İlhan İrem


Tarih 12 Aralık 2012...

“... Maalesef dünya tarihinin en karanlık dönemlerinden birine tanık oluyoruz. Siyasi tercihini egemen kılmak için laik cumhuriyetin bütün değer ve kurumlarıyla hesaplaşma içindeki hegemonyanın gölgesinde yaşanan sürecin özgürlükle, demokrasi ile uzaktan yakından hiçbir alakası yok. Türkiye’de yıllardır kurgulanan karşı devrim, son 10 yıldır sivil darbeye dönüşüyor. Ergenekon sivil diktanın ve adaletsizliğin en çarpıcı yansımasıdır. Özgür düşünce asla tutsak edilemez. Yine de umudumu yitirmiyorum. Her olgunun doğal süreci vardır. Yaşanan haksızlıklar daha da su yüzüne çıktıkça, bir dönem korku tacirleriyle birlikte tarihin tozlu sayfalarına karışacaktır.”

Sivil dikta...

Bu tanımı yapan az sayıda devrimci-sanatçı vardı ve İlhan İrem bu isimlerin başında geliyordu. Bu cümleyi kurduğunda “karanlık yılların” örgütü, Kemalist/Atatürkçü/yurtseverlerle hesaplaşmasını iktidardan aldığı destekle sürdürüyordu!

Kimler destek veriyordu Batı destekli Fetullah’a? Ya da İlhan İrem’in dediği gibi “sivil diktaya”?

AKP, liberaller, faili meçhullerle hesaplaşacaklarını zannedenler, Batı/ABD! Ve... 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimine kadar uzanan bir süreç yaşandı. Ki bugün bile örgütün TSK’da, Emniyet’te, yargıda elemanlarına yönelik operasyonlar sürüyor. (Bir bilgi vereyim: Bu yıl gerçekleşecek Yüksek Askeri Şura’da da sürpriz tasfiye ya da sürpriz terfiler olabilir, yansımaları okuyacaksınız.)

SORU ŞU: İlhan İrem’in gördüğünü “yetmez ama evetçiler” ya da AKP iktidarı neden görmedi? Göremedi?

ABD’nin “Sol Kemalist” tasfiyesi


Bu soruya o günleri gören bir ustayla yanıt vermekte fayda var.

10 Mart 2006...

Devrimci sanatçı Tarık Akan bakın 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminden 10 yıl önce ne dedi:

“... 1980’den bugüne kadar Fethullah’ın baskılarıyla dinin, yanlış ve istedikleri amaçta kullanılarak gençlerin eğitimin içine nasıl sokulacağının hedefleri belirleniyor. Böyle giderse 1980 öncesinden daha beter bir karışıklığa gidilir. Ancak şu da var ki, 1980 öncesi karışıklıkları benim halkım yapmadı. Sağ ve solda yer alanlar kullanıldı. Silahlar dışarıdan geldi. Bu sistemdeki bütün amaç Marmaris’teki ressamı (Kenan Evren) getirmekti, getirdiler.”

Tarık Akan’la İlhan İrem’in yolu 13 Aralık 2012’de Silivri Cezaevi önünde kesişti! Akan doğum günü pastasını da Ergenekon mahkemesinde kesti.

Bir kez daha soralım: Tarık Akan’ın, İlhan İrem’in gördüğünü “yetmez ama evetçiler” ya da AKP iktidarı neden görmedi? Göremedi? 

Gördüler!

Liberaller, AKP, sözde “askeri vesayeti” yıkmak için ortaklık kurdu ve 12 Eylül 2010 referandumunda ABD’nin “Sol Kemalistlerle, Atatürk’le hesaplaşma” günlerinde kol kola yürüdü. Bu kadar net. Hayata devrimcilik-halkçılık-laiklik-devletçilik-milliyetçilik-cumhuriyetçilik (Altı Ok) düzleminden bakanlar “faşistti” ve yok edilmesi gerekenlerin en başında ulus-devleti savunanlar vardı. Unutmayın: 2007’de cezaevine atılanların çoğu ekonomi-politik çizgide safını seçen, emperyalizm gerçeğini yazan, mücadele eden isimlerden oluşuyordu.

“Ben göremedim” yalanı


Bakın bu köşede 27 Kasım 2020’de ne yazdım:

... 1980 sonrasında liberalizmle birlikte ‘sivil toplum’ denilen kavram kol kola yürüdü ve ortak noktada buluştu: Bir ekonomi-siyasal iktidar hedefleyen neo-liberalizm meydanlara indi. ‘Görünmez bir el’ piyasalara hakim oldu, özelleştirmelerle birlikte ‘egemen-resmi ideoloji’ye karşı özgürlükleri savunanlar sahne aldı. Aslında ‘resmi ideoloji’ diye karşı çıkılan, insanın pazarda kaybolmasıydı. Bunun siyaset sahnesindeki 2002 versiyonu da AKP oldu. Bu arada ‘Genç Siviller’le, İslamcı Mazlum-Der, Özgür-Der ve Fetullah Gülen ‘cemaati’ ortak bir hedefe doğru yöneldi. ‘Askeri vesayeti kaldıracağız’ yalanıyla, sözde kendi kendine örgütlenen gruplar, Türkiye Cumhuriyeti’nin dibine dinamit koydu. Ve... 15 Temmuz 2016’da, Akıncı Üssü’nde ‘sivil imamların’ yönettiği ‘askeri vesayet’, NATO güdümlü bir darbeye kalkıştı...

Hatırlayın...

Darbe girişiminde koca koca generalleri ‘sivil imamların’ yönettiği ortaya çıktı. Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Harun Biniş, Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç, askerlere talimat verdi, karargahta ellerini kollarını sallayarak gezdi. Hatta generallerden Hakan Evrim’in Kemal Batmaz’a baş selamı verdiği bile görüldü. Reddetse bile görüntüler netti! Sonra ne oldu. Her subayın ‘sözde imamı’ olduğu, talimatları onlardan aldıkları delillerle ortaya kondu.

SONUÇ: “İlhan İrem’in, Tarık Akan’ın gördüğünü ben göremedim” yalanın önde gideni. Sivil toplumculuğun da “darbeci” olduğunu görenlerin Şili’de yaşanan darbeyi, 12 Eylül’ü özellikle 2007-2016 arasını iyi anlaması gerekiyor. Sevgili İlhan İrem’in önünde saygıyla eğiliyorum!