Türkiye 2023 Zirvesi’ne, memleketin zirve sarayından, Cumhurbaşkanı’ndan video mesaj gönderildi. Erdoğan mesajında pahalılık, yokluk, yetirememe ve işsizlik çeken yurttaşlara seslenip şöyle moral verdi: “Yıl sonu itibarıyla çift haneli büyüyeceğiz. Felaket tellallarına prim vermeden Türkiye’yi üretim, ihracat, yatırım ve istihdam temelleri üzerinde yükselmeyi sürdüreceğiz...”
★★★
Yapılan son ankette, “Hayat pahalılığı sizce ne durumda” diye soruldu millete. Yüzde 37 dayanılmaz boyutlarda, yüzde 35 çok zorlanıyorum, yüzde 22 zorlanıyorum, yüzde 5 ise hayat pahalı değil dedi! Bu beşlik simit gibi kurulanların çoğunun AKP’ye oy veren, ‘bugün seçim olsa oyum yine AKP’ye’ diyenler olduğu anlaşıldı.
Saraydan ‘felaket tellallarına değil bize bakın’ denilerek açıklanan büyüme öngörüsü; işte bu gül gibi geçiniyoruz, yaşamımızdan memnunuz diyenleri ‘hülooo’ diye çok sevindirdi.
Büyüyorduk, daha da büyüyecektik... Üretim artacak, üretenlerin maaşları ikiye üçe katlanacak, ihracat artacak, ‘yerli’ ve de ‘yersis’ yatırımlar yağacak, zenginlik diz boyu olduğu için yeni açılacak binlerce fabrikada insanlar iş bulacak, memlekette tek bir işsiz kalmayacaktı! İnsanın bu güzel gelişmelere sevinmemesi için ‘felaket tellalı’ olması gerekir...
Buraya kadar gayet güzel cek caklar da, minnak bir pürüz var!
Kızıp höt zöt ettiğimiz uluslararası derecelendirme kuruluşlarının bile yüzde 9 dediği büyüme öngörüsünü Türkiye’de yaşayanlar neden göremiyor... Millet neden hayat pahalılığı dayanılmaz boyutlarda vallahi kardeş diyor?
Yoksa o yüzde 5’lik hariç, geri kalanların alayı biriden felaket tellalı mı?
Felaket bir durum var, bu gerçek... Fakat kimse tellal falan değil. Ortada pürüz var!
Bu pürüz ne olabilir diye çok düşündüm, yapılan araştırmaları araştırdım. Sonunda galiba pürüze bir isim koyma noktasına geldim. Bakalım siz ne diyeceksiniz?
Öncelikle mis gibi büyüyüp dururken hatta daha da büyüyecekken ‘dayanılmaz boyutlarda’ sıkıntı çekmek bir hastalık sonucu olabilir!
Evet, düşman başına Jigantizm yani halk arasında ‘devlik hastalığı’ denilen bir hastalık...
Çarşı pazar, okul işyeri, ev park, cami mescit, televizyonlardaki tartışma konuları ve milletin ezici çoğunluğunda, onların evlerinde görülen belirtilerter ‘devlik hastalığına’ çok benziyor.
Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön lobundan çok fazla miktarda ‘büyüme hormonu’ salgılanması sonucu oluşuyor bu hastalık. Doku ve organlar hızla büyüyor, vücut giderek ama hantal bir biçimde irileşiyor. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağda baş gösterirse Allah korusun, kemiklerdeki büyüme plaklarının kapanması nedeni ile sadece el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülmeye başlıyor.
Baksanıza, her yerden kalın kalın konuşmaya başladı insanlar. Emeklisi de konuşuyor, işi olan maaşı yetmeyen de, işsizi de, öğrencisi de, patronu da, hatta 25-30 bin lira alıp yetiremeyen vekiller de kalın sesleri ile narin kulakları tırmalıyor!
Sonra gece uyurken horlama artar, aşırı terleme, kaslarda hissedilir halsizlik, bitkinlik hali görülür. Erken tanı konmaz, tedavi edilmezse hastalarda ilerleyen dönemlerde iç organlarda anormal büyüme bile olabilir. Var olanlara şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, görmede darlık, bulanıklık, yoğun baş ağrısı da eklenir. Hastalığın en ilginç yanı ise ayrım yapmadan, kadın ve erkeklerde eşit oranda görülmesi!
Türk insanının durumunu anlatmıyor mu bu belirtiler Allah aşkına?
Yetiremediğimiz için, belirsiz yarından, borçlardan ötürü her gece ter içinde uyanmıyor muyuz? Kalbimiz teklemiyor mu iki de bir? Hangimiz kendisini dayak yemiş gibi hissetmiyor? Bulanık değil de net görsek olup biteni, durumumuz böyle mi olur? Çoluk çocuk hepimizin başı zonklamıyor mu? Şeker hastalığının ne kadar yaygın olduğunu cümle alem biliyor. Ve kadını erkeği ile hepimiz çok mu sağlıklıyız?
Denilebilir ki, bazı nadir hastalıklar hep kalıtsal oluyor. Bu durum bizim genlerimizden geliyor olabilir!
Öyle değil işte... Hastaların, ki bu oran yüzde 98; büyüme hormonu salgılayan hipofiz bezinde kendiliğinden ortaya çıkan tümöre bağlı gelişen bir illet. Yani kendiliğinden, tesadüfen ve ‘sonradan’ olma!
Fakat bilenler bilir, hayatta tesadüf diye bir şey yoktur. İnsanların kendi seçimleri vardır!
★★★
Büyüyoruz, hülooo ama milyonlarca işsiz var, her gün biraz daha artıyor!
Büyüyoruz mutlu olmamız gerekir değil mi, ama yüksek bir yere çıkıp bak mesela herkes mutsuz!
Büyüyoruz, dertlerimizin azalması lazım değil mi, ne gezer yeni dertler ekleniyor bizi bağlayan zincirimize. Misal, kışın doğalgaz faturasını nasıl ödeyeceğiz?
Büyüyoruz, toplum olarak koşmamız lazım değil mi? Öyleyse neden milletin parmağını oynatacak mecali yok?
Büyüyorsak eğer, anketlerde yalan mı konuşuyor yüzde 95?
Ne tıp doktoru ne de ekonomi doktoru değilim! Hoş ‘ekonominin doktoruyum’ diyenlerin yaptıklarını da gördük bunca yıl...
Yüzde 9 ya da çift haneli olsun, bu büyüme büyüme değil!
Halkın dediği gibi söyleyeyim, Devlik Hastalığı...