Gelecek Partisi (GP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, Gazeteciler Günü nedeniyle partili bir heyetle diğer gazeteler gibi SÖZCÜ Ankara Bürosunu da ziyaret etmişti. Siyasette muhtemel gelişmeler konusunda görüşlerini de anlattı. Özdağ, bilgili, birikimli, çok şeyler yaşamış, her görüşe açık, herkesle konuşan bir siyasetçi. Cuma namazına gitmek için evinden çıkarken silahlı, sopalı kişilerin saldırısına uğradı.

Selçuk Özdağ, geçen pazartesi günü Orhan Uğuroğlu’nu da ziyaret etmiş, sosyal medyada paylaştıklarını anlatmıştı. Uğuroğlu da bunları köşesinde yazmıştı. Özdağ’ın saldırıya uğramasından kısa süre sonra, Uğuroğlu’nun da saldırıya uğradığı haberi geldi.

GEÇMİŞ OLSUN

Bu iki saldırıda nefretle karşılandı. Selçuk Özdağ’ı da, Orhan Uğuroğlu’nu da parti ayrımı olmadan çok sayıda kişi geçmiş olsun dileğinde bulunmak için aradı. Gazetecilere akredite uygulayan Prof. Dr. Fahrettin Altun da geçmiş olsun dileğinde bulunmak için Uğuroğlu’nu aradı. Keşke, bu kapılar hep açık olsa. Gazeteciler arasında ayrım olmasa. İnsanımız, bu tür saldırıları istemiyor, yapanların yanında yer almıyor. Bu olayda, saldırganları gözaltına almak yetmez. Saldırı emrini verenleri bulmak gerekir.

Dahası, saldırganlara ne oluyor ki? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç etmeye çalışanlar bir gün cezaevine mi girdi? Dahası, elini-ayağını öpen, “kahramanla!” hatıra fotoğrafı çektirenler olmadı mı? Bundan önce saldırıya uğrayanlar, saldırdıkları kişilerden önce adliyeden çıkmadı mı? Allah korusun, bu tür olayların arkasından ölümler de gelebilir.

ÖZDAĞ’IN KAFASINA 17 DİKİŞ

GP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, 6-7 dakika süren kavgada silaha, sopalara karşı kendisini yumrukla savundu. Özdağ’ın silahı araçta değil de, üzerinde olsaydı belki orada silahlı çatışma sonucu ölenler de olabilirdi. Selçuk Özdağ, bugün hastaneden taburcu olacak. Sağlık durumunu bize şöyle anlattı:

“Sol elimin iki parmağı olay sırasında kırıldı. Dün sabah kırık olan iki parmağım ameliyat edildi. Sopalarla vurulması sonucu başım kırılmıştı. Başıma 17 dikiş atıldı. Şoförümün müdahale etmemesi için üzerine silah tutmuşlar. Yine de onun silahını çekip ateş etmesi üzerine kaçtılar. Delikanlı adam olsalar arkadan saldırmazlardı. Önemli olan, saldırganları yakalamak değil, önemli olan onları sevk ve idare edenlerin ortaya çıkarılmasıdır. Bu bir siyasi saldırıdır ve milattır. Benim söylediklerimi yazdığı için de Orhan Uğuroğlu saldırıya uğradı.”

İşte o pazar arabası


PAZAR ARABASIYLA PÜSKÜRTTÜ

Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, evinin önünde saldırıya uğradı. Uğuroğlu’nun Emniyet’te verdiği ifadeden okuyalım:

“Elimdeki pazar arabasını otomobile bırakıyordum. Bir anda arkamdan ‘Geber’ diye iki kişi tekme attı. Yere düştüm. Düşerken elimi asfalta vurdum. Elimde bulunan, bırakacağım pazar arabasını arkamda bulunanlara doğru savurtarak ayağa kalktım. Ayağa kalkarken de ‘polis’ diye bağırdım. Ayağa kalktığımda karşımda üç erkek şahıs olduğunu gördüm. Bu şahıslara yerden kalkarken pazar arabasıyla vurduğum için ben ayağa kalkınca bu şahıslar yaya olarak Zirvekent-Oyak sitesi istikametine koşup 60-70 metre ileride bulunan 538. sokağa girdiler.”

