İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP Genel Başkanı Yardımcıları Seyit Torun ve Muharrem Erkek, CHP’li belediye başkanları, meclis üyeleri, grup başkanvekilleri ile birlikte Saraçhane’deki İBB Başkanlık binasında dava süreci ile ilgili açıklama yaptı.

İmamoğlu, “Ne yazık ki arzu etmediğimiz bir gündemle bugün İstanbul'da milletimizin evinde,  milletimizin makamında sizlerle bir aradayız. Bugün  gelişen olayları  hem siyasi, hem hukuki, hem ülkemiz adına hem de İstanbul halkı adına bakışlarımızı, görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız” diyerek sözü CHP’li yöneticilere bıraktı.

“FEDA EDECEK BİR ÜYEMİZ YOK”

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay “Hak arama yerleri, hak yeme yerlerine döndüyse bu tablo kötü bir tablodur. Türkiye'de şu anda yapılan terzi dükkanında yemek pişirmektir. Mahkemeleri hak yeme yerine çeviren bir yönetimle karşı karşıyayız.

Peşine şunu söyleyelim. Feda edilecek bir tek Ekrem İmamoğlu'muz, bir tek Canan Kaftancıoğlu'muz, bir tek sıradan yalın Cumhuriyet Halk Partili üyemiz yoktur. Bu bir kavgaysa sonuna kadar kavga. Üzüntümüz şundan ilgili.

Türkiye her şeye rağmen kırık dökük bir demokrasinin olduğunu iddia ettiğimiz savunduğumuz bir ülke. Maalesef yargının siyasetin vesayeti altına girmesi ve yargı mensuplarının hâkim ve savcıların sarayla vicdanları arasında kalmaları bizi üzmektedir derinden üzmektedir, Demokrasimiz açısından üzmektedir” dedi.

“ERDOĞAN ÇATLASA DA PATLASA DA…”

Altay “İktidarın giyotin gibi çalışan militanı gibi çalışan hakimler, savcılar var. Benim bugün gördüğüm Anadolu Adliyesi'nde gördüğü yargının saray ve basıncıyla vicdanı ve hukuk normları arasına sıkışmış halidir yazık.

Buradan saraya seslenmek isterim. Yargı üstünden elini çek. Bir hesabın varsa biz meydanlardayız gel biz de hesaplaş. Ama yargıya siyasetin sopası yapma anlayışı Türkiye'yi çok kötü bir noktaya götürüyor.

Bunun sebebi şudur, devlet, ahlak, adalet ve liyakatten yoksundur. Devlet, ahlak, adalet ve liyakatten yoksullaşınca millet huzurdan, refahtan ve mutluluktan uzaklaşır. Bu da toplum için olumsuz sonuçlara yol açar. Tekrar söylüyorum. Hakimlerimiz, savcılarımız şüphesiz hukuku bilen insanlar hukuk adamları, talimatla karar almamalı, alamamalı. Dün Çubuk Adliyesi'ndeydik.

Sayın genel başkanımızı öldürmeye kasteden insanlar bir gün bile cezaevine girmeyecek şekilde göstermelik cezalar aldılar. Ama sayın il başkanımız dün en azından sekiz saat Silivri Cezaevi'ne cezaeviyle tanıştı 8 yıl önce. Sayın İmamoğlu'nun bu tür hukuk baskılarıyla mahkeme baskılarıyla yıldırmak, korkutmak istemekse ham bir hayaldir.

Sayın İmamoğlu'na bu tür baskılar sadece mücadele azmini ve İstanbul'a hizmet azmini arttırır. Ben bir şey söyleyeyim. 16 milyon İstanbullunun iradesini yargılandığı bu noktada herkes şunu bilmeli ki, Sayın İmamoğlu'na, hani İmamoğlu'na yalnız değildir, arkasındayız diyoruz ya öyle değil.

