni soluksuz okudum. Bu girişim nasıl başladı?

Sarıkamış-Kafkas Cephesi 5 yıllık çalışma ile yazıldı. Kullandığım fotoğraflar çok zorlukla elde ettiğim özel arşivimden alınmıştır. Ben Sarıkamış’ta doğdum. Çocukluğum 90 bin şehidin ağıtlarıyla geçti. Dedemin köyü olan Gaziler’de (Bardız) büyük şehitliğin olduğu yerde bir anıt yaptırmak, bu kahramanların yaşadığı felaketi dünyaya duyurmak hayalimdi, 2003 yılında bu hayali gerçekleştirmek üzere harekete geçtim. Ailemde de Rusya’ya esarete gönderilen 25 akrabam var, ancak 12’si geri dönebildi. Sarıkamış şehitleri zannedildiği gibi 90 binle bitmiyor; 22 Aralık 1914 ile 5 Ocak 1915 arasında, yani 2 haftalık süre içinde Sarıkamış’ta kaybımız Genelkurmay’a göre 60 bin şehit, diğer yayınlara göre 90-108 bin “yitik” olarak biliniyor, 1. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’ndeki kaybımız TTK’ya göre 600 bin. Ozanlar “Sarıkamış diye kırıldı 90 bin evin ocağı” diyor. Ben de “Onlar 90 bin kahramandı” diyorum.

Sönmez’in yeni çıkan “Sarıkamış-Kafkas Cephesi” isimli kitabı.

Atatürk yüzyılın lideridir


■ Atatürk de tüm savaşlarında kesin kararlar veriyor, o da tek karar verici ama hep başarı kazanmış. Burada neden arka arkaya dehşet hatalar var?

Haklısınız, Atatürk de kararları veren tek komutan ama o bir askeri deha. Tüm detaylarıyla hesaplıyor adımları. Çanakkale’de askerlere “Size ölmeyi emrediyorum” demiş ama kazanılacağını bilerek demiş. O, yaşadığı günlerden bugünü bile görebilen, müthiş vizyona sahip bir komutandı. Yaşadığı yüzyılın en başarılı askeri ve lideri, kimseyle kıyaslanamaz.

Her yıl binlerce kişinin katıldığı Sarıkamış Şehitlere Saygı Yürüyüşü bu yıl 5 Ocak’ta yapılacak.

Sarıkamış’ta dehşete rağmen Mehmetçik kaçmıyordu


■ Sayın Sönmez, kitabınızda Enver Paşa’nın donmadan kurtulabilen erlerin dinlenmesine izin vermeden tekrar taarruz için emir verdiği anlatılıyor. Allahüekber Dağı’nı aşan 30 ve 31. Tümen’in durumunu da gözlerimiz yaşarmadan okumak imkansız.

Maalesef öyle. Ağaçların altına çekilmiş, kanayan ayaklarını, donan vücutlarını tedaviye çalışan askerleri sopa ile topluyorlar. Bazı askerler soğuğun şiddetinden tamamen kopup düşmüş el ve ayak parmaklarını gösteriyor. Mülazım Mehmet Efendi anılarında bu görüntüyü “Şu manzara, en taş yüreklilerin bile kalplerini yaralamaya kafi idi” diye anlatmış. Bütün bu dehşete rağmen Sarıkamış’ta benzersiz bir emre itaat yaşanmış, çok az firar var.

■ Sarıkamış şehitlerimiz için “Tek kurşun atmadan öldüler” diyenler de çıkmıştı, oysa dağda, ormanda donarak ölen askerler dışında ordu hep Ruslarla savaşmadı mı?

Elbette, bunu söyleyenler ya bilmeden konuşuyordur veya yalancıdır. Onlar, 15 gün göğüs göğüse, süngü süngüye savaşan kahramanlardı. Tüm şehitlerimizin ve bugün hayatta olmayan gazilerimizin ruhları şad olsun.


Komutan o anları anlatıyor


Sönmez’in, “Sarıkamış-Kafkas Cephesi” kitabından alıntı: “9. Kolordu, 28. Tümen Komutanı Yusuf Ziya Bey, yürüyüş kolundaki zorlukları, donukların nasıl meydana geldiğini büyük üzüntüyle anlatır: Asker, bir metreden fazla kar içinde düşe kalka ilerliyordu. Hava eksi 15-20 derece, askerin sırt çantalarının ağırlığı 30-35 kilo. Askerler dinlenmek için yol kenarına oturuyorlardı. Bitkin bu insanlar, tüfekleri bacaklarının arasında yere çömeliyor, öylece donup kalıyordu.”