Orhan Uğuroğlu


ERKEKSENİZ KAÇMAYIN

Orhan Uğuroğlu, askerliğini komando olarak yapmıştı. Yakın dövüş eğitimi de almış bir meslektaşımız. Üç kişiye önüne katmış kovalarken bir taraftan da, “Korkaklar, erkekseniz kaçmayın, gelin buraya” diye bağırıyordu. Ancak, kaçanlara yetişmesi mümkün olmadı.

Evine doğru gelirken, yan binada oturan komşularından bazıları, “Orhan Bey, o şahıslar araba ile geldiler” deyip, evin çaprazında bulunan pet-shopun önünde park halinde olan aracı gösterdiler. Uğuroğlu, aracın bulunduğu tarafa  geldi. Park halinde bulunan 34 SZ 2137 plakalı gri renkli aracın direksiyonunda bir kişi oturuyordu. Araçta başka kimse yoktu. Uğuroğlu, aracın plakasını ve direksiyonda bulunan kişinin fotoğrafını çekmeye çalışırken neler olduğunu tutanaktan okuyoruz:

ÜZERİME SÜRDÜ

“Ben, cep telefonumla fotoğraf çekerken, park halinde bulunan araç hareket ederek üzerime doğru gelmeye başladı. Yaklaşınca ben de elimle aracın tamponuna vurdum. Araç sağ kalçama çarparak bana saldıran şahısların kaçmış oldukları istikamete doğru hızla gitmeye başladı. Ancak 538. sokağa dönmedi ben de 155 polis ihbar hattını arayarak yaşanan olayı anlattım ve Yıldızevler Polis Merkezi’ne gittim.

Oradan hastaneye giderek darp raporu aldım ve şikayette bulunmak için cinayet büro amirliğine geldim. Yaşamış olduğum olay benim özgür gazeteci olmam ve gazetemizde siyasi analizler yapmamdır. Selçuk Özdağ’ın yapmış olduğu eleştiriyi Yeniçağ gazetesinde bulunan köşemde 13 Ocak’ta yayınladım.”

BEN DE ARABAMLA SALDIRDIM

Meslektaşımız Orhan Uğuroğlu, bu yazısından sonra küfürlü tehditler aldığını belirtti. İfadesinde parti adı, kendisini hedef gösteren yazarı ve siyasetçi isimlerini açıklayan Uğuroğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Benim yaşamış olduğum bu olayda, tanımadığı bu üç saldırgan enseme vurup öldürmeye, hatta yere düşürerek hareketsiz bırakmaya çalıştılar. Eğer ben yerden kalkarak pazar arabasıyla şahıslara doğru kendimi savunmasaydım, çok daha ağır şekilde bu şahıslar tarafından yaralanabilirdim. Hayatımı pazar arabasına borçluyum. Ayrıca bu şahısların gelmiş olduğu aracın plakası ve şoförünün resmini çekmeye çalıştığım esnada araçtaki şahsın aracı hareket ettirerek hızlıca benim üzerime sürdü. Bu şahıs, eğer ben elimle hamle yapmasam o hızla bana çarpacak, yaralanmama belki de ölmeme sebep olacaktı. Bana saldıran üç erkek şahıstan ve aracı üzerime süren kişiden davacı ve şikayetçiyim.”

SALDIRILACAKLAR LİSTESİ

Ankara’da bir “saldırılacaklar listesi”nden söz ediliyor. 2019 yılının Haziran ayında evinin önünde saldırıya uğrayan gazeteci-yazar Yavuz Selim Demirağ’ın, geçen hafta içinde yazdığı iki yazısında da, “Yarın ne olacağı, ne zaman saldırılacağı belli değil” deyip “vasiyetini yazdığını” açıklaması da çok ilginç bir durum.

Demirağ, “Saldırılacaklar listesi”nde bulunanlardan 11’ine saldırının gerçekleştirildiğini söylemesi de üzerinde önemle durulması gereken önemli bir iddia değil mi?