İmamoğlu 16 milyon İstanbullunun arkasındadır. Onların haklarını, hukuklarını savunmak noktasında da Cumhuriyet Halk Partisi parti terbiyesi ve kültürü içerisinde. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Belediyesi'nde tarih yazmaya devam edecektir. Erdoğan çatlasa da patlasa da…” diye konuştu.

 “SARAYDAKİLER RAHATSIZ OLUYOR”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun şunları kaydetti:

“Bugün bir yargı sopası kullanılarak bir şekilde İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu'na karşı bir hukuk mücadelesi başlatıldı. Aslında bu İstanbul'da her geçen gün artan hizmetlerin, İstanbul'un bugüne kadar 25 yıldır çözülemeyen sorunların çözülmesinin metrolarıyla, yeşil alanlarıyla yaşanılabilir bir İstanbul'u ortaya koymasının ortaya koyduğu başarıyla maalesef cezalandırılmak istenen bir belediye başkanımız.

Bunların hepsi boş işler, şunu biliyoruz ki bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yüzün üzerinde müfettiş var yaklaşık 3  yıldır inceliyorlar, biri gidiyor, biri geliyor bulamadıkça acaba Ekrem İmamoğlu'nu nasıl halkın gözü önünden düşürebiliriz. İstanbullunun kalbinden nasıl onu alabiliriz onun çabası içerisindeler. Ama başaramayacaklar.

Sayın Başkanımız her geçen gün daha da fazla hizmetlerini arttırarak 16 milyon İstanbul'un hakkını 16 milyon İstanbulluya veriyor. Belli bir zümreye, belli bir çevreye değil ve yaşanılabilir bir İstanbul'u ortaya koyuyor. Tabii bunu bu başarı arttıkça da saraydakiler rahatsız oluyor ve sudan bahanelerle çok komik gerekçelerle bir suç arama çabası içerisinde oluyor ve yargıyı kullanarak korkutmaya çalışıyor.

Ama Ekrem İmamoğlu dimdik ayaktadır arkasında 84 milyon ve 16 milyon İstanbul'un kalbi vardır ve asla başaramayacaklar ve o görevine devam edecek, hizmetlerine devam edecek ve yaşanılan bir İstanbul'u da ortaya koyacak.”

“TEK ADAM REJİMLERİ ÇATIŞMADAN BESLENİR”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ise şunları söyledi:

“Bugün Anadolu Adliyesi'nde ertelenen davada İstanbul'un iki kez seçilmiş belediye başkanı Sayın İmamoğlu yargılanmıyor aslında, İstanbul seçmeninin iradesi yargılanıyor. İstanbul yargılanıyor.

Son dönemde özellikle bu kadar hukuksuzluk, bu kadar adaletsizlik, niye büyüdü, niye arttı? Çünkü şunu paylaşmamız gerekiyor. Otoriter, popülist, tek adam rejimleri çatışmadan beslenir, kaostan beslenir, kutuplaşmadan beslenir. Onun için bizler bu tuzaklara asla düşmeyeceğiz. Bir rejim halkın artık adalete inanmadığı bir noktaya gelmişse o rejim mahkûm olmuştur

. Bu haksız, hukuksuz, temelsiz davalarla hiçbir sonuca varamayacaklarını artık görmeleri gerekiyor. Saray iktidarına iki önemli tavsiyemiz var. Birincisi yargının üzerinden ellerinizi lütfen artık çekin. İkincisi başta Sayın İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarımızla mücadeleyi bırakın. Asli görevinize dönün.

Enflasyonla, hayat pahalılığıyla işsizlikle, yoksullukla mücadele edin. Adaleti çürüttüğünüz için halkın aşı, işi, ekmeği azalıyor. Çünkü halkın ekmeğidir adalet. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Bizler çok kararlıyız ve söz verdik. Bu memleketteki tüm adaletsizlikleri adaletle ortadan kaldıracağız hep birlikte.”

