“Şehir şebekesine temiz su vermezsen, klorlamazsan, millet de gider koli basili olan sudan içer. Diyanet’e çok görev düşüyor.” Bu tespit Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek’e ait.  Bayramın üçüncü günü sadece AKP’nin değil Türk siyasetinin etkili isimlerinden Cemil Çiçek’le konuştum. Çiçek’in dün Milliyet Gazetesi’ne verdiği röportajda (15 Temmuz iyi aydınlatılmalı. İşin içerisinde gırtlağına kadar müttefikimiz olan devlet var. Ciddi bir Amerikan planlamasıdır bu. Onun için de iade etmiyorlar foyaları meydana çıkmasın diye...) kurduğu cümleler üzerine gerçekleştirdiğim sohbetten çarpıcı başlıklar çıktı.

[caption id="attachment_7244401" align="alignnone" width="1200"] Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu[/caption]

Söz siyasetin ağır toplarından Cemil Çiçek’te:

DIŞ GÜÇLER VAR AMA: Sayın Cumhurbaşkanımız da haklıolarak dış güçler vurgusu yapıyor. Evet, 27 Mayıs, 12 Mart vb... Dış güçler var. Ancak... Birinci tespitim şu: Türkiye tesir katsayısı en yüksek olan coğrafyada. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatan topağı olan coğrafya çok stratejik. İkinci tespitime geçelim: Önemli dış güçlerin sayısı 7-8’i ya da bir elin parmaklarını geçmez. Bu 7-8 dış gücün birinci sınıf istihbaratçılarının görev yaptığı yer Türkiye. Bu istihbaratçılar Ankara toptancı halinde salatalık satmıyor. Bunlar yasal ya da yasal olmayan değişik grupların, organizasyonların içerisinde görev yapıyor. Bunlara dikkat etmek ve üzerinde durmak gerekiyor.

OSMANLI’DA İSTİHBARAT: Bakın Osmanlı’da istihbarat konusunda bir araştırma kitabı var mı? Yok! Abdülhamit döneminde olan istihbarat birkaç cümleyle anlatılıyor. Ancak... Avrupa’da ayaklanmalar olduğunda o zaman telefon yok, ulaşım zaman alır... Buna rağmen ayaklanmalar çıktığında haber alınıyor. Bugün de Türkiye’nin içindeki bir kez daha altını çiziyorum, yasal ya da yasal olmayan organizasyonların içindeki istihbaratçılara bakılmalı.

DİYANET’E ÇOK GÖREV DÜŞÜYOR: Şehir şebekesine temiz su vermezsen, klorlamazsan, millet de gider koli basili olan sudan içer. Diyanet’e çok görev düşüyor. Çünkü... 15 Temmuz darbe girişimin ardından hazırlanan iddianamelerin girişine bakın, 60-70 sayfada ne yazıyor? Rüyalar üzerinden din anlatılıyor. Fetullah Gülen’in örgütlenmesinin Kestanepazarı’nda başlaığı, dini söylemler vs... Rüyalar üzerinden kurgulanan hareket. Önemli ilahiyatçılardan Prof. Mustafa Öztürk, Fetullah Çatı İddianamesi’nde bilirkişiydi ve yaptığı tespitler çok önemli. Osmanlı, Selçuklu döneminde bile bazı yapıların dini rüyalar üzerinden anlattığını görüyoruz.

İMAM MATÜRİDİ’Yİ BİLMEK: Normal şartlarda 1 kilogram eşittir 1000 gram değil mi? Ama... Ne diyorlar, ne öneriyorlar? “Falanca zat biliyor” diyorlar ama İmam Matüridi’yi bilmiyorlar. (İmam Matüridi, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam’ı takip eden İslam alimi). 15 Temmuz sürecindeki en büyük eksiklik dini eğitim! Dini eğitim şart. Çoğu, rüyalar üzerinden konuşuyor. Yahu din rüyalar üzerinden anlatılır mı? İlahiyatçılarımız var, imam hatipler var ama Matüridi anlatılmıyor! Mehmet Görmez, Ali Bardakoğlu gibi isimlerle görüşün.

