Diyorum ki haftanın her pazar günü kamuoyunda yankılanan bir konu hakkında soru sorayım: Belki biri yanıtlar.

Geçen haftanın “Şişli Etfal’i kime verdiniz” sorusu, Şişli Etfal Dayanışma bileşenlerinden gelmişti.

Bu haftanın sorusu “Ülke dışına çıkan toplam 300 milyar dolar, kimlerin hesabında?”

★★★

Başak Kaya’nın 24 Temmuz tarihli SÖZCÜ’de yer alan haberinden yola çıkıyorum...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu “Bir araştırmaya göre 2016-2019’da en az 300 milyar dolar yurtdışına kaçtı” diyor.

Bazı iş insanları bu rakamın 500 milyar doların altında olmadığını da ekliyor.

Bülent Kuşoğlu


★★★

Sivil toplum kuruluşu “Etkin Dünya Akademisi” toplantısında konuşan Kuşoğlu’nun yaptığı hesaplama şöyle:

Afrasia Bank New World Wealth’in araştırmasına göre, 2016-2019 arasında Türkiye nüfusuna oranla dışarıya servet çıkan birinci ekonomi. Araştırmaya göre, 1 milyon dolar ve üstü 17 bin 100 hesap dışarı kaçmış. Ortalama 10 milyondan baz alsak 170 milyar dolar yapar. İlave çıkışlar söz konusu. Yani yurtdışında en az 300 milyar dolar var.”

★★★

Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı’ndan gelen Kuşoğlu’nun hesap-kitap yapmayı bildiğini varsaymak yanlış olmaz.

Kaldı ki, Türklerin yurtdışında milyar dolarlık hesapları olduğu bilgisi farklı kaynaklardan kamuoyuna yansıdı.

★★★

Yurtdışına kaçan/giden paranın; kripto paracı Thodex, saadet zinciri tutuklusu Çiftlik Bank ile sınırlı olmadığını biliyoruz.

★★★

Döviz kurlarındaki aşırı yükselme sonrası Türk bankacılık sistemindeki sınırlamalara takılmaktan endişe duyan “normal T.C vatandaşları” ya da ülkedeki hukuk sistemini güvencesiz bulan bir kesim parasını yurtdışında tutmayı tercih ediyor.

Asıl ülke kaynaklarını emen kayıt dışı ticaretten servet sahibi olan ve nedensiz zenginleşen kesimi sorguluyoruz...

★★★

Yurtdışında “para tutmak”, ülke risklerini bertaraf etmiyor.

Bunun en sıkıntılı örneği Lübnan’da yaşanıyor.

Lübnan’da 4’üncü kez başbakanlıktan ayrılmak zorunda kalan Saad Hariri kendisine verilen hükümet kurma görevini yılbaşından buyana yerine getiremedi.

★★★

Ülkede doların ucu tutulamıyor, ekonomik kriz tavan yaptı.

Lübnan bankaları ülkeden “nakit” para çıkışını kesinkes engelliyor.

1920-1943 yıllarında Fransızların idaresinde kalan Osmanlı bakiyesi Lübnan’da, 4 Ağustos 2020’de yaşanan ve 135 kişinin ölümü ile sonuçlanan Beyrut Limanı patlamasından sonra sular durulmadı.

★★★

Bu olaydan 2 gün sonra Lübnan’ı ilk ziyaret eden ülke liderinin Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron olması sürpriz değildi.

★★★

2019’da 180 milyar dolar rezervle Ortadoğu’nun finans merkezi olan Beyrut’un parası pul oldu.

A.A’ya konuşan Lübnanlı ekonomist Mehasin Mursil, “Lübnan’da Şubat 2020’den beri mevduatlardan dolar çekmek, tümüyle askıya alındı... Bankalar, söz konusu mevduatları Merkez Bankası’nın hizmetine sundu ve bu meblağdan şu anda geriye 17 milyar 500 milyon dolar kalmış durumda. Tabii açıklanan resmi rakamlar gerçekse” diyor.

★★★

Saad Hariri


Patlamadan sonra Beyrut’u ziyaret eden ikinci ülke Türkiye’ydi.

8 Ağustos, yani patlamanın 4’üncü günü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu Beyrut’taydı.

Lübnan’ın güçlü bir diasporası var ve özellikle Suudi Arabistan’da çalışan Lübnanlıların maaşlarının Türk bankalarına gelmesi konuşuluyordu.

Suudi Arabistan böyle bir öneriyi kabul eder miydi, zor!

Malum aramız iyi değil.

★★★

Lübnan ve Türkiye ilişkileri denince tek isme odaklansak yeterli: Saad Hariri...

Lübnan’da anayasal iktidar Hristiyan, Şii, Sünni, Maruni, Dürzi dini grupların temsilcisi olan partilerin ittifakı ile oluşuyor.

Hariri’nin, Hizbullah’ı ikna edemeden yeniden başbakanlık koltuğuna oturması zor.

★★★

Türk Telekom’u 25 yıllığına alan Hariri’nin şirketi Oger Telekom bankalara kredi borçlarını park edip, gitti.

Hariri’nin hisseleri Türkiye Varlık Fonu’na geçti.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arası açılmadı.

Ülkesinde başı her sıkıştığında soluğu Erdoğan’ın yabancı konuklarını ağırladığı Vahdettin Köşkü’nde aldı.

★★★

Lübnan’da herkes parasının peşinde...

İngiliz BBC haber ajansı; 30 Haziran 2021’de Lübnan Swiss Bank tarafından yapılan açıklamaya yer verdi.

Buna göre pazartesi akşamı (28 Haziran) bankanın Beyrut’taki genel merkez binasını basan yaklaşık 100 kişi, kapalı hesaplara girmeye ve buralardan Türkiye’deki hesaplara para aktarmaya çalıştı...

Çıkan olaylarda üç banka çalışanının yaralandığı belirtildi.

★★★

Swiss Bank yapılan saldırının Lübnan’ın güneyinde örgütlü Banin adlı yardım kuruluşu mensupları tarafından yapıldığını açıkladı.

2013 yılında “Banin Charity Association” yapısının kurucu başkanı Mohamad Muhtar Beydoun, bankadan zorla havale yapıldığı iddialarını reddetti.

★★★

6.8 milyon nüfuslu Lübnan’da yaşayan 1 milyondan fazla Suriyeli mülteciye destek olan Banin, Türkiye’nin yabancısı olduğu bir sivil toplum kuruluşu değil...

Banin’in Mart 2018’de Lübnan’dan Türkiye’de kemik iliği nakli için getirilen Rawan Al Nazer’in tedavi masraflarını üstlendiği haberleri Türk basınında çokça yer almıştı.

★★★

1993 yılından beri Lübnan Merkez Bankası Başkanlığını yürüten Riad Salame’nin de başı İsveç’te açılan bir “yolsuzluk” soruşturması ile dertte...

Lübnan’ın en büyük bankası Audi Bank’ın 2012 yılında Türkiye’de kurduğu Odeabank bu süreçten şimdilik etkilenmiyor görünüyor.

Salameh hakkında; kara para aklama ve organize bir suç grubuyla ilişkili olarak 300 milyon doları zimmetine geçirme iddiasıyla soruşturma açılmıştı.

Salameh savunmasında, ülkenin mali krizinden kendisini sorumlu tutmayı amaçlayan sistematik bir kampanyanın olduğunu ileri sürüyor.

★★★

Afganistan’da Taliban’ın, Lübnan’da Hizbullah’ın ağırlığını hissettirdiği bu coğrafyada; güvenlik mi, para mı sorusu sormak bile gereksiz...

Biri olmadan diğeri olmuyor.