“YARGIYI SİLAH GİBİ KULLANMA GELENEĞİ”

Ardından İmamoğlu açıklama yaptı. İmamoğlu kendisine destek olan vatandaşlara, CHP’li, İYİ Partili yöneticilere ve 6’lı masanın bileşenlerine teşekkür ederek

“Sanık olarak yargılandığım bir duruşma yapıldı bugün. 4 yıla kadar hapsin ve siyasi yasaklı olmam istendi. Bu süreçte hukukun bu şekilde bir mahkemeyi açıyor olması bile aslında talihsizlik. Bu talihsizliğin yaşanması hepimizi üzmüştür.

Uzun zamandır muhalefeti bastırmak için yargıyı silah gibi kullanma geleneği oluştu. Bu anlamda kullanıldığı tek kişi de elbette ben değilim” dedi.

“TOPLUMU GERMEK İSTİYORLAR”

Son bir aydır Gezi davası, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili verilen mahkeme kararlarını hatırlatan İmamoğlu

“Neyle kıyaslıyoruz? Şunla kıyaslıyoruz. Genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yani ana muhalefet partisinin genel başkanına yapılan linç girişiminde bulunan insanlara verilen cezalarla kıyaslıyoruz. Bütün bu yapılanların aslında yegane sebebi var. Toplumu germek istiyorlar.

Geçmişte gayet samimi duygularla bu siyasi, o bir avuç insana oy veren vatandaşlarımız  bile hatta buradan söylüyorum ki kulaklarımızla duyduk; bu yaptıklarını ve yapılanları şu an mevcuttaki siyasi kadroları bile anlamakta güçlük çekiyorlar. Bugünkü iktidarın mevcuttaki siyasi kadroları bile yaptıklarını anlamakta güçlük çekiyorlar.

Çünkü bunların hiçbirisi siyaset anlamında da bir mana teşkil etmiyor. Dikkatleri dağıtmak istiyorlar. Toplumu suni gündemlerle yormak istiyorlar. Seçmen kayıtlarını durdurmak istiyorlar. Bunu bir intikam aygıtına çevirerek mahkemeler marifetiyle yapma çabası içerisindeler.

Yargıyı özellikle güveni sarsan bu kararlarla aynı zamanda aslında bir itibarsız alan da oluşuyor. Bu sadece bir siyasi kazanımla tanımlanamaz. Aynı zamanda ülkemizin, milletimizin en önemli bir arada oluşunu var eden duyguyu, yani adalet duygusu noktasında hepimizin başı öne eğer bir durum. Yargıyı tahakküm altına alıyorlar almaya devam edecekler gibi gözüküyor” diye konuştu.

CUMHURBAŞKANINI AÇIKLAMASINA ATIF YAPTI

İmamoğlu şöyle devam etti:

“Sanki her yol mubahmış gibi hareket ediyorlar. İktidar ne derse desin; her şey  diyebilir. Ama muhalefet herhangi bir şey söylese, ucundan kıyısında bir mevzu gündeme gelse hemen suç kavramıyla karşı karşıya geliniyor. Onlarca örnek sayabiliriz.

Ama bugünün konusu ne? İçişleri Bakanı'nın bana ahmak demesine yanıt verdiğim halde ki; bunu bir siyasi kavramla yanıtını veriyorum. Aslında sözünü kendisine  iade ediyorum. Buradan yola çıkarak sanki Yüksek Seçim Kurulu'na demişim gibi 4  yıl hapis ve siyasi yasak istenen davada yargılanıyorum.

Tam da benim yargılandığım bir anda TBMM çatısı altında sayın Cumhurbaşkanı'nın milyonlarca insana dönük konuşmasında, benim elbette burada ifade edemeyeceğim bir hakareti, ifadeyi hep birlikte yaşadık, gördük.

Bunlar çok ağır hakaretler. İşte böyle olunca o bir avuç insanın içinde bulunan ama ismi bakan, ama ismi başka bir titri başka bir kişilikte aynı şekilde ifadeyi kullanmak da kendine hak buluyor, hak görüyor. Biz de toplumu temsil eden insanlar olarak bazen vatandaşı savunurken, bazen kendimizi savunurken elbette bu sözlerini iade etmek zorunda kalıyoruz. Yaptığımız iş aslında bu.”