EKONOMİ-SİYASET-DİN: 15 Temmuz’un ceza hukuku bölümü tamam. 251 şehit, binlerce yaralı var! Bombaladılar, öldürdüler yani 8-10 çeşit ceza hukuku alanında kou var. Bir de olayın sosyolojik, eğitim, din boyutu var. Siyasetin bu konuda eksikleri neler? Bunlara bakmak şart. Çünkü bu konu partiler üstü. Geçmiş darbelere bakmak lazım ama 15 Temmuz’u ayrı bir yere koyup incelemek gerekiyor. Bu noktada nasıl “ekonomide kayıt dışı” diyorsak, “siyaset de kayıt dışı” diyorsak, din konusunda da kayıt dışıyla mücadele edilmeli. 15 Temmuz’da (bugün barıştık denildi) ABD, Batı ve Müslüman dediğimiz ülkeler var. Tamam dış politikada ebedi düşman veya dost yoktur ama... Daha önce de söyledim: Terörün arkasında bazen aynı kıbleye yöneldiğimiz, bazen aynı ittifak içerisinde olduğumuz, bazen de her ikisi birden olan uluslararası güçler var. Türkiye’nin uğraştığı 3-5 örgüt değil, PKK’nın arkasında 28 devlet var. Bunu bilesiniz. Türkiye bu 28 devletle uğraşıyor.


Darbe girişiminden 3 ay önce “kayıt dışı” uyarısı


Cemil Çiçek, “kayıt dışı din” tanımını 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden üç ay önce gündeme getirmişti ve şu tespitleri yapmıştı: “... Türkiye’de 3 şeyin kayıt altına alınması lazım. Ekonomi kayıt altında olacak. Bütün çabalara rağmen ülkenin üçte biri, kayıt dışı. Ekonomi kayıt dışı ise siyaset de kayıt dışı hale geliyor. İkincisi, yine kayıt dışı iktidarlardan nemalanmaya alışmış çevrelerin ortaya koyduğu bir tablo var. Hükümetler yıktılar, hükümetler devirdiler, bakan tayin ettiler. Başbakan atamaya kalktılar. Türkiye’yi büyük bir kaos içerisine soktular. Üçüncüsü Türkiye’de sosyolojik gruplar, cemaatler var. Bunların görevi gereği, siyaset yapmamaları gerekiyor. Sizden benden para toplarken işte ne derler, ‘iyi insan yetiştireceğiz’, ‘Müslüman gençlik yetiştireceğiz’. Bundan da kayıt dışına dönüşürler. Eğer devleti yönetmek istiyorlarsa, o zaman devletin kuralları çerçevesinde siyaset yapmaları gerekir. (25 Nisan 2016)”

“Tarikat ve cemaatlerin en son derdi din” diyen ilahiyatçı


Cemil Çiçek’le sohbetimde “Önemli ilahiyatçılardan Prof. Mustafa Öztürk, Fetullah Çatı İddianamesi’nde bilirkişiydi ve yaptığı tespitler çok önemli” cümlesi şu nedenden dolayı anlaşılmalı. Prof. Öztürk şu tespitleri yapmıştı: “...

[caption id="attachment_7244403" align="alignnone" width="1200"] Mustafa Öztürk[/caption]

Dindarlık profesyonelleşince ikiyüzlülük oluyor. Bezirganlık oluyor. Din üzerinden rant, iktidar devşirmek oluyor. Din üzerinden her türlü melaneti yapıp dinle onun üzerini örtme girişimi oluyor. Tarikat ve cemaatlerin en son derdi din. Onların derdi, kolundan, bacağından, parmağından, etkili bir uzvundan devlete kene gibi yapışmak, devlet içinde devletçikler kurmak, bir iktidar hırsıyla oraya abanmak. Paralel devlet yapılanması (PDY) denen çatı iddianamesinin bilirkişi raporunu yazmıştım. Yaklaşık 200 sayfa. Keza bu 17-25 Aralık sürecinde ‘haşhaşi’ tanımlaması da dahil, çok ağır sözler ettim. Meclis Darbe Komisyonu’ndaki rapor heyetinde de vardım. Fakat o komisyondaki konuşmam dönemin AKP’li milletvekillerinin pek hoşuna gitmedi. Oradaki görevim, konuştuktan sonra son buldu... Devlet ve siyaset, dini grup ve yapılarla kapalı kapılar arkasında seçim üzerine kirli pazarlıklar ve alışverişe girme huyundan lütfen vazgeçsin demiştim. (5 Nisan 2021)” Hatırlatayım: Prof. Mustafa Öztürk bu tespitlerinin ardından Türkiye’den ayrıldı ve Almanya’da yaşamaya başladı!