“KAOS YARATMA ÇABASI İÇİNDELER”

Türkiye’de hukukun herkese eşit olmadığının altını çizen İmamoğlu

“Ama birilerine her türlü hakaret, küfür de serbest. Buna bir an önce son vermemiz gerekiyor. Neden böyle yaptıklarına bakmak lazım. Aslında kaos yaratma çabası içerisindeler ve bu kaosu yaratmak için de ellerinden geleni yapıyorlar. Ülkeyi  bir korku sürecine  sürükleme çabası içerisindeler.

Topluma korku salma çabası içerisindeler. Muhalif her sesi kısmak hatta kendilerine karşı olan insanları  bertaraf etme çabası içerisindeler ama buradaki heyet sadece milyonlarca insanın sesi…Boş beklerler, çok beklerler. Böyle bir şeyi asla ve asla başaramayacaklar. Ve bu halk da çok zeki.

Kışkırtmalarınıza, kaos yaratma çabalarınıza, masum insanları sokağa dökerek gerginlik yaratma ortamı ve atmosferi yaratmalarınıza, bu heveslerinize asla geçit vermeyecek. Halkımız çok akıllı, çok zeki. Bu millet yine güle oynaya, el ele bayram havasında kardeşçe sandığa gidecekler, bu ülkeden esirgediğiniz adaleti kendi elleriyle vatandaşımızın o güçlü iradesiyle tekrar tesis edecekler. Az kaldı.

O anlamda bu milletin, o bir avuç insana, bugün iktidarda kendilerine her hususa hakim olduklarını inanan bir avuç insana  bu ülkenin sade vatandaşları, onların da vatandaş olduklarını kendilerine öğretecek.

Bugün geldiğiniz noktada hala üzerimde tepindiğiniz hala acısını hissettiğiniz, hala bu nasıl olur diye kendinizi kendini hırpaladığınız  İstanbul seçimlerinin üzerinden 3 yıl geçmiş. Yani kendi içimizdeki insanlar bile bir seçimi iptal etmenin ne kadar yanlış olduğunu, milletvekillerimizden, yöneticilerimize, belediye başkanlarımızdan, siyasi kimliklerinize kadar hala ne kadar yanlış yaptık demelerine, vicdani rahatsızlık duymalarına rağmen aynı akla, aynı uygulamalara devam ediyorsunuz. Bu çok şaşırtıcı.

‘İstanbul seçimlerine iptal ettik. Ya ne kadar doğru yaptık, ne kadar akıllı, haysiyet dolu demokrasi adına, hukuk adına ne kadar güzel bir iş’ diyecek  bir tane AK Partili yönetici çıksın konuşsun. Bir tane Allah'ın kulunu bulamazsınız.

O güne baktığınızda ne yazık ki yüzlerce terörist vardı, binlerce terörle iltisaklı sandık görevlileri vardı ama bir kişi bile yargılanmadı. Bir kişinin bile ifadesi alınmadı, düşünsenize. Onun için bu kadar itibarsız bir sürecin ülkeye yaşatılması üzerinden geçen yıllardan sonra tek bir Allah'ın kulu bu ülkede yok ki; ’bu iş çok iyi bir iştir, çok iyi bir iş yaptık’ desinler. Bir kişi var, o da sayın İçişleri Bakanı” dedi.

“HIÇKIRA HIÇKIRA AĞLATACAĞIZ”

İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında şunları söyledi:

“Onun ismini anmadan geçemeyeceği çünkü seçim güvenliğinden sorumlu birinci kişi olan İçişleri Bakanı görevini unutup, seçim akşamı bile görevini ihmal edip rakibimle yani eski başbakanla toplantı yapacak kadar görevini ihmal eden bir kişiydi. Seçimi  tersine çevirmek halkın iradesini gasp etmek için de İstanbul'un bazı ilçelerinde eline geleni ardına koymamış birisiydi.

İstanbul  seçimlerini kaybedince daha yakın zamanlarda ‘Neredeyse hüngür hüngür ağladım’ diye tariflerde bulundu. Yani bu kadar hırslı, sinirli  aynı zamanda da sulu göz birisiymiş. Onu anladık. Yani Allah aşkına gerçekten hani düşünelim. Bir İçişleri Bakanı dünyanın en normal süreçlerinden biri gerçekleşince niçin ağlar?

Bir şehirde yerel yönetim demokrasiyle, seçimle, sandıkla değişince niye ağlar? Allah aşkına. Ya niye hüngür hüngür ağlar? Neyi kaybetti? Bunu anlamamız lazım. Yani bizim  gerçekten üstün vatandaşlarımızın bunu anlaması lazım. Hep beraber idrak etmemiz lazım.

Neyi kaybetti? Hem sevgili İstanbullular hem de kıymetli vatandaşlarımızın ‘ya bu insan niye ağlar’ diye düşünmesi lazım. Ağlamalarının sebebi ne biliyor musunuz? Onlar, buranın kendi malı mülkü olduğu duygusuna kapıldılar.

Ve şu anda aynı şeyi, benzer duyguları ne yazık ki bu ülkenin her sathında düşünüyorlar. Kendi malı, kendi mülkü olduğunu düşünüyorlar. Böyle bir hülyadalar, böyle bir rüyadalar. Tabii bu rüyadan uyanacaklar. Neyse, alıştılar ağlamaya. Önümüzdeki ilk seçimde de bu kez inşallah onları hep birlikte hıçkıra hıçkıra ağlatacağız.”

“MİLLETİMİZİN FERASETİNE İNANCIMIZ TAM”

İmamoğlu konuşmasını şöyle tamamladı:

“Aslında bu mahkeme, benim ile bana hakaret eden Sayın İçişleri Bakanı arasındadır. Zaten ben ona, o da bana bir dava açmıştır. Süreç yürüyor. YSK'yı ve yargıyı istismar etmeyi bıraksınlar. Yeterince istismar ettiler. Yeterince o bir avuç insan, YSK'yla, yargının itibarıyla yeterince oynadılar ve onları zor duruma düşürdüler.

Hala düşürmeye devam ediyorlar. Az önce Sayın Engin Altay'ın ifade ettiği gibi rahat bırakın. Ki sizlerin de o bir avuç insan olarak sizlerin de hukuka ihtiyaç duyduklarının altını çizerek bunu hatırlatmak isterim. Bizim bu ülkeye, milletimize ve milletimizin ferasetine hep birlikte ihtiyacımız vardır. Kesinlikle vazgeçmeyeceğiz.

Yapılan bütün bu hamleler, bizim dayanma gücümüzü, bizim inancımızı arttırıyor. Bizlerin toplumla arasındaki bağlarımızı daha da güçlendiriyor. Sizin gerçek yüzünüzü daha çok ortaya çıkarıyor. Gönül bunu arzu etmez; gönül centilmence, ahlaklı, siyasette kazanmak için her yol mubahtır anlayışının tam tersine, etik kuralları olan bir mücadele verelim isteriz.

Ama siz, bunu istemiyorsunuz. Keşke öyle bir alan oluşsa ve gerçekten doğru, düzgün süreçleri konuşabiliyor olsak. Ama tek derdiniz evet ekonomiyi unutturmak; evet yolsuzlukları unutturmak; evet bu ülkede eğitim-öğretimle ilgili kalitesizliği unutturmak; çocuklarımızın, gençlerimizin gelecekle ilgili kaygılarını unutturmak adına bir kaos yaratmak. Ama kesinlikle bize verdiğiniz tek duygu; daha fazla omuz omuza vereceğiz, birlikte çalışacağız.”

[old_news_related_template title="Ekrem İmamoğlu davasında karar çıkmadı" desc="İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kamu görevlilerine hakaret suçlamasıyla yargılandığı davanın karar duruşması ertelendi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2022/06/01/iecrop/depophotos_16341608_16_9_1654067591.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/son-dakika-ekrem-imamoglu-davasinda-karar-cikmadi-7167741/"]